(Ercan Kont, bir rahatsızlık nedeniyle Mersin’de bir huzurevinde kalıyordu. Daha sonra Adana-Seyhan-Yeşilyurt Mahallesi’nde bir huzurevine taşındı. 2.5.1942’de doğan Kont orada 22.12.2019 günü dünyamızdan ayrıldı. Adana Adli Tıpa kaldırıldı. Yapılan incemle sonucunda, Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salon’a getirildi, tören yapıldı. Törende Adana Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili İsmet Yüksel, CHP Adana İl Başkanı Mehmet Çelebi, CHP Adana saylavı Ayhan Barut, Adana Baro Başkanı Av. Veli Küçük; tiyatrocu arkadaşları sevenleri bulundular.Renkli kişiliği, Atatürkçülüğü, tiyatroculuğu anlatıldı. Kabasakal Mezarlığı’nda toprağa verildi. Yeri İrem olsun.)
Onu nerede, ne zaman, nasıl tanıdım anımsayamıyorum. Yeni Adana’da sanat sayfasını yaptığım sıralarda tanıdığımı düşünüyorum. O yıllar 12 Eylüllü yılardı. Adana Belediye Başkanlığına Nuri Korkmaz getirilmişti. Her alanda sıkıyönetim vardı. Sanatçılar öne çıkıp bir şeyler yapamıyorlardı. Üç kişinin bir araya gelmesinden korkuyorlardı! Ama bir şeyler yapılmadan da durulamazdı. Biz yazın topluluğu olarak Karacoğlan Şiir Dinletisi yapacaktık.
Karacoğlan’ın, “…/Kara gündür gelir geçer/ Gamlanma gönül gamlanma” diye biten şiirinden ürktüler, izin vermediler…
1983 genel seçiminden sonra az da olsa özgürlük geldi. Resim sergileri açılabiliyordu yalnızca.
Sonra, gazetelerin sayfalarında sanat devinimleri yer almaya, dergiler yayınlanmaya, yazar şairler imza günleri yapmaya başladılar. Seksenli yılların sonuna doğru Seyhan Belediyesi Kültür Sanat Şenlikleri düzenlendi. İstanbul’dan, başka yerlerden şair yazarlar geldi, imza günlerine katıldılar…
Bir gün uzun saçlı, sakallı birinin, Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatrosu sahnesinde
Karacoğlan’dan “Değirmenden geldim beygirim yüklü/ Şu kızı görenin del olur aklı/ Albistan yanaklı Türkmen kadını/ Bir kız bana emmi dedi neyleyim//…” şiirini okuyordu. Adını sanını soruyorum! Ercan Kont olduğunu öğreniyorum… Tanıştık, dostluğumuz ilerledi... Yaşam öyküsünden öğrendiğime göre zor yıllar geçirmiş. Simit satmış, defter kalem satmış, işportacılığa başlamış. mallarını zabıta götürmüş; belediyeden alırsın demişler. Belediyeye gitmiş, bir duyuru görmüş; Adana Belediyesi Şehir tiyatrosuna figüran aranıyor… Hemen başvuruyor, kabul ediliyor.. Belediyenin elamanı oluyor…Tiyatro Müdürlüğü görevine dek yükseliyor. Belediyeler siyasi yerler… Güzel günler geçirdiği gibi zor günler de geçiriyor. Yeni belediye başkanı seçiliyor; yerine İsmail Timuçin atanıyor. Ercan Kont’a da “Ben seninle çalışamam” diyor. O da emekli oluyor… Boş duracak değil ya, özel tiyatrolarda görev alıyor, kimi özel okullarda tiyatro eğitimciliği yapıyor. Kızıyla kurduğu tiyatroda işlevini sürdürüyor…
Bir ara İstanbul’a gidiyor…Çalışmalara girişiyor, ama Adana’daki içtenliği, bulamıyor,
dönüyor. Soranlara; “Gitmeyeceğim İstanbul’a, burada kalacağım, gübre olacağım” diyor.
Gülütünü (mizahı) belirliyor işin.
Ayakkabısını bit pazarından, sahne giyitlerini Abidin Paşa Caddesi’nde bulunan parçacılardan alırdı. Üzerinde gördüğünüzde hangi mağazadan aldığını sorardınız. Bir etkinliğe, ya da bir tiyatroya gittiği zaman en arka sıralarda otururdu… Kendine atılan çelmelerden çok rahatsızdı ama kimseye bildirmezdi. Kendi halinde şiirler okurdu, şiir matineleri düzenlerdi. Katıksız cumhuriyetçi, Atatürkçüydü. Ulusal günlere, bayramlara elinde bayrak katılırdı. Az ve öz konuşurdu. Şiir denemeleri de vardı. Eleştirel bir şiiri şöyleydi:
Dün:
Doğdum, büyüdüm, öğrendim/ Anladım, anlattım, savundum/ Özümden, sözümden hiç dönmedim/Seçim, sandık, oy, demokrasi dedim
Bugün:
Sermayem sevgimdir, sitem değildir/ Servetim gönlümdür, gömüm değildir/ Karun’dan zengin olsan bana ne/ Para çok şey ama, her şey değildir
Yarın:
Varsın yol geçsin mezarımdan/ İnsanlar kıvrılmasınlar/ Varsın vazgeçsin makamından/ İnsanlar kıvırmasınlar”
Çok anlamlı, sitemli, küskün bir şiir.
25.12.2019, Adana