Özel Haber:Vahit Şahin
Yozgat'ta yayınlanan İleri adlı gazetenin sitesinde "Tarihe Not Düşmek" başlıklı bir yazıyı kaleme alan Osman Karaca, Yeni Adana Gazetesi'ninden de bahsediyor.
Gazetenin kuruluşunu gerçekleştiren Ahmet Remzi Yüregir ve Avni Doğan'ı anlatan Yazar Osman Karaca, yazısının sonunda, "Gazetecilik geniş bir mutfaktır. “Haberler o mutfağın ürünleri, köşe yazı ve yazarlarıysa o mutfakta pişen ürünlerin fikri sunumudur.” Yazdığınız her şey aslında geleceğe bırakılmış güncel hizmet, tarihe not düşmektir. Amaç; önce ülke menfaati, memleket millet çıkarları olmalıdır. Hadiselere günü kurtarmak gailesiyle baktığınızda geleceğe dair belge değil paçavra bırakmış olursunuz. Kaleme alınan her konu iyi incelenmeli, övgü ve yergi hassas teraziden geçirilerek topluma doğru mesajlar verilmelidir. Gazete sütunlarını şahsi sorunlarına alet edenler, kalemini menfaati doğrultusunda oynatanların bu millete bırakacağı bir şey yok demektir" ifadelerini kullandı.
Osman karaca'nın işte o yazısı:
"1930'lu yıllarda yayın yapan TAN gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Adriyan HEBRAR gazeteler için şöyle bir tespitte bulunmuş; “Gazete öyle bir şeydir ki sabahleyin doğar ve akşama doğru da ölür..” Doksan yıl önce gazetenin ömrünün ne kadar kısa olduğuna vurgu yapan HEBRAR eğer bugün sarf ettiği sözleri Yozgat gibi bir şehirde, yerel bir gazetede yer aldığını okusaydı, ne kadar da dar bir pencereden baktığını anlayacak, beklide hayıflanacaktı.
Fırsat buldukça kütüphaneye, sahafa gider eski gazete, dergi ve benzeri basılı yayın ve yayımları okurum. Yüz yıl önce insanlar hangi şartlarda yaşamış, geleceğe dair neleri öngörmüş, kaleme aldığı köşe yazılarında memleket sorunlarına nasıl yaklaşmış, çözüm önerileri olarak nasıl bir yol izlemiş, kalemini toplum yararına mı yoksa nefsi emelleri dâhilinde mi kullanmış, ona bakarım. Bugünün şartlarında Türkiye ve Yozgat penceresinden baktığımda tarihe not düşen gazete ve gazeteciler arasında en başta Agâh Efendi ve Tercüman-ı Ahval ile söze başlamak en doğrusu. Yozgatlı Agâh Efendi namıyla ünlenen Çapanoğlu Agâh Efendi Osmanlı döneminde İlk özel gazete olarak tarihe geçen Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkararak Türk basınında çığır açan kişidir. Ekim 1860’da yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahval özel teşebbüs tarafından ve hazineden yardım almadan çıkarılan ilk Türk gazetesidir.
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde, farklı dine mensup azınlıklar kendi dillerinde gazete çıkardıkları halde, Türk milleti saray tarafından basılan ve her şeyi güllük gülistanlık gösteren gazetelere hiçte itibar etmiyor, inanmadıkları haberleri okumağa gerek duymuyorlardı. Bu da gerçekte yaşananların ayaklı basın, “fısıltı” yöntemiyle ülkede kargaşalara neden oluyordu. İşte böyle zor günlerde ilk özel gazeteyi çıkarma cesaretinde bulunan Agah Efendi Türk basın tarihinde mihenk taşı olmuştur. Bir diğer maceraperest ise Yozgatlı Avni DOĞAN Beydir…
Avni Bey aslen hukukçu olduğu halde Seferberliğin ilanıyla birlikte yedek subay olarak orduda görev almış, 1918 Mütarekesi esnasında Adana’da gören yapmaktadır. Osmanlı Saray erkanı tarafından varılan silah bırakışma antlaşması gereği Adana ve civarı tek kurşun atmadan Fransızlara teslim edilmiştir.
Adana’nın Fransızlar tarafından işgal edilmesi bu şehirde yaşayan özellikle Ermenilerde bayram havası yaşatmış, en acı olanı ise, Adana’da yayın yapan Ferda gazetesi ihanetiydi. Fransız işgaline manşetten verdiği destek aleniyet kazanmış; “FIRANSIZLAR ŞEHRİMİZE MEDENİYET GETİRECEK” başlığı atarak işgale alkış tutmuş, FERDA gazetesi de tarihteki yerini almıştır. Emrindeki askerlerinin ellerindeki silahları alınan Asteğmen Avni DOĞAN ve Öğretmen Remzi YÜREĞİR sivil kıyafetler giyerek kahvehanede oturmuş memleket ahvali hakkında fikir telakkisi yürüttükleri biranda işgalci güçlerin himayesiyle ücretsiz dağıtılan ve masalarına bırakılan gazeteye baktıklarında büsbütün yıkılmışlar; Ferda gazetesinin manşetine öfke kusmuşlardı. Avni Bey biraz düşündükten sonra arkadaşı Remzi Beye; -Nasıl mücadele edeceğimizi buldum!...
-Nasıl?
-Gazete çıkaracağız!...
Avni Bey hayal kurmuyor, oldukça da kararlıydı. Kısasa kısa. Basın yoluyla Türk halkını kayıtsız şartsız teslim almaya çalışan Fransız ve işbirlikçilerine verilecek yanıt; halkın umutlarını diri tutmanın, silahsız da mücadele edebilmenin en etkin yöntemiydi.
Kalemle Kazanılan Zafer!...
İki kafadar ilgili mercilere gerekli başvurularda bulunarak ADANA adı ile bir gazete kurmuş, bugünkü tost makinesine benzer “şapograf” aleti ile gazetenin ilk sayısını çıkarmışlar, manşet olarak da; ''EŞŞEĞİN KUYRUĞU HALA ELİMİZDE” başlığını atmışlardı. Sözde medeniyet getirecek olan Fransızlar Adana gazetesine daha ilk günlerde sansür uygulamış, birkaç sayı sonrasında kapatma kararı uygulamış, akabinde YENİ ADANA gazetesi olarak mücadeleye devam etmişler ve kalemleriyle zafer kazanmışlardır.
Yozgat yerel basınına baktığımızda; tarihe not düşenlerin başında merhum Abbas SAYAR üstadımız örnek teşkil etmektedir. Yozgat’ın şehirleşmesi için Yozgatlıyı karşısına almıştır.
Gazetecilik geniş bir mutfaktır. “Haberler o mutfağın ürünleri, köşe yazı ve yazarlarıysa o mutfakta pişen ürünlerin fikri sunumudur.” Yazdığınız her şey aslında geleceğe bırakılmış güncel hizmet, tarihe not düşmektir.
Amaç; önce ülke menfaati, memleket millet çıkarları olmalıdır. Hadiselere günü kurtarmak gailesiyle baktığınızda geleceğe dair belge değil paçavra bırakmış olursunuz. Kaleme alınan her konu iyi incelenmeli, övgü ve yergi hassas teraziden geçirilerek topluma doğru mesajlar verilmelidir. Gazete sütunlarını şahsi sorunlarına alet edenler, kalemini menfaati doğrultusunda oynatanların bu millete bırakacağı bir şey yok demektir"
30 Aralık 2020, 00:30