13 Mayıs’a dek açık kalacak. Ülke ve dünyaca ünlü fotoğraf, resim sanatçılarının toplam 120 yapıtı sergilendi. Sergide Adana’nın yöneticileri, ünlüleri, sanatseverleri, çağrılılar bulundu. Beğenilerini sundular.
Nurullah Berk, Aliye Berger, Emin Çizenel, Mehmet Gün, Özdemir Altan, Ferruh Başağa, Güngör Taner, Ömer Uluç, Adnan Turani, Utku Varlık, Adnan Varınca, Mübin Orhan, Nejat Melih, Abidin Dino, Neşe Erdok, Mehmet Güleryüz, Mustafa Ata, Selim Cebeci, Zeki Kocamemi, Cevat Dereli, Cemal Tollu, Ali Avni, Şefik Bursalı, Selahattin Teoman, Hayri Çizel, Nazlı Ecevit, Nazmi Ziya, Sami Yetik, Naci Kalmukoğlu, Seyfi Turay, Şükrüye Dikmen, Bedri Rahmi Eyuboğlu, İlhami Demira, Nedim Günsur Feyhaman Duran, Mahmut Cüda, Nuri İyem, Eyetullah Sümer, Ali Korsan, Hasan Vecihi Bereketoğlu, Üsküdarlı Cevad, İbrahim Çallı, Hoca Ali Rıza, Devrim Erbil, Turan Erol, Oya Zaim Katoğlu, Selim Turan, Cihat Burak, Nuri İyem, Aydam Murtezaoğlu, Gülsün Karamustafa, Ali Cabbar, Refik Anadol, Mad Collishaw, Alper Aydın, Ferhat Özgür adlı ünlü sanatçıların yapıtları sergide aldı.
Gönül isterdi ki, Altmış iki sanatçının her biri birbirinden güzel, değerli toplam yüz yirmi yapıtına teker teker değinebileyim? Bir kitap dolduracak yazı yazmam gereği çıkıyor ortaya… O yüzden bu kapsamlı yazımda söz edemedim.
Yapıtların tümüne baktığımızda resim akımlarının bütününü görebiliyoruz. Sıcak renklerin egemenliği yanında soğuk renklerin de yer aldığı bir gerçek.
İşte bir konak ev içi, kadınlar yüzyılımızın geleneksel giysileri içinde, geometrik biçimlemeler kullanılarak çizilmiş, ev içindeki eşyalar, görüntüler de öyle. Geçmişten bir kesit verilmekte. Hele, yanında gökkuşağının yedi rengiyle oluşturulmuş çağlayanının güneş ışınları altında görünüşü göze değiyor.
Burada da iki kadın oturmuş kerevete, neredeyse iskelete yakın bir biçimde betimlenmiş, fondaki koyu renkle tamamlanmış… Klasik tarzda işlenmiş bir natürmort, şişede üç lale biri sarı, ikisi kırmızı, yeşilimsi, kahvemsi fonla sunulmuş. Bakınız, karpuz ve dilimi, şişe, meyve, çiçek, kendi öz rengine uygun biçimde tasvir edilmiş…
Şurada ise, bir kentten bir kesit sunulmuş sanki; minyatür anlayışıyla betimlenmiş, sırt sırta verilen yapılar bir kale gibi duruyor, aydınlık sıcak renkler egemen olmuş, fondaki soğuk renkle tamamlanıyor.
Bakınız şu ağaçlı yola, ağaçlardan biri kendi rengi içinde, benzemiş gövdesi insana…benziyor…
Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun bir tablosu önünde durmuşum; ‘Çingenem, çatal karam’ şiirini anımsıyorum. Acaba diyorum şiirdeki kadın mı bu? Bütün güzelliği tablodan yansımış özgürlüğe…
Onun yanında ulu ressam İbrahim Balaban’ın tablosu, kağnı arabasında genç bir şehidin bedeni taşınıyor Kurtuluş Savaşı’ndan, bir kadın kucaklamış şehidi, yanında çocuk ve dede, kağnın yürümesi için tekeri döndüren bir kadın ve onun yanında kucağında bebeği olan bir kadın; sanki bütün Anadolu bu tabloya girmiş, sıcak soğuk rengin dengelenmesiyle sunulmuş…
İşte tek katlı evler arasında bir sokak, sokakta yürüyen insanlar, sabah güneşi doğmuş üstlerine yürüyorlar… Bir kasabanın yaşamı canlandırılmış…
Atatürk’ün ünlü fotoğraflarından biri. Atatürk, trenle seyahatlerinde durduğu her istasyonda yurttaşlarla konuştuğu fotoğraflarından biri… Çok özenli bir duruş, bakış, sorun çözen konuşma… İşte onun otomobili… İşte insanlar ve elinden tuttuğu küçük kız yürüyorlar… Sonsuzluğa taşıyorlar Cumhuriyeti.
22.03.2020, Adana