Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam977
Toplam Ziyaret1816111
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
ALTINMURT EĞİTİM ARAÇLARI DONATIM MERKEZİ (1)
09/08/2017

İktidar adayı her siyasi parti, “Devlet idaresindeki merkeziyetçi yapıya son verileceği” vaadi ile yola çıkıyor olsa da, Devlet’in idari yapısı her gün biraz daha merkezileşmekte; tüm diğer yetkiler gibi ‘para kullanımı yetkisi’ de merkezde toplanmaktadır. 

1980’li, 90’lı yıllarda bakanlıklardan illere bazı yetkiler ve karşılığı ödenekler aktarılmakta idi ise de, ilçelere damlası bile düşmemekte; haliyle bu durum, idealist kaymakamlarda hayal kırıklığına ve meslekten soğumalara yol açmaktaydı. İktidardaki Anavatan Partisi’nin ve 1983 yılı sonunda kurduğu Hükümet’in Programı’nda da bu yönde pasajlar bulunduğu halde, uygulama tam tersi yöndeydi. Çünkü “yetki” demek, sonuçta “parayı kullanmak”, bu da parayı kullanan için “güç” demekti. Hiç kimse, hiçbir kurum yetkisini alt birimlere devretmek istemiyordu. 

1986 yılında 3294 sayılı Kanun’la tüm il ve ilçe merkezlerinde birer adet Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) kuruldu. Karaisalı’daki vakfın “kurucusu ve tescil ettireni” olmak da bana kısmet oldu. Aynı kanunla Başbakanlık bünyesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (Fon) kurulmuştu. Devlet’in bazı gelirleri bu Fona aktarılacak; Fon’da biriken meblağ da, Fon Kurulu’nun dağıtımı üzerine, il ve ilçelerde kurulan vakıflar eliyle, Kanun’da sayılan amaçlar doğrultusunda, kullanılabilecekti. 

Kanun’un  kapsam maddesindeki; “ …. geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkanı sağlanması halinde topluma faydalı hale getirilecek, üretken duruma geçirilebilecek kişiler ….” ifadesi, vakıfların “eğitim ve üretim merkezleri kurabilecekleri” anlamında yorumlanmalıydı. Fon, bu amaçla yapılacak çalışmalar için de il/ilçe vakıflarına destek olabilecek miydi? Bence, münkündü. 

Yine o tarihte, Karaisalı İlçe Halk Eğitim Merkezi bünyesinde örgün eğitim dışında kalan gençlere beceri kazandırmak ve onları meslek sahibi yapabilmek amacıyla bir Demircilik/Kaynakçılık Kursu açılmış; görevlendirilen usta öğretici nezaretinde her yıl 10-12 genç bu kursta eğitilmeye çalışılmakta ise de, yeterli ödenekle, makine ve ekipman olmaması sebebiyle açılan kursta amaca tam olarak ulaşıldığı söylenemezdi. 

Öte yandan ilçenin merkez dahil 3 belediye ve 250’den fazla yerleşim birimine dağılmış 105 köyünde bulunan yüzden fazla ilköğretim okulunun pek çoğunda öğrenci sırası, öğretmen masası ve yazı tahtası ihtiyacı bulunmakta; eski okullardaki mevcut ahşap malzeme kullanım ömrünü doldurmuş halde olduğundan, yenileme ihtiyacı duyulmaktaydı. 

Mevcut Demircilik Kursu’nun bir üretim atölyesine dönüştürülmesini, “metal kaynak işlerine ek olarak ağaç işleri alanında da eğitim verilmesini ve eğitimle birlikte üretim yapılmasını” hedefleyen bir yapılanmaya gidilmesinin gerekli ve faydalı olacağını düşündüm. 

Bu durumda uygun bir iş yerine ihtiyaç duyulacaktı. Selefim Ahmet Narinoğlu tarafından başlatılmış, zemin kat seviyesinde devam etmekte olan Köyler Hizmet Birliği’ne ait bir iş hanı inşaatının, eğimli arazi yapısı ve kot farkı nedeniyle bir tarafı zemin sayılabilecek bodrum katında 400 m2’lik bir kapalı alanımız bulunmaktaydı. Bu alan, önündeki ve yanındaki açık alanların da ilavesiyle, bu amaçla kullanılabilirdi. 

İlçedeki mevcut kapasiteyi bir araya getirip, eğitim ve üretime uygun bir yapı oluşturma fikrimi kaleme alıp, proje haline getirdim. Önce valim, o günkü Adana Valisi merhum Erdoğan Şahinoğlu’na açtım konuyu. İlgilendi. “- Para koparabilirsen olur. Neden olmasın?” diyerek teşvik etti. 

Durumu, telefonla ulaştığım Fon Genel Sekreteri ile görüştüm. “- Henüz teşkilatlanma halindeyiz. İlk defa sizden projeli bir talep geliyor. Talebinizi dosya halinde gönderin, inceleyelim,” dedi. Gönderdim. 

Yaklaşık on gün sonra Fon Genel Sekreterliği’nden Ayla Tok adında bir bayan uzman aradı. (Sonradan kendisinin de Tarsus’lu ve hemşehri olduğumuzu öğrendiğim, takip eden yıllarda pek çok defa görüştüğüm, Fon Genel Sekreterliği emrine başka bir kurumdan geçici görevle atanmış olan Ayla hanımı iyi hatırlıyorum.) “Kendilerinin de yeni olduklarını; henüz Fon Kurulu’nca oluşturulmuş bir kıstas bulunmadığını; hangi ilkelere göre değerlendirme yapacaklarını bilmediklerini; diğer arkadaşları ve Genel Sekreter ile görüşerek Fon’un Projeli taleplerle ilgili uygulama esaslarını belirleyeceklerini; bu sebeple bir süre beklemem gerektiğini;” söyledi. Dilimin döndüğünce, Kanun uygulaması ile ilgili görüşlerimi ve meramımı anlatmaya çalıştım. Daha detaylı görüşmek ve Genel Sekreter’le de yüz yüze tanışmak üzere Ankara’ya davet etti. Kabul ettim. 

Sayın Vali’den izin alarak Ankara’ya gidişim çok yararlı oldu. İlk gün zaman yetmedi. İkinci gün de devam ettik. Kanun uygulaması ile ilgili görüş ve düşüncelerimi paylaştım. “Hazırlanacak projelerde inşaat, yapım, onarım, donanım giderleri ile eğitim görevlisi ücretleri, öğrencilerin iaşe ve barınma giderlerinin karşılanması zaruretini,” anlattım. İkna oldular. Diyebilirim ki, “Fon Genel Sekreterliği’ne gönüllü müşavirlik yaparak onları yönlendirdim.” Fon Kurulu onayına sunulmak üzere, “Vakıfların Projeli Taleplerinin Hazırlanması, Kabul ve Uygulama Esasları” ile ilgili Taslak metni birlikte hazırladık. 

İlçeye döndükten bir ay içerisinde, talep ettiğim proje ödeneği eksiksiz gönderildi. Miktarını hatırlamıyorum. Bu, Karaisalı şartlarında şahane bir olaydı; bayağı bir paraydı. 

Uygulamada, gelen paranın “bir atımlık barut” olarak çarçur edilmeden, eritilmeden hizmetlerin sürdürülmesine yönelik tedbirler alınması da gerekmekte idi.  Kanun’un 8.nci maddesinde vakıfların gelirleri sayılmış; (d) bendinde “İşletme ve iştiraklerden elde edilecek gelirler,” yer almış bulunmaktaydı. “İl ve İlçe Sosyal Yardımlaşma Vakıfları, gelirlerini çeşitlendirmek ve sürekliliğini sağlamak üzere işletmeler ve iştirakler kurabilirler,” demekti bu. 

Konuyu Mütevelli Heyet’te görüşmeye açtım. Tüm üyeler “- Kaymakam bey ekstra parayı bulup getiren sizsiniz. Nereye, nasıl harcanacağını da siz bilirsiniz. Biz sizin yanınızdayız!” şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşım sergilediler. 

Vakıf Mütevelli Heyeti’nce; “Vakfa bağlı, üretim ve ticaret yapabilecek, ayrı vergi kaydı bulunan ama vakıf tüzel kişiliğinde ifade olunan; Kaymakam, Belediye Başkanı ve Mal Müdürü üçlüsünden oluşan bir Yönetim Kurulu’nca yönetilen, Mütevelli Heyete karşı sorumlu bir Döner Sermaye İktisadi İşletmesi (DSİİ)” oluşturulmasına karar verildi. 

DSİİ’nin çalışma usul ve esaslarını belirleyen bir “Döner Sermeye İktisadi İşletmesi Çalışma Yönergesi” hazırladım. Mütevelli Heyeti kararı ile uygun bulundu. İktisadi işletmenin Ticaret Sicili’ne ve Vergi Dairesi’ne kaydı yaptırıldıktan sonra, gelen ödenek, “sermaye olarak”, vakıf hesabından DSİİ hesabına aktarıldı.  

Önerim üzerine, Karaisalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) ile Karaisalı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü (HEM) arasında bir İşbirliği Protokolü yapıldı. 

Protokole göre:

· SYDV tarafından sağlanan bir mekanda Ağaç ve Metal İşleri Üretim Atölyesi kurulur; Atölye bünyesinde HEM Müdürlüğü’nce de Ağaç ve Metal İşleri Kursları açılır,

· Kurslar için ihtiyaç duyulan makine ve ekipman listesi usta öğreticiler eliyle listelenir; Vakıf Döner Sermaye İktisadi İşletmesi (DSİİ) tarafından satın alınır; kullanılmak üzere Üretim Atölyesine tahsis edilir.

· Üretim için gerekli malzemeler (kereste, profil, çivi, kaynak çubuğu, boya, vernik, vs.)  DSİİ tarafından satın alınır.

· Üretilen emtia (masa, sandalye, okul sırası, yazı tahtası, vb.) DSİİ tarafından değerlendirilir.

· Usta öğreticiler HEM Müdürlüğü tarafından atanır ve ücretleri kurumlarınca ödenir. Buna karşılık üretimle ilgili çalışanlar ile ihtiyaç olması halinde işçi statüsündeki ustalar DSİİ tarafından görevlendirilir ve ücretleri DSİİ bütçesinden ödenir.

· Öğrenci harçlıkları SYDV imkanlarıyla karşılanır. 

Arkasından, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) ve Karaisalı Köyler Hizmet Birliği arasında bir Kiralama Sözleşmesi ile “iş hanı inşaatının bodrum katı” DSİİ’ne kiralandı. Elde edilen kira gelirleri inşaatın devamı için harcandı. 

Üretim atölyesi için bazı iş makineleri satın alınması gerekiyordu. Piyasa araştırması yaptırdım. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde temel hızar makineleri üreten bir firma tespit ettik. Firma ile yapılan görüşmeler sonucu, “alınacak makinelerin firmanın Adana’daki bölge bayisi yerine doğrudan fabrikadan satın alınmasının daha uygun maliyetli olacağı” değerlendirildi. Valimden izin almak suretiyle kalkıp Bursa’ya gittim ve makineleri birinci elden satın alarak Adana’ya sevk ettirdim. 

Satın alınan makinelerden birinin iş yerine yerleştirilmesi esnasında rahmetli Laz Usta’dan yardım aldığımızı; inşaatın temel kirişlerinden bir kısmını kırmak ve makine yerleştirildikten sonra yeniden onarmak zorunda kaldığımızı; ürettiğimiz öğrenci sıralarında, öğretmenlik tecrübemle edindiğim, mevcut sıralardaki bazı kusurların giderilmesine yönelik tedbirleri, üretim esnasında uygulatmak üzere çizim olarak usta öğreticilere not ettirdiğimi, hatırlıyorum. 

İlk ürettiğimiz masa, okul sırası ve yazı tahtalarını kendi ilçemiz okullarında kullanmaya başladık. Bu aşamada İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Sayın Vali ile görüşerek, okullara teslim edilen emtia bedelinin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında fiyat takdiri suretiyle Vakıf Döner Sermaye İşletmesi’ne aktarılması konusunda, önceleri zorlansak da, Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerini ikna ettik. Bu, bizim için önemli dönüm noktalarından birisidir. 

Ürettiğimiz ürünlerin fiyatını piyasadaki fiyatın biraz altında tutarak, pazarımızı sağlamlaştırdık. Üstelik kalitemiz, piyasanın ilerisindeydi. 

 İl Özel İdaresi ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan görüşmeler sonunda Karaisalı ilçesindeki tüm ilk ve orta dereceli okullardaki masa, sıra ve yazı tahtası ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir protokol yaptık. Protokol gereğince emtia bedelinin bir kısmı avans mahiyetinde peşin ödendi. Biz de bu para ile ihtiyaç duyduğumuz kereste ve metal malzemeyi önden peşin para ve düşük fiyatla satın alma fırsatı bulduk. Böylece karlılığımız artmış oldu. 

Takip eden zaman içerisinde, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün il geneli ihtiyacı için açmış olduğu ihaleye teklif verdik. Ancak teklifimiz, üretim kapasitemizle sınırlı olduğundan sadece, o tarihte Adana’ya bağlı bir ilçe olan Osmaniye okulları ihtiyacının üretimi bize verildi. Sonuçtan hem İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, hem de biz memnunduk. 

Bu çalışmalar esnasında bana destek veren ve hedefe ulaşmak noktasında birlikte ter döktüğümüz, emek verdiğimiz mesai arkadaşlarım merhum İlçe Milli Eğitim Müdürü Zamir Genç’i, şube müdürleri Mustafa Arıcı ve Abdulhadi Baz’ı, Halk Eğitim Merkezi müdür yardımcısı Hasan Şafak’ı ve kuruluştaki usta öğreticimiz Rasim Yıldırım‘ı, Vakfın mütevelli heyeti üyelerini, vakıf memuru Süleyman Solakoğlu’nu  şükranla anmak isterim.

……………………………………………… 

Tayinen ilçeden ayrıldıktan sonra da bu eğitim ve üretim ilişkisi, atölye kapasitesi ile sınırlı olmak kaydıyla epeyce bir süre devam etti. 

1997 yılında ilçeye atanan kaymakam S. Nevzat Korkmaz 1998 yılında telefonla bana ulaşarak Karaisalı’ya davet etti. “Üretimi atölyeden, fabrikasyona dönüştürmek üzere Altınmurt Eğitim Araçları Donatım Merkezi adıyla yeni bir yapılanmaya geçtiklerini ve açılışını yapacaklarını, işin ilk kurucusu olarak benim de katılmamı arzu ettiklerini,” söyledi. Kabul ettim ve törende hazır bulundum. 

 Altınmurt Eğitim Araçları Donatım Merkezi ülke çapında ihaleler aldı. Üçü yönetici olmak üzere toplam 33 kişinin ücretli, 25 kişinin kursiyer olarak çalıştığı Karaisalı’nn en büyük iş yerlerinden birisi haline geldi. Karaisalı Vakıf Döner Sermaye İktisadi İşletmesi ilçenin vergi şampiyonu oldu. Adana il genelinde kurumlar vergisinde sayılı mükellefler arasına girdi. 

Elde edilen gelirlerle ilçede kalıcı eserlere imza atıldı. Zamanla Birlik İş Hanı, Döner Sermaye İktisadi İşletmesi tarafından satın alındı. Birlik, söz konusu binanın satış gelirlerini köylere yönelik yol, su, köprü gibi altyapı yatırımlarına harcadı. 

Sonradan gelen yöneticiler ise aynı başarıyı devam ettiremediler. 

Altınmurt Eğitim Araçları Donatım Merkezi’ndeki makinelerin zamanla yağmalandığı anlatılmakta. Oluşturulan işyeri ve iş hanı bugün özel sektöre kiralanmış olup, Karaisalı SYDV’na kira getirmekte; işyerlerinden elde edilen kira gelirleri, ilçe kaymakamlığının pek çok derdine derman olmakta. 

Son bir not: Ülkemizdeki 81 il ve 957 ilçede kurulu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları’ndan sadece Karaisalı İlçe ve Diyarbakır İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın İktisadi İşletmeleri bulunduğunu ve her ikisinin de tarafımdan kurulmuş olduğunu, bir ek bilgi olarak, ifade etmek isterim. 

Saygılarımla.

(DEVAM EDECEK) 

 



634 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.237534.3746
Euro36.906337.0542