Ahmet Remzi Bey Kayseri’de Oğuz takma adıyla “Erciyas” gazetesinde de yazılar yazmaktadır. Bu yazılardan 17 Ocak 1920 tarihinde 14 numaralı baskısında yayınlanmış olan “Adana’da Fransız Adaleti” başlıklı yazıyı sunuyoruz.
“Adaleti uygulamak sözüyle Kilikya’yı işgal eden Fransızların Adana’da baş yönetici olarak bulundurdukları Mösyö Brémond’un yakın sırdaşlarından [Ermeni] birisiyle aralarında geçen konuşmayı okurlarımızın dikkatlerine sunuyoruz:
İşte Ahmet Remzi Yüregir’in yazısı:
“Brémond hazretleri! Kilikya’da ve özellikle Adana merkezinde Ermenilerin durumu nasıldır? Her halde, yüce yardımlarınızla iyi olduğuna inanıyorum.
“Bu noktayı benden sormaktan önce dışarıdaki durumu incelemiş olsaydınız bunu hiç sormazdınız. Ben bir Ermeni’den çok, her ne pahasına olursa olsun, Ermenilik çıkarlarını gözetmek zorundayım ve bana bunu vicdanım emreder. Öteden beri Ermeni dostu olarak tanınmış bir kişiyim ve bunu eylemlerimle de ispat etmişimdir. Ermenilik davasının kahramanı Bogos Nobar Paşa en aziz dostlarımdandır ve benim Kilikya’ya atanmam için en çok çalışan ve ısrar edenlerden birisi de bu kişi olmuştur. Kilikya’ya gelirken kendisiyle görüştüm. Kilikya Ermenilerine selamlarını iletmeyi kutsal bir görev bilerek bu konuyu yerine getirdiğim sizin de hatırınızda olsa gerekir. İlk kez Adana’ya varışımda, büyük Ermeni Kilisesinde bütün Ermenileri toplayarak Bogos Nobar’ın selamlarını ilettim ve her konuda Ermenilerle birlik olduğumu da ayrıca kendilerine anlattım. Ama şurasını da itiraf ederim ki, Kilikya’ya ayak bastıktan sonra büyük bir hayal kırıklığına uğradım.
“ Neden Mösyö?
“ Efendim, Kilikya’da büyük bir Ermeni çoğunluğu bulacağımızı, az bir çabayla var olan Türkleri Kilikya’dan uzaklaştırarak yerlerine dışardan Ermeni göçmenleri çağırıp yerleştireceğimizi anlatmışlardı. Biz de bu konuda tüm varlığımızla hazırlanmıştık. Ne yazık ki, evdeki hesap çarşıya uymadı. Kilikya Ermenileri, göç ettirme ve kırımdan o kadar zarar görmedikleri halde, Halep ve Şam gibi yerlerde bulunanlar da geri döndükleri halde, yine de onda bir oranda bulunuyorlar. Türkler ise ezici çoğunluktadırlar. Bütün arazi, servet ve emlak Türklerde...
Bugüne kadar her fırsatta yaptığımız zorlama ve baskı üzerine az sayıda Türk aydını ile servet sahiplerinden bir kısmını Kilikya dışına çıkarabildik. Böylece Kilikya Türklüğünün önünde rehber olacaklardan bir kısmını atmış isek de, umut edilen yarar sağlanamadı. Anadolu ve diğer yanlardan Suriye ve Irak yöresine göç ettirilen Ermenileri de kendi yurtlarına bırakmıyoruz. Hepsini Kilikya’ya yerleşmeye zorluyoruz. Bunda Ermeni komitasının yardımları dokunuyor.
“ Türklerin durumu nasıldır?
“Türkleri hiç ses çıkaramayacak duruma soktuk, sanırım. Böylece baskı sürmektedir. Özellikle genel silah araması dolayısıyla Türklerin elindeki silahları da aldık. Bu silah arama konusu da iyi bir bahane oldu; yine Kilikya’da iş görecek yetenekte olan bir kısım Türkleri de bölge dışına attık. Tüm özgüvenlerini kırmak için bir kısmını da çıplak olarak çarmıha gererek Fransız ve Ermeni askerlerine kırbaçlattık. Bunların sayısı elliden fazladır. Adaletsizlik olmasın diye bir tane de Ermeni kırbaçlattık. Gerçek şu ki, Kilikya’da Türk çoğunluğu azımsanmayacak kuvvettir. Rumlar, yok kadardır.
Ancak burada ayrılıkçılık siyaseti güdüyoruz. Bu siyaset bir kısım Kürtlere Kürtlüklerini ve Araplara da Araplıklarını iddia ettirmek siyasetidir. Bunların içinde bize uygun olanlarını da elde ederek cemiyetler kurduruyoruz.
Özellikle Araplardan bize bağladığımız bir kısma “Arap İntibahı Milli Kulübü” adıyla bir kulüp açtırarak gönüllü başkanlığını da üzerime aldım. Bu Arapların büyük tanıdıklarına kesin bağlılıkları vardır. Bu alanda, Arap dilini bilmem çok işime yaradı. Bildiğiniz gibi, Cezayir’de bulunduğumdan Arapçayı güzel konuşurum. Böylelikle Kilikya’da hiç yoktan bir Araplık oluşturarak Türklerle ortak hareketlerini önlemeye çalışıyoruz.
İşte Kilikya’nın başında Fransız adaletini uygulamak üzere görevlendirilen bir yöneticinin ağzından çıkan sözleri, eylemli olarak da ispat etmiş olduğu üzere, bütün Türklük ve Müslümanlığın dikkatli bakışlarına sunarız. Mösyö Brémond’un karşısındakinin bir Ermeni olduğunu açıklamaya gerek yoktur, sanırım.”
Not: Görüşmeyi Kaleme alan Adana Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nden Adanalı Oğuz.