Vahit Şahin
Şair ve Yazar Cevat Varlı, "Yüzer-gezer bir toplum olduk. “Köklerimiz asırlardı kesilmiş bir vaziyette. Nerden üflenirse öbür tarafa geçen boş bir boşlukta, bir o tarafta bir bu tarafta, bu toplumdan gelecek beklemez, bu toplumdan gelecek adına bir eylem ve söylem beklenemez. Zira dümen başkalarının elinde rüzgar başkalarının ağzında” dedi.
Rüzgari mahlaslı Cevat Varlı, Adana’da Dörtler Kültür ve Sanat Merkezi’niz tiyatro salonunda verdiği “Kök Kuşağı” konulu konferansında edebiyat, tarih, coğrafya düz eyleminde değişim dalgalarının millet, devlet ve inanç üzerine sohbet yaptı.
“Ben cümlelerimi kısa kısa kuracağım siz onun altını doldurursunuz” diyen Varlı, “Ben eteğimdeki taşları dökeyim, beğenen beğensin, beğenmeyen bana kalsın, ben onları götürür başka bir pazarda satışa çıkarırım gibi bir cümle de kurmayacağım. Ben eteğimdeki taşları dökeyim ki herkes cebini doldursun gibi ehemmiyet kokan bir cümleyi kurmak zorundayım. Biz olması gelen lazım gelen şeyler hakkına fikir beyan etmez, hüküm bina ederiz. Buna mecburuz. Bu cümlenin altını lütfen çizin. Geçmiş nesli kaybettik, bir önceki nesli kaybettiğimiz gibi, bir önceki nesli kaybettiğimiz gibi. Şimdi karşımızda bir nesil var, bunu da kaybettik ama önümüzde bir nesil daha var onu kazanmak zorundayız. Kaybetmek kelimesini orada kullanamayız. Onun için herkesi bir ortamda herkesi her şey için fikir beyan ettiği ortamda bütün fikirlerin karman çorman olduğu, milletin kafasının bulandığı bir ortamdan artık çıkmak zorundayız. Onun için hüküm bina edeceğiz ki gelecek nesiller bizim kurmuş olduğumuz hüküm çerçevesinde doğru fikirler, doğru karar verebilsinler. Yoksa gelecek nesilde o kelimeyi kullanmayacağım, anladınız, durumunu özetlemek için kahin olmaya gerek yoktur. Zira kim olduğumuzu, nereden gelip nereye gitmemiz lazım geldiğini, kendi verilerimizle öğrenemezsek birileri gelir kafamıza çaka çaka bunu belletir” dedi.
Varlı şöyle devam etti:
“Zira durduğumuz yeri kendimiz tayin edemezsek, bakacağımız noktayı da kendimiz tayin edemeyiz. Dolayısıyla baktığımız noktada gördüğümüz resmi, objeyi tahlil edipte gelecek kuşaklara doğru bir şekilde izah edip gönderemeyiz. Ne zaman kendi olduğumuz yeri kendimiz tayin edeceğiz o zaman önümüze ne konursa konsun onu görmek mecburiyetinde kalacağız. O gördüğümüz şeyi de doğru bir şekilde tahlil edip gelecek kuşaklarımıza doğru bırakacağız. Zira şu bize bıraktıkları, önümüze gelen şu toplumu, sizi tenzih etmeyeyim, meclisten içeri olsun sözüm, biz de dahil olmak üzere yüzer-gezer bir toplum olduk. Köklerimiz asırlardı kesilmiş bir vaziyette. Nerden üflenirse öbür tarafa geçen boş bir boşlukta bir o tarafta bir bu tarafta, bu toplumdan gelecek beklemez, bu toplumdan gelecek adına bir eylem ve söylem beklenemez. Zira dümen başkalarının elinde rüzgar başkalarının ağzında. Bizim bu hale gelmemizde en büyük etken, matbuattır. Bizim eserlerimiz onların elinde. Onların da eserleri de bizim elimizde bulunduğu müddetçe b iz bu sancıyı çekmek zorundayız. Devlet büyüklerimize sesleniyoruz, S 400’leri alırken oraya bir madde düşseydiniz, Bitlise Meri Şerafettin’in Şerafnamesi’ni bize verin, zira bu bizim öz malımız. Onu bize verdiğiniz zaman biz kendi toplumumuzu daha rahat tanıma, sosyal çıkarımlar yapma şansını elde edebilirdik. Zira Şerefname şuanda sorunlu bulunduğumuz bölgenin tahlilini yapar. Hangi aşiret nereden kalktı nereye geldi, hangi aşiretin geçmişi nedir, geleceği nedir, hatta kim kime kız verdi kim kimle akraba olacak kadar o dönemin sosyal çözümlemelerini yapmış eser. Bu eserin Petersburg’da ne işi var? Bas bas bağırıyoruz, getirin bunu buraya. Bu eser onların eseri değil, biz bağırdıkça onlar tedbir alıyorlar, ilk tedbiri 1896’da aldılar, Farsça olan bu eseri Rusça’ya çevirdiler. Çevirirken tek bir cümlesini değiştiler, bir kavramını değiştiler, bu bize yetti. Ekırat kelimesini çıkarıp oraya Kürtler kelimesini koyuverdiler 1896’da. Sonra bu uluslar arası geçerlilik kazansın diye Rusça’dan Fransızca’ya çevrildi. Daha sonra da bizimkiler merak ettiler bunda yazıyor diyerekten Türkçe’ye çevirdiler. Ama kavram aynı kavram, cümle aynı cümle. Sen bundan sonra gel anlat kim kimdir, kim nerden geldi, uğraş dur bundan sonra. İmam Maturidi’nin el yazması tek nüsha olan Tevhit isimli kitabı Harvard’a hapistir. Büyüklerimizden hep rica ettik bir şey alırken orda Patriot mi ne alacaksınız alırken onu da kenara yazın. Bir şeyler için dosyalar hazırlarken bir dosya da Tevhid kitabı için yazı, isteyin o kitabı. Malum adamı alırken başınıza bela oluyor ama bu kitabı aldığınız zaman geleceğiniz kurtulur” dedi.