Kendime örnek aldığım yazarlardan biridir Orhan Kemal. Dünyamızdan ayrılalı 50 yıl olmuş. Onu anlayabildik mi? Anlayabildiğimizi sanmıyorum(!) O, içeride yatırılmış, acılar, sıkıntılar çekmiş toplumcu, gerçekçi bir yazarımız…
Babası; hukukçu, İstiklal Mahkemeleri Başkanlığı yapmış, siyasete atılmış, Ahali Partisini kurmuş, ‘Ahali’ gazetesini çıkarmış; çevresindekilerden kimilerinin olumsuz uyarısından etkilenmiş(!) Lübnan’a göçmüş, sert yapılı-ıralı bir insan olduğu söylenebilir! Oğluyla iyi geçinebildiği söylenemez! Ceyhan’da geniş topraklara sahip olduğu bilinir. Ama bu topraklar nasıl kullanıldı, nereye gitti, bu konuda bilgi yok denecek kadar az! Orhan Kemal, babadan kalma toprakların ardına düşmez, varlık içinde yokluk çeker, kendi ayakları üstünde durmaya çalışır...
Canlı, coşkulu, devinimli bir gençtir Orhan Kemal, arkadaşlarıyla birlikte sürekli Adana sokaklarını, caddelerini arşınlar. Spora düşkün, iyi de futbol oynamaktadır. Yazarlık sevdası ağır basmasa, belki de büyük bir futbolcu olacaktı!
Aşık olma yönü ise ayrı bir konu. Lübnan’da Eleni adında bir kıza aşık olur. Eleni ayrılınca, Lübnan’da dur(a)maz, Adana’ya gelir. Mersin genelevinden bir kadına aşık olur. Bir süre sonra uğradığında, kadının İstanbul’a gittiğini söylerler. O da İstanbul’a gider arar ama bulamaz, geri döner. Son aşkı(!) Filiz’di. ‘Bir Filiz Vardı’ romanını yazdı…
Adana’da Verem Savaş Derneği’nde yazmanlık (katiplik) işine girer. Bir öyküsünde, veremli oğluna ilaç yazdırıp onu satıp, et alıp yiyen annenin dramını anlatır. Bir öyküsünde de Teber Çelik’in karısının kendisini açlıktan kurtarmak için nasıl sattığını anlatır. Bir başka öyküsünde, Atatürk Parkı’nda açlık çeken bir kadına simitinin yarısını verdiği için kendisini önerir kadın, kabul etmez…
Böylesine insan sever bir yazar, Derneğe bez almak için Mühürcü Hikmet Sihay’la Abidin Paşa Caddesi’ne girdiklerinde esnaflar kapılarının önüne çıkar, görülmemiş bir varlık izler gibi izlerler! Sihay bu olayı çok tuhaf olarak niteler.
Aile; Döşeme Mahallesi’nde, Hurmalı Mahallesi’nde sonra da Orhan Kemal Milli Mensucat Fabrikası’na girince fabrikanın lojmanında otururlar. Fabrikanın genç ve güzel Boşnak kızı Nuriye Hanıma aşık olur, bir dizi serüvenden sonra evlenirler…
Nuriye Hanım’ı, ‘Cemile’, Alasonyalı (Bulgaristan) göçmeni Bekçi Murtaza’yı ‘Murtaza’ adlı işçi romanlarında anlatır. Murtaza doğrucudur, kızına bile göz yummaz.
Melekgirmez esnaflarından bir tüccar Milli Mensucat Fabrikasından iplik ve benzeri şeyler almaktadır. Orhan Kemal’e kalın iplik yazacaksın, ince iplik vereceksin, hafta sonu gelip paranı alacaksın diye rüşvet önerir. Orhan Kemal kabul etmez. Tüccar, patrona tersini söyler, işten attırır…
Söz konusu fabrikayı geçmiş yılların birinde Orhan Kemal’in sevgili küçük oğlu Işık Öğütçü, Çetin Derdiyok, Zafer Doruk, Mustafa Emre gezmiştik. Uçsuz bucaksız fabrika atıl konuma gelmiş durumdaydı! Ünlü ressam İbrahim Çallı’nın fabrikayı betimleyen krokisel resmini bir odaya atılmış biçimde görmüştük. İçimiz yanmıştı doğrusu. Duvarlarındaki saatler durmuştu. İplik, bez, kumaş dokuma makineleri hurdaya dönmüştü. Tuvaleti de öyleydi. ‘Murtaza’ romanında anlatılan işçilerin kaçamak olarak burada kaç kez sigara içtiğini düşündük. Orhan Kemal’in izlerini bulduk! Cemile’nin, Murtaza’nın, işçilerin sesini dinledik… Sonra da Yüreğir’de yer alan Orhan Kemal Bulvarı’nı gezdik.
Ezilenleri, yoksulları, arkasız, hırkasızları yazdığı için artık o bir komünistti(!) Polislerce izlenir… Evinde rahat bırakılmaz. Çocuklara para verip evini bile taşlatırlar. Uyduruk, geçersiz bir nedenle hapse atarlar. Yargıç, sen hep işçileri, yoksulları mı yazarsın diye sorunca; varsılların yaşamını bilmiyorum, bilsem onları da yazarım yanıtını verir.
Bursa Hapishanesi’nde Kemal Tahir’le, Nazım Hikmet’le, İbrahim Balaban’la (…) tanışır. Orhan Kemal, şiirlerini okur Nazım’a, hiç birini beğenmez Nazım, ‘berbat’ der. Sonra, bir öyküsünü bulur okur; sen şiir yazma, öykü yaz azizim, roman yaz der. Orhan Kemal, Nazım’ın gösterdiği yola yönelir.
Bence şunu eklemek gerekir diye düşünüyorum; O’nun şiirleri de güzeldir. Kim bilir, belki, bu yöne akmasa onu ünlü bir şair olarak görecektik! Adanalı arkadaşlarından İzzet Eskiyenentürk öykülerini, romanlarını şiirle yazardı diyor.
Örnek veriyor:
“Adamı, otomobili bol, asfaltı çukur bu şehrin*
Bedava su içilir çeşmelerinden
Para verilmeden koklanır havası
Hür ve müsavidir herkes herkese
Böyle yazar kanunları
Hürriyet ve müsavat
Şapkanı göğe fırlat
Atla otomobilden otomobile
Fabrika kur
Parti aç istersen
Fakat bilinmez neden
Pek çok insan akl’etmez fabrika kurmayı
Gider iş arar…”
Seyhan Belediyesi Başkanı Yalçın Akyol öncülüğünde Seyhan Kültür Sanat Festivali (1989-1993) yapılmıştı. Orhan Kemal öykü yarışması bu festivalle başladı. Sonra Çukurova Gazetecileri Cemiyeti üstlendi. Daha sonra da Çukurova Edebiyatçılar Derneği benim başkanlığımda yürüttü... Benden sonra da sürdürüldü, sürdürülüyor.
Ülkenin ünlü, ünsüz şairleri, yazarları katılmıştı bu festivale. Nuriye Öğütçü de gelmişti, sahnede, evlerini taşlayanlardan, Adana’ya sığdırmayanlardan söz etti; iyi şeyler söylemedi.
Bir söyleşide, Demirtaş Ceyhun, Orhan Kemal’e gel abi seni Adana’ya götürelim demiş, o da hadi s.ktir ulan beni öldürtecek misin(?) diye yanıtlamış.
Yaşar Kemal’le konuşmuşlar, İstanbul’a gidelim zerzevatçılık yapalım diye. Yapmamışlar, yazmışlar.
Orhan Kemal; Yaşar Kemal, Abidin Dino ile tanışmış. Artık Adana’da kalmaları zor. İstanbul’a taşınırlar, kendine bir ev edininceye dek bir arkadaşında kalır. Sıkıntılar art-arda gelmektedir. Fikret Otyam’a anlatır. İkbal Kahvesi’nde, evinde durmadan yazar, her gün yazar geçinmek için yazar. Oğulları Nazım’la Işık Öğütçü, Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Festivali’nde (2016), Orhan Kemal Salon’unda yaptıkları bir söyleşide, babamızın paralı geldiğini, kapıyı çalışından anlardık, ona göre hareket ederdik dediler…
O, Adana’yı unutmadı hiç, sanki Adana’yı yazıyordu gittiği yerde. Sözgelimi; İstanbul’da yazdığı; ‘Vukuat Var, Hanımın Çiftliği’ bu tür romanlardır…
Anne tarafını araştırmak yazmak için Bulgaristan’a gitmişti. Orada, Sofya’da yaşamdan ayrıldı.
Sevgiyle, saygıyla anıyoruz yazarımızı.