Gazetemizin yazarı Emekli Kaymakam Yılmaz Aydoğan, 25 sayı süren “Emperyalizmin Kıskacında Türk Tarımı” başlıklı araştırmasının sonunda yaptığı değerlendirmede, “Günümüzde, Küresel Güç Odakları (KGO) dediğimiz egemen güçler gıdaya egemen olmuşlardır. Buğdayın, soyanın, pirincin, mısırın genetiği bu amaca hizmet için değiştirilmiştir. Tavuk tavukluktan, sığır sığırlıktan, balık balıklıktan çıkartılmış; farklı yaratıklar haline getirilmiştir” dedi.
“Beynindeki “anlama, algılama, sorgulama, eleştirel düşünme, akıl yürütme, neden-sonuç ilişkisi kurabilme, kendisinin ve başkalarının deneyimlerinden ve tarihten ders alabilme” gibi entelektüel yetenekleriyle ilgili korteksini geliştiremeyen insanlar, içgüdüsel/duygusal dürtüleriyle hareket ederler. Beynimiz için faydalı şeylerin başında “entelektüel faaliyetler”, sonra da “beslenme biçimi” öne çıkmaktadır” diyen Aydoğan, “Bugün artık insanoğlu gıda yoluyla “aptallaştırılarak, haz bağımlısı” yapılmaktadır. Hedef, insanı bilimsel düşünce ve akıl yürütmeden uzaklaştırıp, köreltmek ve köleleştirmektir” ifadelerini kullandı.
Aydoğan şunları söyledi:
“Neredeyse tüm yiyecekler katkı maddeleriyle doldurulmuştur. Kırsalda üreten köylüleri ve diğer üreticileri ezerek, üretim yapamaz hale getirdiler. İnsanoğlunu endüstriyel gıdaya mahkum ettiler. İnsanoğlunun beslenme biçimini değiştirdiler. Tohumda küresel güçlere mecbur bırakıldık. Gübrede, ilaçta onlara mecbur bırakıldık. Kimyasalların hammaddesi olan petrolde, mazotta, elektrikte onlara mecbur bırakıldık.Endüstriyel gıdalarla modern hastalıklara yakalandık; şeker gibi haz veren katkı maddeleriyle beyinlerimiz tütsülendi. Nişasta bazlı şeker (NBŞ) ile kanser ettiler, kısır ettiler; ürettikleri ilacı kullanmaya mecbur bırakıldık. Bir yanda açlığı, öte yanda obeziteyi artırdılar.Hibrid tohumun amacı, genetiği değiştirilmiş yiyeceklerin amacı, gıdadan ilaca kimyasal ürünlerin amacı, “Açlığı Gidermek Ve Daha İyi Bir Dünya Yaratmak” mıdır sizce?İstanbul Tıp Fakültesi'nin hazırladığı bir rapora göre; Türkiye'de son 12 yılda diyabet sıklığı yüzde 90, obezite sıklığı yüzde 44 artmıştır.”
Aydoğan değerlendirmesinde, “Ne yapalım? “Haydi hayırlısı!” deyip, büküp dizimizi oturalım mı?” diye sorarak şöyle devam etti:
“Ülke yönetiminde milli kadroların başa gelmesi için çalışmayalım mı? Bu gidişe artık birilerinin; “- Durun, bu böyle gitmez!” demesi gerekmiyor mu? Bunu biz, -sen, ben, o; bütün bir millet!- demeyeceksek kim diyecek? Ne diyor şair: “Sen yanmazsan, ben yanmazsam. Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”
Aydoğan araştırmasının sonunda son söz olarak “Son sözü Cumhuriyet’in banisi, büyük komutan ve devlet adamı, eşsiz deha; Çin ve Küba gibi “Anadolu benzeri geçmişte ve bugün emperyalizme karşı direnmiş / direnen ülkelerde”, “Hayatı, Mücadelesi, Uygulamaları Ve Düşünceleri” ders konusu olarak okutulan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bırakıyorum:Bu çalışma için, bu söylevden daha uygun ve daha başka, söylenecek bir “son söz” bulunduğunu sanmıyorum. Allah bize, kendi şahsi çıkarları yerine Millet yararını gözeten “milli ve yerli” iktidar sahipleri ve devlet adamları tarafından yönetilmeyi nasip eylesin” ifadelerinde bulundu.