Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi192
Bugün Toplam931
Toplam Ziyaret1823621

“DENİZE VARINCA”

Ali F. Bilir’in kitabı. 96 sayfa, içinde 13 öykü var. Yetmişli yıllarda yazılmış. O yılların kırsal kesiminin özetleri veriliyor… (Haber:M. Demirel Babacahoğlu)

Ali F. Bilir’in kitabı. 96 sayfa, içinde 13 öykü var. Yetmişli yıllarda yazılmış. O yılların kırsal kesiminin özetleri veriliyor… Gelenekleri, görenekleri, yaşam tarzları, okuma zorlukları, sömürü, ağaları beyleri, dağları, ırmakları, ovaları, sayrılıkları, kurtuluş, çıkış yolları, kente göçüşler, yaşam acıları … anlatılıyor.

Kitaba adını veren öyküye bakınca, Ninenin Memedali adlı çocuğun nasıl iyileşeceği üzerindeki çabası “Natürel” bir anlayışla veriliyor…Keşke diyorum, denize varabilseydi Memedali, çok sayrı, ulu ırmakta yıkanınca sayrılığın geçeceğine inanılıyor. Sırtına aldığı gibi Memedali’yi Ninesi ulu ırmakta çimdiriyor…Yakarıyor tanrıya: “Ulu dağlar, ulu ağaçlar, ulu ırmağın serin soluğu alıp götürün torunumun içindeki karanlığı, üstünde dolaşan kötülüğü götürün atın denize…” Tanrıyla insanı buluşturan ulu ağaçlar, ulu dağlar, ulu ırmaklar Şamanlığın önemli izlerinden biri.  Ama Memedeali kurtulamıyor…

Bir de ikinci öyküye bakalım “Selime”. Büyük Tanrı’yı mahkemeye veriyor. Yargıç “Anlat bakalım kızım” diyor. Selime’nin öyküsü ağır, ama anlatıyor. “Buna Çulsuzlar köyünden Orospu Selime derler” diyor… Babası Kurtuluş Savaşı’nda şehit olduğunda minicik bir bebekmiş. Annesiyle birlikte yaşarken kıtlık baş gösteriyor. Annesi felçli hasta… Yiyecek içecek yok evde. Sarıbaş Süleyman denen yoksul dümanı ağaya gidiyor… Tahıl verecek ama, Sileme’yi istiyor,  yaşamını da karartacak… Öyle de oluyor… Bundan sonra bir avuç tahıl getiren dayanıyor kapısına… Büyük Tanrı sahip çıkmıyor Selime’ye. Suçunu kabul ediyor, suçu oluşturan ortamı da belirtiyor… Biraz düşünelim… Bu toprakları, bu tür insanlar için mi kurtardı bizim savaşçı yurtseverlerimiz? Ne olacak şimdi?

Umuda Kaçış öyküsünde okuma özlemiyle yanıp tutuşan bir çocuk anlatılıyor… Kırsal kesimde yalnızca ilkokul var! O dönemlerde; büyük okullar kentlerde… Veli nasıl okutsun çocuğunu?… Düziçi İlköğretmen Okulu olmasaydı ben de okuyamazdım… Hele o yıllarda üniversite denilen okullar İstanbul’da, Ankara’daydı… Nasıl okuyacaksın? Yoksul kesimin çocukları için böyle bir olanak yok… Bir Yürük çocuğu Hasan’ın başına gelenler kırsal kesimin, her yoksul çocuğunun başına gelmiştir. Her yoksul aile bunun acılarını  katmerli olarak çekmiş, ödemiştir.

Bir de “Dışarıda Kalanlar” öyküsüne bakalım. Ağanın, beyin zulmünden kente göçen bir ailenin yaşadıkları dram yenilir yutulur gibi değil… Anne, baba, çocukları Mustafa eşeklerine binip çıkıyorlar yola… Geliyorlar şehre.  Hiç görmedikleri bir yer. Öyle kalabalık ki… Polisler çeviriyor, “Hayır olmaz” diyorlar. Bir bekçiyle, kentin çöplüğüne gönderiyorlar. Orada kalacak bir baraka bile yok… Hava soğuk. Ateş yakıp ısınıyorlar… Çöplükten karınlarını doyurmaya çalışıyorlar… Sabah kalktığında Mustafa, annesiyle basanını iş aramaya gittiğini anlıyor!…

Ya “Kanlı Pazar” öyküsü, yakın tarihimizin unutulmayan onulmaz bir olayı. 6. Filoyo protesto… Amerikan uşakları gelmişler, yerli işbirlikçilerin korumasında diledikleri gibi davranıyorlar… Filoyo karşı durup namaz kılanlar var… Gençler protesto ediyorlar iki genç yaşamını yitiriyor. “Tam bağımsız Türkiye. 6. Filo defol. Yankee go home” sav sözleri atılıyor… Çember sakallı biri bir genci bıçaklıyor… Arkadaşı bağırıyor, bir polisten yardım istiyor, o polis de sadıst biri olmalı; “gebersin” deyip gidiyor…

Bu öykülerden ders çıkarmamız gerekiyor...

Diğer öyküleri de kitabı alıp okuyunuz derim.

07.06.2020, Çamlıyayla

Ali F. Bilir, Denize Varınca, 96 s., 1.Bsk. E yayınları, 2019.

213 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028