Karaisalı, yamaçlarında davar güttüğüm, derelerinde-çaylarında çimdiğim, taşlı-tozlu yollarında “dora” marka lastik ayakkabıyla yürüdüğüm, okula giderken yağmurlarında ıslanıp, bacası tüten ocağında kurulandığım, rüzgârlarında saçlarımı dalgalandırdığım, karlarında üşüyüp, dağlarında türküler çağırdığım memleketim benim.
Karaisalı, ilk kez sinemayla tanıştığım, ilk kez lokantaya gittiğim ve tahta masasında yemek yediğim, ilk kez altta atların bağlandığı, ikinci katında insanların kalabalık yataklı odalarında yattığı Menemenci Hanında gecelediğim memleketim.
Karaisalı, bakkalından somun ekmek arasına helva koydurup ekmek satın aldığım, çok sevdiğim şeker sucuğunun nasıl yapıldığını bizzat gördüğüm, uzun burunlu kelebek camlı, içinde her türlü tütünün sarılıp içildiği otobüs ile ilk kez Adana şehrine doğru yolculuk yaptığım memleketim.
…Ve Karaisalı, yıllar sonra yaşadıklarımdan ilham alarak duygularımı kelimelere döktüğüm ve bugüne kadar benzeri yazılmamış klasik bir şiir yazdığım memleketim...
Bu şiirimde, Karaisalı insanının yaşadığı içgöçü, köylerimizin boşalmasını, ekmek parası uğruna koca kentte ne tür işlere giriştiğini, gelip yerleştiği mahallelerde bir tarafıyla köylülüğünü devam ettirirken bir yanıyla şehirle entegrasyon çabalarını ve bu çabaların nasıl bir kültürel ve geleneğe aykırı biçimde şekillendiğini anlatmaya çalıştım.
Kısaca Karaisalı insanının şehir ve köy yaşantısını bir madalyonun iki yüzüne aynı anda bakarak bir hikâyeye önsöz yazmaya çalıştım. Birlikte okuyalım:
ONLAR VAR*
Ersin KOÇAK Beye saygılarımla…
Gelmişler, Karaisalı’nın çam kokulu köylerinden
Boztahta’dan, Çorlu’dan, Çömelek’ten.
Bıyıklarına asarak sarı sıcağını Çukurova’nın
Mahfesığmaz’da, Barajyolu’nda, Belediyeevleri’nde
Beton dökerler, duvar örerler, sıva yaparlar
Terleri karışmıştır çok katlı binaların harcına
Yapılarda Onlar var!
Gelmişler, Karaisalı’nın murt kokulu köylerinden
Hacılı’dan, Kırıklı’dan, Körüklü’den.
Törelerini ve türkülerini yitirip şehrin gürültüsünde
Eskiyen kimlikleri, büyüyen özlemleri
Ve hep başkalarını alkışlamak için yaratılan elleriyle
Yalnızlığı yaşamışlardır kalabalıklar arasında
Meydanlarda, mitinglerde Onlar var!
Gelmişler, Karaisalı’nın dağ kokulu köylerinden
Barakdağı’ndan, Kaledağı’ndan, Etekli’den.
Başı pullu yazmalı kızlar, saçı süpürge analar
Daha okunmamışken sabah ezanı
Ellerinde peştamal ve testilerle dolarlar römorklara
Ya pamuk çapalayacaklar, ya salatalık toplayacaklar
Tarlalarda Onlar var!
Gelmişler, Karaisalı’nın üzüm kokulu köylerinden
Bekirli’den, Beydemir’den, Başkıf’tan.
Minibüsler memleketten bir haber getirir diye
Fatih’de, Yurt’ta, Tellidere’dedir gecekonduları
Her sabah, bir ıslık gibi dağılırlar şehrin dört bir yanına
Kimi tablalarda üzüm, kimi at arabasıyla karpuz satar
Çarşılarda, pazarlarda Onlar var!
Gelmişler, Karaisalı’nın tren kokulu köylerinden
Kıralan’dan, Kelebek’ten Bucak’tan.
Bir tren vagonunda Mustafa Kemal’i gören
Dedelerinin alkışları yankılanır kulaklarında
Varda Köprüsünde Alman’a ekmek-su vermişliği
Fransız gâvuruna kurşun sıkmışlığı yazılıdır künyelerinde
Tarihlerde, destanlarda Onlar var!
Gelmişler, Karaisalı’nın salça kokulu köylerinden
Sarımehmetli’den, Sadıkali’den, Salbaş’tan.
Gecen karanlığı, zemherinin ayazı
Ve tevekkülün en geniş harmanı yüreklerinde
Bilinir ki, dindarlıkla, yoksullukla yoğrulmuştur hamurları
Camilerde Onlar var!
Kahvelerde Onlar var!
Şubat 1991
*Toros Yörükleri Derneği adına 2007 yılında yayınlanan Öğütleme adlı şiir kitabımdan alıntılanmıştır.