Açıkel,“Türkiye, yaklaşık 10 yıldır göçmen ve mülteci meselesiyle doğrudan iç içe yaşayan ve bu meselenin oluşturduğu birçok krize maruz kalan bir ülke konumunda. Uluslararası Göçmenler Günü’nü, hem mülteci ve göçmenlerin hem de vatandaşlarımızın sorunlarının görülmesi için bir farkındalık günü olarak görmeliyiz" dedi.
Açıkel'in açıklaması şöyle:
"Suriye’deki iç siyasal çatışmanın bir insanlık dramına dönüşmesinde Sarayın keyfi dış politikasının etkisi ve vebali çok büyük. 2011’den bugüne, taktiksel Ensar ve Muhacir söylemleriyle süslenen ancak hem Suriyeli mültecilerin sorunlarını kangrenleştiren hem de yurttaşlarımızı pek çok açıdan mağdur eden bir başıboşluk ve öngörüsüzlük, mülteci ve göçmen sorununu daha da derinleştirdi. Bugün resmi kayıtlara göre 3 milyon 600 bin sadece Suriyeli sığınmacı var ancak pek çok saha araştırmasının bulgularına göre bu sayı 4 milyonun üzerinde, diğer mülteci ve göçmenleri de düşündüğümüzde bu sayı daha da artıyor. Saray iktidarı, hiçbir konuda olmadığı gibi ülkedeki mülteci ve göçmen konusunda da şeffaf bir politika izlemiyor. Oysa sorunun tüm boyutlarıyla ele alınması için öncelikli olarak tam anlamıyla bir tespit çalışması gerekiyor ancak mülteci politikasındaki şeffaflıktan uzaklık, koordinasyonsuzluk ve vurdumduymazlık hem mültecilerinin insani taleplerini çözemiyor hem de böyle büyük bir mülteci nüfusun ülkede olmasının doğurduğu sorunları çözümsüzlüğe sürüklüyor.
İktidar, bizzat AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz yıllarda telaffuz ettiği 4 milyon Suriyeli mülteci için harcanan 40 milyar dolarlık kaynağı ne Suriyeli sığınmacıların sorunlarını ne de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının şikâyetlerini çözebilmek için kullanabildi.
Bunlarla birlikte, Suriyeliler başta olmak üzere kendi ülkelerinden insani taleplerle Türkiye’ye gelen mülteci ve göçmenlerin de Türkiye’de büyük sorunlar yaşadıkları ortadadır.
Özellikle Suriyeli mülteciler, kötü koşullarda barınmakta, yetersiz ve kötü koşullarda beslenme ile mücadele etmekte, sağlık ve eğitim hizmeti konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır. Suriyeliler, merdiven altı işletmelerde, hayati tehlike içinde, düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleriyle ve sigortasız çalıştırılmaktadır. Kadın ve çocuklar ise çok ciddi fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.
Yani görüldüğü üzere; bugün gelinen noktada ne ülkemizde yoksullukla boğuşan Suriyeli sığınmacıların içler acısı yaşam koşulları düzeltilebilmiş ne de Suriye’de ileriye dönük kapsamlı bir imar çabası başlatılabilmiştir. Harcandığı iddia edilen 40 milyar dolar ile Halep büyüklüğünde bir kentin yeniden imar edilebileceği ya da Suriyeli sığınmacıların kangrenleşmiş sağlık, barınma, eğitim ve benzeri tüm sorunlarının çözüme kavuşturulabileceği unutulmamalıdır. Bu kaynak, AKP iktidarı tarafından ya plansız ve kötü biçimde harcanmış ya da yandaşlara verimsizce kullandırılmıştır.
AKP iktidarında Türk dış politikası büyük bir itibar kaybına uğradı. Bugün de AKP'nin Orta Doğu'daki ihvancı ve maceracı politikalarının yüzünden Türkiye nitelikli nüfusunu beyin göçü olarak Batılı ülkelere kaptıran Orta Doğu ve Orta Asya'dan niteliksiz göç alan bir ülke konumuna sürüklendi. AKP’nin yanlış politikaları yüzünden AB'ye tam üyelik perspektifi tamamen kaybedildi, bırakın imtiyazlı ortaklığı, mülteci kampı bekçiliğine bile razı olan, onur kırıcı bir imtiyazsız ortaklık statüsü kabul edildi. Tek adam rejimi, Suriyeli mültecilerin dramını kendi İhvancı siyasal gündemi için bir koz olarak kullanmaktan vazgeçmelidir, bunun Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarımızın ekonomisine ve itibarına zararları büyük olacaktır. AKP mülteci krizindeki basiretsizliği yüzünden Türkiye'yi mülteci kadınların ticaretine, çocuk evliliklerine, fuhuşa, kayıt dışılığa, gettolaşmaya, insan kaçakçılığına, radikal silahlı çetelerin sokaklarda kol gezdiği bir ülke konumuna dönüştürdü. AKP, Türkiye'yi akıldışı politikalarıyla Ortadoğu ve Ortaasyalı mültecilerin Avrupa'ya geçişini engellemeye çalışan, Avrupa'nın kapısındaki en büyük 'mülteci kampına' dönüştürdü. Sığınmacıları da kendi yurttaşlarını da mağdur eden büyük bir 'tampon bölge' yarattı.
CHP olarak mülteciler ve göçmenler konusunda hem tüm mülteci ve göçmenlerin insani haklarını ve taleplerini gözeten bir yaklaşımda hem de bu sorunun ülkemize ve vatandaşlarımıza getirdiği ekonomik ve toplumsal yükün farkında olarak; bu konuda kapsamlı raporlar hazırladık ve iktidara eleştiri ve önerilerimizi sunduk. İktidar ise bu konuda hala hatalarında ısrar etmeye devam ediyor. Ancak, son zamanlarda TBMM komisyonlarında iktidar partisi milletvekillerinin dahi bizim rapor ve tespitlerimizdeki haklılığımızı kabul etmek zorunda kaldığını görüyoruz. Biz, Suriye’de bir an önce iç barışın sağlanarak mülteci sorununun çözülmesini savunuyoruz. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) önerimizin bu konuda da bölgesel barışa ve huzura en büyük katkıyı sağlayacağını düşünüyoruz.”