Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Seyhan Belediye Meclis Üyesi ve Eğitimci Hüseyin Orhan, 21 Eylül itibariyle 18 milyon öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmenin yeni eğitim-öğretim dönemine tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de covid19 pandemisinin gölgesinde başladığını belirterek,”Ülkemizde eğitimde fırsat eşitliğindeki uçurum bu salgınla beraber tavan yapmıştır “ dedi.
Dünya ekonomileri ve sağlık sektörünün bir bir çökerken gözden kaçan bir gerçeğin gençlerin gelecek kaygısı yaşadığını ve virüsten biyolojik olarak en az etkilenen gençlerin sosyal anlamda en fazla etkilenen kesim olduğunu ifade eden Orhan, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yapılan bir araştırmaya göre eğitim gören veya okulla işi bir arada götüren gençlerin %70 işyerlerinin ve okullarının kapanmasından olumsuz etkilendiğini söyledi.
Orhan, “Eğitimde yaşanan aksaklıklar ve çalışan gençlerin kaybettiği işler onları gelecek kaygısıyla baş başa bırakmıştır. Ülkemizde eğitimde fırsat eşitliğindeki uçurum bu salgınla beraber tavan yapmıştır. Salgın öncesine baktığımızda sosyal adaletsizlik nedeniyle çocuklarımız birbirinden çok farklı eğitim imkânlarına sahip olduklarını zaten görüyorduk. Bazı öğrenciler en iyi okullarda, en iyi eğitim araç ve gereçlerini ve teknolojinin tüm imkânlarını kullanırken; bazıları ise, örneğin mevsimlik tarım işçilerinin çocukları, ortalama 5-6 ay çadırlarda ya da kamyon arkalarında okullarından çok uzakta aynı sınava hazırlanıyorlardı.
Şimdi ise kriz çok daha büyük. Kimi özel okullarda yüz yüze eğitime başlarken, kimi kişiye özel uzaktan eğitim programları uygularken, kimi de özel dersler ile eğitim açıklarını kapatmaktadır. Peki, yoksul halkın çocukları? Hepimiz gerçeğin farkındayız. Sosyal adaletsizlik her yerde olduğu gibi eğitimde de bireyler arasındaki fırsat eşitliği uçurumunu arttırıyor” dedi.
CHP Seyhan Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Orhan daha sonra şunları kaydetti:
“Sosyal adaletsizliğin getirdiği eğitimde fırsat eşitsizliğinin yanında; Her gelen iktidar kendi siyasi ve ahlaki görüşüne göre öğrenci yetiştirmeyi kendine görev bildi. Eğitim sistemini yaz boz tahtasına çevirdi. Bazı yıllarda sadece bir eğitim öğretim döneminde ya sınav sistemini ya ders programı ve içeriğini değiştirdikleri oldu. En kötüsü ise hedefte hiçbir zaman bilim ve teknoloji ve insan yaşamı olmadı. Bunun sonuçlarını çok ağır ödedik ve ödüyoruz.”
“Peki, ne yapmalı?”
Birilerinin sihirli bir değnekle ülkenin eğitim sorunlarını çözmesini beklemenin şu aşamada hayalperestlik olacağını vurgulayan Orhan, şöyle devam etti:
”Bu yüzden her eğitimli bireyin toplumdan sorumlu olduğunu düşünüyorum. Tüm sivil toplum kuruluşları, odalar, dernekler, siyasi partiler ve yerel yönetimler kendi alanlarında önemli katkılar sunabilirler. Yerel yöneticiler kentlerindeki gençlerin eğitim ve sosyal sorunları için tüm kurum, kuruluş ve eğitimcilerin içinde olduğu bir eğitim çalıştayı yaparak sorunları ortak akılla tespit edip çözüme kavuşturabilirler. Özellikle yerel yönetimler lokalde yoksul halk çocuklarının kitap okuyabileceği ders çalışa bileceği internet erişimi olan çok kapsamlı kültür evleri (bilgi evi) açmalı ve sayısını artırmalıdır. Kent merkezlerinde yeterli sayıda tekno- kütüphaneler oluşturmalıdır. Eğitim materyaline ulaşamayan çocuk ve gençlerimize bu araç gereçler hızlı bir şekilde ulaştırılmalıdır. Kuracakları psikolojik destek merkezleri ile sosyal adaletsizliğin ve pandeminin gençler üzerinde yol açtığı psikolojik sorunlarla mücadele edilmeli. Yerel yönetimlerin en büyük şansı;
Geçmiş yıllarda birçok sivil toplum kuruluşuyla yaptığım görüşmelerde bu tür girişimlere hem katkı sunacaklarını hem de manevi destek sunacaklarını belirtmeleri oldu. Kısacası her birey çocuklarımız ve gençlerimiz için elini taşın altına sokmaya hazır. Yeter ki kurumlar olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirelim.”