Fransız dostluğu Osmanlı döneminde başlamıştı. Bu dostluk bize pahalıya mal oldu.
Gizledikleri düşüncelerde Çukurova’yı işgal etmek vardı! Pamuk ekecekler zenginliklerini kullanacaklardı…
Petesburg’da İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar, Ruslar, İtalyanlar gizli bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda Osmanlı hasta adam nasıl olsa ölecek… Savaşlardan yenik çıkacaklar. O zaman biz batılı devletler, Osmanlı yurdunu paylaşacağız. Şimdiden anlaşalım, kim nereyi alacak, belirtsinler.
Sonuç şöyle belirdi. Çukurova Fransızlara, Ege İtalyanlara, Doğu Anadolu Ruslara verilecek.
Osmanlı meşruti yönetiminde Sadrızam olan Enver Paşa gücünü Alman dostluğuna dayandırıyordu. Savaştan kazançlı çıkacaklarına emindiler(!). Onlarla hareket ederek, I. Dünya Savaşı’na katıldılar. Osmanlı ordusunun genel komutanı Ener Paşa’ydı. Alman Paşası Liman Von Sanders’i büyük yetkilerle görevlendirdi. Neredeyse genel komutanlık görevi verildi!
Enver Paşa Kars-Sarıkamış dağlarında Ruslara karşı açtığı savaşta, kar soğuna, ayaza, tipiye, havaya dayanamadılar. Doksan binden fazla asker donarak hakkın rahmetine kavuştular…
Sarıkamış’ta Enver Paşa yenilmişti… Çok yakın silah arkadaşlarıyla yurt dışına kaçtı, orada Ermeni suikastına kurban gittiler.
Bu sıralar Çanakkale Savaşını Mustafa Kemal kazanmıştı. Terfi etmesi gerekiyordu, ama Enver Paşa engelliyordu! Arkadaşları bu haksızlığa dayanamayıp sordular. Mustafa Kemal’in terfisi ne olacak? Paşa biraz sinirlenerek; onu paşa yapsanız kral olmak ister. Kral yapsanız peygamber olmak ister, peygamber yapsanız … İşte terfisi cebimde… Tuğgeneral oldu, bildireceğim kendine…
Savaşlar Tarabulusgarp’ta, Suriye Yemen’de … sürüyor. İngiliz kışkırtmasına uyan Araplar askerlerimiz sırtından vuruyorlar, karnını deşiyorlar, altın arıyorlar. İngiliz dayıları, Kürkler altın yutuyor demiş ya… Dururlar mı?
Sonunda savaş bitiyor ama yenik düşüyoruz. Omanlılar Ege Denizi’nde, Yunanistan’ın Limmi adasının Mondros kentinde, Agamemnun gemisinde, elleri titreyerek Mondros anlaşmasını imzalıyorlar…
Çanakkale’yi geçemeyen İngilizler şimdi Osmanlı topraklarını paylaşıyorlar. Çukurova’yı Fransızlar, Antalya ve yöresini İtalyanlar, Ege’yi Yunalılar, Musul’u İngilizler işgal edecek; İstanbul ortaklaşa yönetilecek… Çok geçmeden uyguluyorlar. Oh… Gel keyfim gel. Ama bu keyifin kursaklarında kalacağı akıllarının köşesinden bile geçmiyor…Mustafa Kemal, Suriye Katma’dan 31 Ekim günü Adana’ya geliyor. Murat Palas Oteli’nde şu bizim ünlü Alman paşası Liman Von Sanders(!)’ten, teslim aldı, Yıldırım Orduları Gurup Komutanlığını.Hava iyi değildi! Düşmanlar ülkeyi işgal etti edecek… Adana Mersin eşrafıyla toplantılar yapıyor; silahlanın, silahlarınızı teslim etmeyin, düşman işgal edecek burayı…
On bir gün kaldığı Adana’da bu tür çalışmaları sürdürdü, Gülek yolu başlarında Bayramlı Köyü sırtlarında mevziler kazdırdı. Bunu haber alan hükümetin başı İzzet Paşa, Yıldırım Orduları Gurup Komutanlığını kaldırdım, ivedi İstanbul’a gel… dedi.
Mustafa Kemal İstanbul’a ayak basar basmaz, İngiliz zırhlılarının namluları Yıldız Sarayına dönük duruyordu. “Geldikleri gibi gidecekler” dedi. Sonunda öyle de oldu.
Mondros Anlaşmasının yedinci maddesine(!) göre, İngilizlerin belirlediği yerler işgal ediliyor.
Çukurova’ya ilkin kendileri asker çıkarıyorlar Dört Yol’dan. Üzeyirli Köyü’nden Kara Hasan ve çetesi ilk kurşunu sıkıyorlar… İngilizler şaşırıyorlar(!)
Fransızlar itiraz ediyorlar, hani biz çıkacaktık Çukurova’ya diyorlar… Bunun üzerine İngilizler Musul’a, Musul petrollerini almaya gidiyorlar… İtalyanlar da itiraz ediyor, biz Ege’ye çıkacaktık diyor… ama itirazları kabul görmüyor…
Antalya ve yöresi verir onlara. Buna kızan İtalyanlar, el altından Türk savaşçılarına yardım ediyorlar…
Yunanlılar, isteği üzerine İzmir’den asker çıkarıyorlar, gazeteci Tahsin’in kurşunuyla karşılaşıyorlar… Gazeteci Tahsini öldürüyorlar. Kışlaya giriyorlar, subaylara askerlere “Zito (Yaşa) Venizelos” diye bağırmalarını söylüyorlar. Bağırmayanları katlediyorlar. Aldıkları tutsakları gemilerinin ahırına haps ediyorlar.
Fransızlar Çukurova’yı Aralık ortalarında işgal ediyorlar. 17 Aralık’ta Adana’ya giriyorlar.
İşbirlikçiler oynaya oynaya karşılıyorlar, resepsiyon veriyorlar… Hükümet Konağına, Belediye binasına, İstiklal Okulu’na yerleşiyorlar… Karakollar kuruyorlar… İlk olarak, Tür bayrağını indirip kendi bayraklarına çekiyorlar… Türkçe konuşmayı yasaklıyorlar. Halkı etnik guruplara ayırıyorlar, birbirlerine düşman etmeye çalışıyorlar.
Abidin Paşa Caddesi üzerinde bulanan Ermeni Kilisesi’nin her yerinden Türk kanı fışkırıyor.
Siptilli (pazarı)’yi basıyorlar. Pazarcıları katlediyorlar. Tahtalı Cami’nin imamını, oğlunu öldürüyorlar. Kocavezir Mahallesine giriyorlar. Evleri zorla boşaltıyorlar, boşaltmayanların canlarını alıyorlar. Evlere kendileri oturdular.
Fransız-Ermeni zulmünü yaşayan halk Toroslara, Akdeniz’e doğru kaçtılar. Toros köylüleri misafir aldılar. Akkapı’da Cemil Nardalı, kaçanlara yardım etti, yol gösterdi, kaçamayanları komşu evlerinde sakladı Olayı haber alan Fransızlar, Cemil Nardalı ve kardeşlerini nar çubuğuyla dövdüler.
Soyadı yasası çıkınca “Nardalı” soyadını aldı.
Yeni Adana Gazetesi'nin kuvayi milliyeci yazılarından ürktüler. Gazeteyi kapattılar. Sahibi genç öğretmen Ahmet Remzi Yüreğir kadın kılığına girip Niğde’ye kaçtı. Gazetesini orada çıkardı.
Pozantı ve Karaisalı’nın düşmanlardan temizlenmesinden sonra, Kelebek, Belemedik, Pozantı’da çıkardı gazetesini. Gazete, hayvanların palanları, semerleri içinde kuvvacılara ulaştırıldı.
Batı Kilikya Komutanı Jandarma Yüzbaşı Ali Ratip namı diğer Sinan Tekelioğlu Toros köylülerini örgütledi. Fransızlara karşı etkili savaşlar açıldı. Pozantı’da tutunamayan Binbaşı Menil, Tekir Yaylası üzerinde Mersin’e gitmek istiyordu. Karboğazı’na gelince 44 kişilik çetelere teslim olmak zorunda kaldı. Tutsaklar, Karaisalı Bucağı İstasyonuna getirildi, Kayseri’ye, Karaisalı’ya götürüldü…
Fransızlar yenileceklerini anlayınca ateşkes istediler. Ankara anlaşmasını yaptılar. Bu anlaşmaya göre Mersin’den gemilerle memleketlerine gittiler… Ermenilerse korkularından onların arkasından gittiler.
5 Ocak günü ikindiüstü saatlerinde, Kumluk’ta (Kolordu’nun kuzeyi) bayram yaptılar. Büyük bayrağı Ulu Cami ile Büyüksaat arasına astılar… Halk sevinçten göz yaşlarına boğuldu.
Askerlerin ayaklarına kapandılar… Düşman kurtuluşu büyük bir sevinç ve özgüvenle kutladılar…
Yaşasın halkımız. Kutlu olsun 5 Ocak.
07.01.2020, Adana