Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir mektup yazarak, virüs salgınına karşı daha sıkı tedbirlerin alınmasını ve tehlikenin geçmesi ile ekonominin teşvik edilmesini talep etti.
Bloomberg'de yer alan habere göre mektup, hükümetin 100 milyar liralık paketini açıklamasının ardından gönderildi.
TÜSİAD mektubunda virüs salgını sonrası ekonomideki yavaşlamanın etkilerini azaltmak için daha büyük bir hükümet desteğine ihtiyaç duyulduğu iletildi.
Haberde, TÜSİAD yönetiminin tartıştığı önerilerden birinin daha sıkı ve ulusal çapta bir sokağa çıkış yasağının uygulanması, böylece virüsün yayılma hızının yavaşlatılması olduğu yazıldı.
Bu yaklaşımın patronlara ekonomik yavaşlamanın süresine ilişkin bir öngörü kazandırabileceği ve ekonomik aktivitenin daha hızlı toparlanmasına imkan sağlayabileceği düşünülüyor.
TÜSİAD BAŞKANI'NDAN AÇIKLAMA
Öte yandan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, salgına ilişkin Dünya gazetesine açıklamada bulundu.
Erdoğan tarafından açıklanan paketi bir başlangıç olarak görmek lazım diyen Kaslowski, “Yurt dışı talep de özellikle Avrupa olmak üzere orada alınan önlemler nedeniyle durma noktasına artık yaklaşıyor. Dolayısıyla, tek bir paketin tek başına çözüm ya da çare olması mümkün değil. Bunu bir süreç yönetimi olarak görmek lazım. Pek çok ülke de açıkladıkları paketleri sürekli güncelliyor, destek miktarını artırıyor” dedi.
Kaslowski, “Şunu da belirteyim hem ekonomik tedbirlerde hem de sağlıkla ilgili tedbirlerde önden gitmek yani mümkün olan en sıkı tedbirleri en erken zamanda almak tercih edilmeli. Bu yol ilk bakışta maliyetli gözükebilir ama gecikmenin maliyeti hem insani hem de ekonomik boyutlarda çok daha vahim noktalara gidebiliyor. İtalya, İspanya gibi örnekler iyi bir ders niteliği taşıyor bu açıdan. Erken tedbir almak hayat kurtarır" dedi.
Kaslowski konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bu süreçte üretimin ya da hizmetin durması sebebiyle gelir elde edemeyen işletmelerde, ki bunlar sizin de saydığınız, esnaf, kuaför, perakende mağazaları, KOBİ’ler, hatta bir süre sonra büyük işletmelerde işverenin bu yükü tek başına kaldırabilmesi mümkün değil. Bu nedenle pek çok ülkede devlet olumsuz etkilenen sektörlerde ücretin belli bir bölümünü karşılıyor. İngiltere bu krizde %80’inini karşılayacağını açıkladı.
Hollanda’da, Danimarka’da benzer uygulamalar var. Bizde de kısa çalışma ödeneği var. Bu uygulamadan yararlanma şartlarında bazı kolaylıklar yapıldı, ihtiyaca göre daha geniş bir kesimin yararlanması yönünde güncellenmesi de değerlendirilebilir. Ayrıca maalesef ülkemizde bu teşviklerden yararlanamayacak konumda olan, önemli ölçüde kayıt dışı ve kendi hesabına çalışan var. Bu kesimler için de gelir kayıplarını telafi edecek mekanizmaların düşünülmesi gerekecektir. Doğrudan hanehalkına transferler de bu bağlamda gündeme gelebilir. Amerika bunu yapıyor, Hong Kong ve G. Kore’de yapıldı. Ayrıca hastalık nedeniyle, ya da pozitif vaka olması şüphesiyle izole edilme amaçlı karantina altına alınan kişilere nakit destekleri verilebiliyor”.
KAPATMA KARARI SORUSUNA YANIT
TÜSİAD Başkanı “Mücbir sebep” halinin kapsamını yeterli buluyor musunuz? Selektif sektörler belirlenerek, bunların dışındaki sektörler için daha geniş anlamda kısıtlayıcı önlemlere (kapatma vb) ihtiyaç olduğunu düşünür müsünüz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
Salgının seyrine göre, bazı ülke örneklerinde de görüldüğü gibi, zorunlu iş alanları hariç çalışma hayatının ve sokağa çıkmanın kısıtlandığı tedbirlere ihtiyaç duyulabilir. New York, Londra, Kaliforniya gibi ekonominin kalbi bölgelerde bu durumun var olduğunu görebiliyoruz. Keza İtalya’nın tamamı, Hindistan’ın yine tamamında belli sektörler haricinde ekonomi durdu. Türkiye’nin de böyle bir senaryoya mutlaka hazırlıklı olması lazım.
Bu sınırlamaya tabi olmayacak iş alanı ve kişilerin, ekonominin çarklarının dönmesine imkan sağlayacak şekilde kamu ve iş dünyasının istişarelerinin sonucunda tespit edilmesi de önemli. Salgının seyri her gün değiştiği için aldığımız önlemlerin yeterli olup olmadığından hiçbir zaman tamamen emin olmamız mümkün değil. Sağlık sistemine yük bindirmeyecek, vahim bir insani tablonun ortaya çıkmasını engelleyecek her tedbiri destekliyoruz.
Elbette bu durumda ekonomiye de daha ciddi destekler verilmesi gerekecektir ve kısa vadede maliyeti artıracaktır. Bu maliyetin hangi kaynaklardan karşılanacağı çok tartışmalı olsa da halen kamu borcu oldukça düşük bir ülkeyiz. Riskler ne kadar büyük olsa da mali disiplin ile insan hayatı arasında bir seçim yapılacağı noktada elbette bu seçim insan hayatı yönünde olmalıdır. Ayrıca bu tedbirler belki Çin’de olduğu gibi normale dönmeyi hızlandırıcı bir rol de oynayabilir. Bu durumda ekonomik maliyet de aslında daha zamana yayılan bir maliyete kıyasla düşük bile olabilir. Mücbir sebep kapsamı belirlenirken bir sektörde ne kadar üretim kaybı olduğu da dikkate alınmalı. Ayrıca bu sektörlerin tedarik zincirlerinin de bu karardan etkileneceği unutulmamalı."