Kütüphaneler haftası başlamış. Adana edebiyatçılarının haberi yok! Başka illerin
edebiyatçılarının haberi var mı? Ya İstanbul edebiyatçılarının? Tüyapcıların,
festivalcilerin?...
Çok önemli mi bu ülkede edebiyatçı olmak? Yıllardır edebiyatla uğraşıyoruz. Yılladır
gazetelerde, dergilerde kitaplarda yazıyoruz, kimin umurunda? Hiç birisi demiyor
kütüphaneler haftanız mutlu/kutlu olsun?! Ya Edebiyat dernekleri… Onlar da susuyorlar!
Okullar, edebiyat öğretmenleri, üniversiteler yok mu? Neden kılları kıpırdamıyor. Sıradan
bir hafta/gün olsa elli yüz, belki beş yüz ileti gelir; hayırlı olsun, kutlu olsun filan diye!.
Kütüphane, kitap günü oldu mu yok öyle bir şey?
Ne bu kitaba karşıtlık, ne bu kitap sevmezlik?
Kütüphaneyi gezdim, gördüm. İçeride öğrenciler yoğun bir biçimde kitap okuyorlar, aferin.
Birkaç kitap, resim, karikatür, portre sergilenmiş. Kitap sergisindeki kitaplara baktım.
Adana’da oturan yüzden fazla kitap yazan şair yazar var; hiç birinin kitabı yok sergide.
Olmamasından dolayı da üzüldüm doğrusu. Kendi kendime onlar edebiyatçı sayılmıyor mu
dedim(!). Sayılsalar kitaplarından biri konulurdu sergiye. Haydi Adana’da oturan
edebiyatçıların kitabı yok; Adanalı olup da, İstanbul’da yaşayan şair yazarların kitapları da
yok. Ünlü halk aşıklarından Karacaoğlan, Dadaloğlu’nun da kitapları yok.
Ne anladım ben kütüphaneler haftasından?
Bir canlılık, bir ivme yok!
Tarihte çok kütüphaneler, çok kitaplar yakılmıştır. Kitapları tehlikeli gören bir anlayış
bugün bile yaşamını sürdürmektedir.
Yine de hiç yoktan iyidir düşüncesiyle “kütüphaneler haftasını” kutluyorum.