Emekli Kurmay Albay Ali Maralcan, Türkiye´nin Cumhuriyete bir anda ulaşılmadığını belirterek, “29 Ekim 1923´de cumhuriyetin ilanı, sosyal ve politik bir gelişmenin sonucudur. Cumhuriyet 29 Ekim 1923´de ilan edildikten sonra da, muhteva bakımdan demokratik bir nitelik kazanarak, modern anlamı ile değerini bulabilmek için gelişmeler göstermiştir” dedi.
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Adana Şubesinde yapılan söyleşi öncesi TESUD Başkanı Süleyman Sırrı Saraçoğlu tarafından saygı duruşu yaptırıldı ve İstiklal Marşı söylendi. Saraçoğlu yaptığı açış konuşmasında Cumhuriyet’in kuruluşunda emeği geçen başta Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarına teşekkür ederek saygı ve şükranlarını sundu.
Daha sonra “Atatürk ve Cumhuriyet” konulu söyleşi gerçekleştiren emekli Kurmay Albay Ali Maralcan, “Bundan tam 95 yıl öncesi, Osmanlı İmparatorluğunun 625 yıllık tarihinde insan haklarından yoksun, çağdışı mutlakıyet yönetiminin sona erdiği ve “benim en büyük eserim Cumhuriyettir” diyen Atatürk´ün 29 Ekim 1933 de verdiği “Onuncu Yıl Nutku”nda, en büyük bayram olarak nitelediği “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı,” ülkemiz ve milletimiz için kutlu ve mutlu olsun! Türkiye´de Cumhuriyete bir anda ulaşılmış değildir. 29 Ekim 1923´de cumhuriyetin ilanı, sosyal ve politik bir gelişmenin sonucudur. Cumhuriyet 29 Ekim 1923´de ilan edildikten sonra da, muhteva (öz) bakımdan demokratik bir nitelik kazanarak, modern anlamı ile değerini bulabilmek için gelişmeler göstermiştir” dedi.
Maralcan, Cumhuriyetin, Atatürk´ün ve Türk milletinin karakterine uygun bir rejim olduğunu ifade ederek şunları söyledi.
“Cumhuriyet hürriyet rejimidir, hürriyetlerin en iyi korunduğu ve savunulduğu bir siyasi düzeni ifade eder. Türk toplumunda bir asalet sınıfı ve batı feodalizmine benzeyen ayrıcalıklar da yoktur. Bu bakımdan Cumhuriyet, hürriyet ve eşitlik ilkelerine bünyesinde yer veren bir düzen olarak Türk Milletinin de tabiat ve adetlerine uygundur. Atatürk´ün, "Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir" sözünün bir diğer dayanağı da tarihten gelmektedir. Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan´ı, Irak´ı, İran´ı, Pakistan´ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan´ı, Suriye´yi, Mısır´ı, Libya´yı, Tunus´u, Cezayir´i, Fas´ı, Müslüman Afrika´yı düşünün. Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkânlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlıdan borca batık bir miras kalmış. O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar. Mucizeler gerçekleştirdiler.”
Maralcan daha sonra şu ifadeleri kullandı:
“Atatürk: gençlerle yaptığı bir konuşmada, "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğimizin gülü, yıldızı, talih ışığısınız. Memleketi asıl aydınlığa sizler boğacaksınız. Ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek, ona göre çalışınız. Kızlarım, çocuklarım, sizlerden çok şeyler bekliyoruz." Durdu, sordu: "Çok çalışacaksınız değil mi?" Çocuklar ayaz ayaz bağırdılar: "Söz!" "Arkadaşlarımla birlikte ne yaptıksa sizler için yaptık. Sizin mutluluğunuz, onurunuz için yaptık. Başınız dik gezin, kimsenin kulu kölesi olmayın diye yaptık. Bir daha bu acı günleri yaşamayın diye yaptık. Ödülümüz sizin temiz, güzel sevginizdir." Atatürk´ün bu duygu dolu nasihatini işiten Fevzi Paşa´nın gözleri yaşardı. Bu mutlu ve gurur dolu günleri bizlere armağan eden, Yüce ulusumuza kendi kendini yönetme yetkisi veren, çağdaş cumhuriyeti bizlere armağan eden başta ulu önder Atatürk ve silah arkadaşları ile bu konuda emeği geçen dönemin değerli milletvekillerinin manevi huzurunda saygı ve hürmetle eğiliyoruz! Ruhları şad olsun!.”