Yunus Emre şöyle diyor:
“Dervişlik dedikleri
Hırka ile taç değil
Gönlünü derviş eden
Hırkaya muhtaç değil”
Gürsel Fırat düşmüş dervişlik yoluna gider de gider; edepsizliği edepliliğe çevirmek ister…
Edepsizler edepli olur mu bilmem?
Edepsizleri edepli edebilmek için … şiirle, sözle, devinimle anlatmak ister dervişliği.
Geçenlerde (23.10.2019) Çukurova Belediyesi Doğal Park Açık Hava Tiyatrosu’nda oynadı dervişliği…
Halk gelmiş, doldurmuş salonu izliyordu.
Dervişlik, töresel kurallara uymak anlamına gelmektedir.
Bütün insanlığı, dağı taşı toprağı, otu ağacı, gülü çiçeği, iti kediyi yılanı, böceği, öküzü atı eşeği (…) sevmek yükümlülüğünü üstlenmektir dervişlik…
Gürsel böyle bir dervişliği işlemeye, anlatmaya çalışıyor. Bu anlamda insanlara ileti götüren, davranışlar sergileyen bir oyunla anlatıyor olayı… Aşıklardan, şairlerden, türkücülerden metinler okuyor. Aşık Veysel’den;
“Kim okurdu, kim yazardı/ bu düğümü kim çözerdi/ koyun kurt ile gezerdi/ Fikir başka başka olmasa”
Mahsuni’den “Ben bir insanım”;
“…/İnsan hakta, Hak insanda/ Ne ararsan var insanda/ Çok marifet var insanda/ Madem ki ben bir insanım/…”
Ahmet Arif’ten; “Ben Anadoluyum”;
“Beşikler vermişim Nuh’a/ Salıncaklar hamaklar/ Havva anan dünkü çocuk sayılır/Anadoluyum ben/ Tanıyor musun/…”
Hasan Hüseyin’den “Kör olma da gör beni”; Aşık İhsani’den “Talan var talan”; Pir Sultan Abdal’dan “ Açılın dağlar şaha gidelim” (…).
Elinde üç çatallı değnek, sırtında abası, başında külahı yani derviş kılığında dolaştı durdu sahnede, izleyicilerle konuştu “Mademki ben bir insanım”, insan olmanın yollarına bakmalıyım… anlamında saydı döktü sözleri. İndi sahneden, izleyiciler arasında dolaştı, onlarla konuştu, söyleşti… döndü sahneye, şair Ruhan Mavruk çağırdı, bir şiirini okudu Mavruk.
Sahne fon düzeninde baştan başa Atatürk ve insanların resimleri içeren büyük bir tavsıl vardı; Atatürk bakıyordu mavi gözleriyle bize bize; “Ey Türk Gençliği birinci vazifen, Türk
İstiklalini, Türk Cumhuriyetini korumaktır. (…)” diyordu.
Ona dönerek Gürsel, “Sen hep Samsun’a mı çıkarsın ey oğul” şiirini sundu Hasan Hüseyin’in; “Bir de buralara çık ey oğul, gör memleketin halini” diyerek, kalan bölümleri seslendirdi. Hak etti alkışı, alkışlandı.
Atatürk görüyordu memleketin halini…