CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, "GİDİCİSİNİZ"
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "Kafa kafaya vermişler, konuşuyorlar. Seçim Kanununu nasıl değiştiririz? Nasıl değiştirirseniz değiştirin, siz gidicisiniz arkadaşlar. Bu millet sizi gönderecek. Gönderecek bu millet sizi"dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM CHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmasında, "Kafa kafaya vermişler, konuşuyorlar. Seçim Kanununu nasıl değiştiririz? Nasıl değiştirirseniz değiştirin, siz gidicisiniz arkadaşlar. Bu millet sizi gönderecek. Gönderecek bu millet sizi" dedi.
Kılıçdsaroğlu,"Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik. Milletin verdiği hakkı elinden alıyorsun. Milletin verdiği hakkı, milletin verdiği oyu geçersiz kabul ediyorsun. Kimin talebiyle? Koalisyonun talebiyle. Ak Parti'nin ve MHP'nin koalisyonunun talebiyle yapıyorsun" dedi.
"Hangi demokrasiden bunlar söz ediyorlar?" diuyen Kılıçdaroğlu, "Hangi adaletten söz ediyorlar bunlar? Hani milli irade? Milli irade vardı, şimdi acaba milli iradeye nasıl bir kumpas kurabiliriz diye kafa kafaya vermişler, konuşuyorlar. Seçim Kanununu nasıl değiştiririz? Nasıl değiştirirseniz değiştirin, siz gidicisiniz arkadaşlar. Bu millet sizi gönderecek. Gönderecek bu millet sizi" şeklşinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, zor bir süreçten geçildiğinibelirterek, "Güzel ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz, birlikte yaşamak istiyoruz. Kimliklerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir, yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama al bayrağımızın altında ve bu güzel vatanda birlikte yaşamak istiyoruz, huzur içinde yaşamak istiyoruz. En büyük arzumuz bu. Siyasette kavga olsun istemiyoruz ama siyasette soru sorulabilsin, vatandaşın hakkı hukuku aranabilsin. Bir yerde hukuksuzluk varsa, adaletsizlik varsa, milletin vekili çıkıp bunu dile getirebilir. Vatandaşın ihtiyacı nedir, derdi nedir, bunun üzerinde durulabilir. Vatandaş bazen hükümetin yetkililerine ulaşamayabilir ama gelip bir milletvekilini bulur. "Aman ne olursunuz benim bu derdimi anlatın, bu derdini söyleyin" diyebilir. Bizim görevimiz de adımız üstünde milletin vekili, vatandaşın vekili yani. Dolayısıyla oy versin, vermesin; Türkiye coğrafyasındaki, hatta yurtdışında yaşayan bütün vatandaşların sorunlarını dile getirmek bizim boynumuzun borcudur. Sadece sorunları dile getirmek değil, çözümleri de üretmek zorundayız. Neyin nasıl yapılacağını söylemek zorundayız" dedi.
Kılıçdaroğlu şunları kaydetti.
"Evet, zor bir süreci yaşadık, hep beraber yaşadık bu zor süreci. Az önce Grup Başkanvekilimiz de ifade etti; çok sayıda vatandaşımızı kaybettik, hepsine Allah'tan rahmet diliyoruz, hepsinin yeri cennet mekan olsun diyoruz. Hatta o kadar ki, mücadele ederken bile, bir hastayı iyileştirmek için mücadele ederken bile hayatını verenler oldu. Peki huzuru nasıl bulacağız? Eğer bir ülkede özgür gazeteciler varsa, yani kalemini satmayan gazeteciler varsa, vatandaşın derdini özgürce dile getirebiliyorlarsa, o memlekette huzurun yolu açılıyor demektir. Adalet varsa, "Evet ben haksızlığa uğradım" diye diye düşünür bir vatandaş ama mahkemeye başvurduğunda "benim hakkım bana teslim edilecek" diyorsa; "karşımdaki kişi ne kadar güçlü olursa olsun adalet, adalet dediğimiz kavram hakkı, hukuku sağlarsa, benim hakkımı teslim ederse ben o ülkede huzur içinde yaşarım" der vatandaş. Bizim arzumuz ne? Bizim arzumuz da budur. Hiç kimse, hiç kimse şöyle veya böyle bir mağduriyet yaşamasın.
Bakın çok zor bir süreçten geçiyoruz, yediden yetmişe hepimiz bir şekliyle önlem almaya çalışıyoruz, süreci en az hasarla nasıl anlatabiliriz, onun arayışları içindeyiz. Gazeteciler, özgür gazeteciler ellerinde kalemleri ile bizi bilgilendirmek istiyorlar. Sabah gazeteleri açtığımızda, akşam televizyonları izlediğimizde haber topluyor bu gazeteciler. Onlar da zor koşullarda görev yapıyorlar. Onu da düşünmek gerekiyor.
FETÖ TAKTİĞİ
Ama bir haber geliyor, iki gazeteci arkadaşımız sabahın köründe gözaltına alınıyor, İsmail Dükel TELE-1'in Ankara Temsilcisi ve Müyesser Yıldız Oda TV'nin Ankara Haber Müdürü. Niye alınıyorlar, hangi gerekçeyle alınıyorlar? Emin olun duyduğumda üzüldüm. Yahu nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz? Yahu huzur olmayacak mı bu memlekette? Yani gazetecinin de huzur hakkı yok mu? Su vermiyorlar su; Müyesser Hanım’a su vermiyorlar! Ya su kardeşim ya; hayat bu hayat aynı zamanda, sen nasıl su vermezsin? Hala su verilmiyor, hala su içirmiyorlar. Zaten tanırsınız da herhalde, öyle kilolu falan da değil yani. Şimdi ne yaptı bu gazeteciler?
Allah aşkına ben bütün vatandaşlarıma soruyorum: Ne yaptı bu gazeteciler? Haber peşinde koşuyorlar. Suçluyorlar bunları: "Efendim bunlar casusluk yapacakmış." Yahu bu kadar da ayağa düşürmeyin bu casusluğu kardeşim, bu kadar da ayağa düşürmeyin. Ne casusluğu kardeşim, ne ajanlığı kardeşim? Nereden çıkarıyorsunuz bunları? Haber toplayacak, gazeteci haber peşinde koşar, en zor koşullarda gider, haber alır. Savaş muhabirlerini bilmiyor muyuz? Cephede askerin bile önünde "acaba bir görüntü alabilir miyim, bir haberi yakalayabilir miyim?" diye hayatını feda ediyor gazeteciler. Kimler içeride? Barış Terkoğlu içeride, neden? Barış Pehlivan içeride, neden? Hülya Kılıç içeride, neden? Murat Ağırel içeride, neden? Mehmet Ferhat Çelik içeride, neden? Aydın Keser içeride, neden? Casusluktan! Allah akıl fikir versin! Gerçekten söylüyorum, Allah akıl fikir versin. Osman Kavala içeride, Selahattin Demirtaş içeride, Ahmet Altan içeride, avukatlar içeride, askeri öğrenciler içeride. Ya bu taktiği hepimiz biliyorduk değil mi? FETÖ taktiğidir. Önce havuz medyasına yazdırıyorlardı, o dönemde havuz medyası böyle bir görev üstleniyordu, yazılıyordu, arkadan polisler sabah baskını yapıp, gece yarısı alıp, gözaltına alıp, ondan sonra tutuklama; uzun süre içeride tuttular. Neden? Casus arıyorlar…
"HESAP SORMAZSAK NAMERDİZ!"
Ben size söyleyeyim; sevgili vatandaşlarım size de söylüyorum: Eğer bu memlekette bir casus aranıyorsa, bu memlekette devletin sırlarını terör örgütüne peşkeş çeken birisi aranıyorsa, o da kozmik odayı açanlardır. Evet, kozmik odaya açanlar bunlar değil mi? Terör örgütüne devletin harim-i ismetini teslim edenler bunlar değil mi? Casus arıyorsan, ajan arıyorsan, devletin sırlarını terör örgütüne veren birisini arıyorsan, devletin savcısıysan, gideceksin onun yakasına yapışacaksın. "Gel kardeşim, devletin bütün sırlarını nasıl terör örgütüne teslim edersin?" diyeceksin. Bunun hesabını soran var mı? Yok. Ama Millet İttifakı olarak iktidara geldiğimizde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sırlarını terör örgütüne peşkeş çekenlere hesap sormazsak namerdiz!
KOZMİK ODAYI TERÖR ÖRGÜTÜNE TESLİM EDENLERİN ELİ KANLIDIR
Açıkladılar değerli arkadaşlarım. Devletin sırlarını verdiler; 813 kişi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti lehine çalışan 813 kişi öldürüldü. Onların eli, yani kozmik odayı terör örgütüne teslim edenlerin eli kanlıdır. Vebal altındadırlar onlar. Ne istiyorsunuz Müyesser Hanım'dan, İsmail Dükel'den ne istiyorsunuz? Barış'lardan ne istiyorsunuz? Dönüp aynada bir kendinize baksanıza, bu memleketi ne hale getirdiğinizde dönüp baksanıza!
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlarla birlikte yine 3 milletvekili arkadaşımızın milletvekilliği düşürüldü; Enis Berberoğlu, Musa Farisoğulları ve Leyla Güven. Bunlar darbe dönemlerinde karşılaştığımız olaylar; 12 Eylül'de, 12 Mart'ta, daha önceki, daha sonraki darbelerde ve 20 Temmuz sivil darbesinden sonra da karşılaşıyoruz. Aynı olaylar, hiç değişmiyor. Ya bunlar seçime girdi mi? Girdi. Kim izin verdi seçime girmesine? Savcılıktan temiz kağıdı aldılar mı? Aldılar. Yüksek Seçim Kurulu baktı mı? Baktı. Dosyayı onayladı mı? Onayladı. Seçime girebilirsin dedi mi? Dedi. Ne oldu da şimdi birdenbire alıyorsun? "Efendim mahkemeden karar çıktı, ben bunu düşüreceğim." Hayır, arkadaş düşüremezsin, yaptığın yanlıştır; Anayasa'ya aykırıdır. Bu Anayasa'ya bile, kendilerinin yaptığı, darbe hukukunu içeren bu Anayasa'ya bile aykırıdır. Çünkü en azından bir parça da olsa demokrasi kırıntısı var bunun içinde.
MİLLET İRADESİNE YAPILMIŞ BİR DARBE
Ne diyor? “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, yani milletvekili hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş, seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır. Üyelik süresince zamanaşımı işlemez.” Açık mı? Açık. İlkokul mezunu birisi bile okuduğunda anlıyor mu? Anlıyor. Öyle oturup da hukuk fakültelerini bitirmeye gerek yok. “Seçimden önce veya sonra eğer bir ceza verilmişse, bu hükmün yerine getirilmesi üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır…” Yani en sona bırakılır.
Değerli arkadaşlar, yine devam ediyor: “Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma Meclis'te yeniden dokunulmazlığının kaldırılmasına bağlıdır.” Bir dokunulmazlık oylaması yapıldı mı? Yapılmadı. Niye yapılmadı? Gücünüz var. Zaten bir koalisyon var karşımızda, AK Parti-MHP Koalisyonu var. Gücünüz yetiyor zaten. Hatta sadece tek başına AK Partili milletvekilleri oy verse, dokunulmazlık zaten kalkıyor. Neden işletmediniz o zaman? Kaldı ki bu olay komisyonlarda görüşülürken komisyon raporu da var değerli arkadaşlar. O komisyon raporunda, diğer raporlarda ve doğrudan doğruya Sayın Şentop'un Komisyon Başkanı olarak görev yaptığı sırada, burada var hepsi, burada da yazıyor, "Anayasa'nın 83'üncü maddesinin 3. Fıkrası hükmü saklıdır" diyor. Seçim olur, eğer bu kişiler tekrar seçim derlerse dokunulmazlık kazanırlar. Ankara'da pek çok mahkeme de bu yönde karar verdi. Olay ne? Olay iradenin saraya ipotek edilmesi.
Beyefendiler saraya gidecekler, saraydan talimat alacaklar, talimatın gereğini yapacaklar. Biz her zaman, her yerde demokrasiyi savunduk, arkadaşlar. Her yerde, her zaman demokrasiyi savunduk, kim olursa olsun. Çünkü demokrasi sadece benim için değil, hepimiz için geçerli bir kavramdır. Benim gibi düşünmeyen için de demokrasi geçerli bir kavramdır. Öyle olması lazım. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığında itiraz eden kimdi? Bizdik. Ak Partiliydi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı görevden alındığında kim itiraz etti? Bizdik; milletin oyuna darbe yapıyorsun dedik. İstanbullular seçti, Balıkesirliler seçti, Ankaralılar seçti. Neden görevden alıyorsunuz? Neden zorla istifa ettiriyorsunuz bunları. Bunları neden tehdit ediyorsunuz? Biz söyledik.
Aynı şekilde milletvekillerinin üyeliklerinin düşürülmesi millet iradesine yapılmış bir darbedir. O zaman bu millet niye sandığa gidiyor, sen düşüreceksen niye gidiyor, niye oy kullanıyor bu? Biz her yerde, her ortamda bu hakkı savunacağız.
ENİS BEY’LE İLGİLİ İDDİA VAR AMA HİÇBİR BELGE YOK
Hele hele Enis Berberoğlu'nun durumu biraz daha farklı. Ben diğer iki milletvekilinin dosyalarının içeriğini bilmiyorum ama yapılan o iki milletvekiline, HDP'li milletvekiline yapılan da haksızlık ve hukuksuzdur. Anayasa'ya aykırıdır. Enis Berberoğlu'na efendim devletin sırlarını açığa çıkarmak... Önce casus dediler, başka şeyler diye bir sürü laf ettiler. Hepsinden mahkemeler "yok, böyle bir şey yok" dedi. En son Anayasa Mahkemesi "böyle bir şey yok" dedi. Devletin sırlarını açığa çıkarmak ya da kullanmak ya da birilerine söylemek. Hangi devletin sırrı? MİT TIR'ları devletin sırrı mıydı? TIR'lar bütün dünyanın bildiği bir gerçekti. MİT TIR'larıyla ilgili tutanakları kim tuttu? Orada görevli olan hakimler ve savcılar değil mi? Adana'da görevli olan hakimler ve savcılar gittiler, MİT TIR'ları ile ilgili tutanakları tuttular. Peki bu hakim ve savcılar nerede şimdi? Terör örgütün üyesi olmaktan içeride.
Peki ben bütün vatandaşlarıma sesleniyorum: Ellerini vicdanlarına koyup şu sözümün ne anlama geldiğini düşünsünler; terör örgütünün bildiği, terör örgütünün tutanak tuttuğu bir olay nasıl olur da devlet sırrı olur? Bir daha söyleyeyim: Bunlar terörist diyordun, attın içeri, içerideler. Teröristin bildiği, tutanak tuttuğu ve sonra yakalayıp hapse attığın adamın bildiği bir olay ne zamandan beri devlet sırrı olmaya başladı? Ne zamandan beri? Kaldı ki böyle bir şey de yok. Yani Enis Bey’le ilgili böyle bir iddia var ama hiçbir belge yok. Hiçbir belge yok. Anayasa Mahkemesi'nin kararı var. Onlarca internet sitesinde haber yapılmış, daha önce aylarca önce gazetelerde haber yapılmış. Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş. Bu olaydan ötürü mahkum olan hiç kimse yok. Sadece Enis Bey, niçin? Çünkü Cumhuriyet Halk Partili.
HİÇBİR BASKI KARŞISINDA, HİÇBİR CHP’Lİ BOYUN EĞMEZ
Değerli arkadaşlarım, bizim kim olursa olsun, adaleti savunmak gibi, demokrasiyi savunmak gibi, hakkı, hukuku savunmak gibi bir görevimiz vardır. Baskı yapacaklar biliyorum, defalarca söyledim, ama iktidar olanlar şunu unutmasınlar: Hiçbir baskı karşısında, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili boyun eğmez, nokta! Enis Bey'in gözlüğü orada, kalemi orada; Anayasa da orada. Enis Bey’i milletin vicdanına havale ediyorum."