TBMM Genel Kurulu, bir aylık aranın ardından Meclis Başkanvekili Haydar Akar başkanlığında toplandı. TSK deniz unsurlarının Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde görev süresinin bir yıl daha uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Akar, üç milletvekiline gündem dışı söz verdi.
AK Parti Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser, İstiklal Savaşı gazisi Kazım Karabekir Paşa'nın vefat yıl dönümüne ilişkin söz aldı.
Kazım Karabekir'in, milli mücadele yıllarının unutulmaz kahramanlarından biri olduğunu anımsatan Eser, "Kazım Karabekir Paşa'mızın bugüne kadar anlatılamayan fikirleri ve hayatı hakkında bugün söyleyeceğimiz her söz ona olan minnetimizi ifade etme gayretinden öteye gidemeyecektir. Oysa o yeteri kadar anlatılmayan 66 yıllık hayatında kazandığı sayısız zaferlerle bir yandan Alçıtepe Kahramanı ve Şark Fatihi olarak anılmış, diğer yandan yüreğine sığdırdığı binlerce çocukla yetimler babası olmuştur." dedi.
Kazım Karabekir'in açtığı okullara değinen Eser, Karabekir'in dil, din ve ırk ayırımı yapmadan her yetimi sahiplendiğini söyledi.
Kazım Karabekir'in Türk-Ermeni ayrımı yapmaksızın tüm öksüz ve yetim çocukları himayesine aldığına işaret eden Eser, "Yetim kalan Ermeni çocukların kendi dilini, dinini bilerek yetişsin diye Trabzon'a gönderip, Hristiyan yetimhanelerine yerleştirmiştir. Buralarda yetişen vefalı Ermeni yetimler, Kazımkarabekir Paşa'ya besledikleri sevgi ve muhabbetlerini onun karakalem resmini çizip, hediye ederek ölümsüzleştirmişlerdir. Tablonun üzerinde 'yetimler Babası Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine Trabzon Ermeni yetimleri tarafından 9 Eylül 1338' yazmaktadır. Ermeni yetimlerin paşaya ithafen tablo üzerine yazdıkları bu not, tarihimize ışık tutmaktadır." diye konuştu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ise koruyucu sağlık hizmetinde aşının önemine değinerek, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle bugüne kadar yüzlerce sağlık çalışanının hayatını kaybettiğine dikkati çekti.
Salgınla mücadelenin şeffaf bir şekilde yönetilmesini isteyen Güzel, aşının etkinliğine yönelik herhangi bir açıklamanın yapılmadığını öne sürdü.
Aşının salgınla mücadelede en önemli araç olduğuna işaret eden Güzel, risk grubunda olmadıkları halde bazı tanınmış kişilere aşı yapıldığını ve bunun da aşı programına uymadığını savundu.
CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi de Ankara'nın sorunlarına değindi. Hakverdi, Ankara ve çevre illerinin sorunlarına ilişkin hazırlanan stratejik planların yetersiz olduğunu ileri sürdü. Hayvancılıkla uğraşanlar ve süt üreticileri başta olmak üzere toplumun geniş kesiminin ekonomik sorunlarla boğuştuğunu iddia eden Hakverdi, hükümetten, bu sorunların çözümüne ilişkin adım atılmasını istedi.
İYİ Parti, Danışma Kurulu toplanamadığı için aşı dağıtımıyla ilgili araştırma önergesinin bugün görüşülmesini, TBMM Genel Kuruluna grup önerisi olarak getirdi.
İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, aşılanmadan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadelenin imkansız olduğunu, aşılanmak gerektiğini belirtti.
Cesur, "Sizin belirlediğiniz insanların değil Türkiye'de herkesin aşılanması gerekir. Türkiye, vatandaşlarını ayırt etmeden aşısını bulmalıdır. 150, 160 milyon aşıya ihtiyaç var." dedi.
HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, pandeminin dünyayı kasıp kavurduğunu, çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini anımsatarak, bu tür hastalıklardan korunmanın temel yolunun aşılama olduğunu, aşılamanın da kısa sürede yapılması gerektiğini söyledi.
Eksik, bütün toplumun aşı olması gerektiğini ifade ederek, aşı olma konusunda hassasiyet gösterilmesini istedi.
CHP Burdur Milletvekili Mehmet Göker, aşı tedarikinde istenilen sayılara ulaşılamadığını, aşılamada yavaş gidildiğini savundu. Göker, toplumun yüzde 70-80'inin aşılanması halinde sürü bağışıklığı kazanılacağını, bunun için de 130 milyon aşıya ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.
AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, Türkiye'nin salgınla mücadelede, gelişmiş batı ülkelerin aksine başarılı karneye sahip ülkeler arasında yer aldığını ifade etti. Esgin, salgınla mücadelenin devam ettiğini, rehavete yer olmadığını vurguladı.
Grup önerisinin, toplumsal kaygı, endişe yerine gerçek dışılığı ve siyasi polemik unsurları barındırdığını ifade eden Esgin, Türkiye'nin şu ana kadar dünyada en fazla Kovid-19 aşısı yapılmış ilk 7 ülke arasında yer aldığını bildirdi. Esgin, aşılama çalışmalarının örnek şeffaflık ve mükemmel bir organizasyon şeması halinde vatandaşlara uygulandığını kaydetti.
Esgin, virüsün, hiç kimse için siyasi polemik malzemesi olamayacağını dile getirdi.
Konuşmaların ardından İYİ Parti'nin grup önerisi kabul edilmedi.
TBMM Genel Kurulunda, HDP'nin, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla genel görüşme açılmasına dair grup önerisi görüşüldü.
İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu, kadına yönelik şiddete son vermek için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, milletvekillerine, "Kadın cinayetlerinden sizler kendinizi sorumlu hissetmiyor musun? 584 milletvekili olarak bu ülkede yaşayan herkesin canından kadın, erkek olsun sorumluyuz. Kadın konusunun siyaseti mi olur? Vicdanlarınızın sesini dinleyerek 'evet' oyu verin. Verin ki kadınların ölmemesi için tek yürek olarak, milletvekili sorumluluğunu gösterelim, kadınlar bu ülkede öldürülmesin." diye seslendi.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Fatma Aksal, kadın meselesinin her şeyden önce bir insan meselesi olduğunu, kadına yönelik şiddetin Türkiye'nin milli, manevi değerleriyle asla bağdaşmadığını kaydetti.
Aksal, 2012'de ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunun yürürlüğe girmesiyle şiddet ile mücadelede önemli mesafe alındığını anlattı. Aksal, Adalet ve İçişleri bakanlıklarınca kanunun etkin yürütülmesi için çıkarılan genelgelerle kadına yönelik şiddetle mücadelede uzmanlaşmış birimler oluştuğunu söyledi.
AK Parti iktidarında bu konuda yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Aksal, şöyle devam etti:
"Kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü önleyeceksek önce samimi olmamız gerekiyor. Bütün milletvekillerini samimiyete davet ediyorum. Özellikle CHP'li kadın milletvekillerine sesleniyorum. Her gün teşkilatlarınızda taciz, tecavüz vakaları yaşanırken üç maymunu oynamayacaksınız. HDP'ye gelince kadını ağzına alacak son parti HDP'dir. Diyarbakır anneleri 512 gündür Diyarbakır İl Başkanlığınızın önünde nöbet tutuyor. Bir anneyi evladından koparmaktan daha büyük şiddet olabilir mi? Kendi çocuklarınız Avrupalarda seyahat ederken gariban Kürt çocuklarını teşkilatlarınız eliyle dağa kaçırıp PKK'lı teröristlere peşkeş çekiyorsunuz."
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, sataşma gerekçesiyle söz alarak, "Diyarbakır anneleri sizden önce bizim annemizdir. Bunu ben onlarla konuştum, sohbet ettim ve sonra emniyet gidip onları bir çadıra kapatıp, tehdit ettiler 'HDP milletvekiliyle nasıl konuşursunuz.' diye. O çocukların geri dönmesi için mücadele eden, barış mücadelesi veren biziz. Özel tertibatla orada yıllardır oturtuyorsunuz." diye konuştu.
CHP'li Süllü de "Madem bu kadar iyi iş yapıldı da neden günde üç kadın öldürülüyor? Bunun hesabını verin. İki-üç konu buldunuz şimdi ona tutunuyorsunuz. 'Senin tecavüzcün, benim tecavüzcüm' denilirse buraya çok pislikler ortaya dökülür. İstanbul Sözleşmesi'nin arkasında dimdik duran Canan Kalsın'ı görevden aldınız, Aksal'ı getirdiniz. İstanbul Sözleşmesi'nden korkuyorsunuz. " dedi.
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, ne tehdit ne şantajla Diyarbakır annelerini tuttuklarını kaydetti.
Muş, İstanbul Sözleşmesi'ni, AK Parti hükümetinin imzaladığını anımsattı.
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat ise Diyarbakır annelerinin, HDP binasında zorla oturtulduğuna dair söylemlere işaret ederek, bir babanın, "Bu parti, Kandil'in askerlik şubesi gibi çalışmış. Çocuklarımızı buradan kaybettik, buradan istiyoruz." dediğini söyledi.
Konuşmaların ardından HDP Grup önerisi kabul edilmedi.
Meclis Başkanvekili Haydar Akar, TBMM Genel Kurulunda siyasi partilerin grup başkanvekillerine yerinden söz verdi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu, Nijerya Körfezi'nde saldırıya uğrayan Türk gemisine değinerek, kaçırılan denizcilerin sağ salim dönmesini beklediklerini söyledi.
Dervişoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in il ve ilçeleri gezerek esnafın sorunlarını dinlediğini anlatarak, şöyle konuştu:
"Pandemi sürecinde esnafın ağır bir gelir kaybı oluştu. Esnafa yönelik hükümetin açıkladığı destek paketleri yetersiz kalmış ve esnafın derdine çare olmamıştır. Pandemi sürecinde AVM'lerin açık, lokantaların ise kapalı olması ve sadece paket servisi yapması adil değildir. Hükümet acil esnaf eylem planı hazırlamalıdır. Esnafın kredi taksitleri ile elektrik, su ve doğal gaz faturaları, faizsiz olarak 1 yıl ertelenmelidir. Bu süreçte faaliyetleri duran lokanta ve diğer işletmeler, HES kodu zorunluluğu getirilerek açılmalıdır."
MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül ise Kovid-19 salgını sürecinin tüm dünyada devam ettiğini, Türkiye'de aşılama sürecinin başarılı ve programlı şekilde sürdüğünü belirtti.
Aşılama sürecine ilişkin kafa karıştırıcı, aşı karşıtı ve mesnetsiz açıklamalar yapıldığını kaydeden Bülbül, "Gerçek dışı ve bilimsel olmayan açıklamaları yapanlar hakkında hukuki olarak gereken tedbirlerin alınması gerektiği kanaatindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Genel Başkanımızın hiç tereddüt etmeden daha aşılar geldiği anda toplumumuza örnek olmak maksadıyla hemen aşı olduğu bir durumda, bütün milletimizi hiç tereddütsüz şekilde aşı olmaya davet ediyoruz." ifadelerini kullandı.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AK Parti iktidarında kamu bankalarının, siyasetçi ve yakınlarının "arpalığı" haline geldiğini iddia etti.
Ziraat Bankasının verdiği kredilere değinen Beştaş, bankanın bir şirkete 1,6 milyar dolar kredi verdiğini ancak Mart 2020'ye kadar sadece 17,5 milyon liranın geri tahsil edildiğini öne sürdü.
Beştaş, bankanın kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin tarlalarını satılığa çıkardığını, tarım araçlarına ise haciz geldiğini savundu.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise Uğur Mumcu ve Hrant Dink cinayetlerini anımsatarak, AK Parti'nin bu olaylara karşı ortaya koyduğu tavrı eleştirdi.
Bu olaylarla yüzleşmeden Türkiye'nin düzlüğe çıkamayacağını dile getiren Özel, konuyla ilgili verdikleri önergelerin reddedildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un, Hrant Dink cinayetine ilişkin açıklamalarını aktaran Özel, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu cümlelerde samimiyet yoktur, bu cümlelerde öz eleştiri yoktur. Bu cümleler Hrant Dink cinayeti araştırılsın diye verilen önergelere defalarca 'hayır' oyu kullanan Adalet ve Kalkınma Partisinin sorumluluğunu görmemektedir. Elleri bir FETÖ sabunuyla yıkayıp pirüpak olunmaz. Dönemin Adalet Bakanını daha sonra Meclis Başkanı, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler'i bakan, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı vali yaparsanız bugün çıkıp 'FETÖ yaptı, biz yapmadık.' diyemezsiniz. Bu sorumluluğu hatırlatmak boynumuzun borcudur."
AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, kamu bankalarınca verilen kredilerin kamuoyunda uzun süredir tartışıldığını anımsattı.
Konuyla ilgili açıklamaların yapıldığını belirten Muş, "Burada, Turkcell grubuna bir kredi veriliyor. Bu kredinin verilmesinin sebebi Turkcell'deki Türk ortaklığının korunabilmesidir. Kredi verilerek bu korunuyor. Aksi takdirde buradaki Türk varlığının kaybedilmesi gibi bir durum söz konusuydu. Ayrıca buradaki hakim hisse Türkiye Varlık Fonuna geçmiştir." dedi.
Ziraat Bankasının çiftçileri finanse ettiğini vurgulayan Muş, "Ziraat Bankası çiftçilere yaklaşık 80 milyar lira kredi verdi. Kredi takip oranı normalde sektörde yüzde 4'tür ama Ziraat Bankasının kredi takip oranı yüzde 1,5 seviyesindedir. Bu da çok düşük bir rakamdır. Banka, çiftçilerin kullandığı kredileri ertelemiş ve çiftçinin yanında olan bir politika izlenmiştir." şeklinde konuştu.
Uğur Mumcu cinayetine ilişkin eleştirilere cevap veren Muş, olayın 1993'te meydana geldiğini ve o dönemde AK Parti'nin iktidarda olmadığını belirtti.
AK Parti'nin 10 yıl sonra iktidara geldiğini ifade eden Muş, "10 yıl boyunca pek çok cumhuriyet hükümeti görev yaptı. O dönem Adalet Bakanı SHP'den, İçişleri Bakanı Doğru Yol Partisinden, Başbakan rahmetli Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı ise rahmetli Erdal İnönü idi. Maalesef ne o dönemki hükümet ne de sonraki hükümetler cinayeti aydınlatabildi. 10 yıl sonra iktidara geliyoruz fakat yapılan konuşmalarda biz suçlanıyoruz. Biz bu konuyla alakalı ne yapılması gerekiyorsa bunu yapmaya çalıştık." dedi.
FETÖ konusundaki tartışmalara değinen Muş, asıl öz eleştiriyi CHP'nin yapması gerektiğini söyledi.
AK Parti FETÖ ile mücadele ederken, CHP'nin FETÖ'ye ait gazete binası önünde bu örgütü destekleyen açıklamalar yaptığını kaydeden Muş, "O gün devletin, hükümetin yanında rol almış olsalardı bugün farklı konularda kendileri eleştirme hakkına sahip olurdu. Bugün CHP'nin eleştirme hakkı yoktur. Çünkü biz mücadele ediyorken karşımızdaydılar. Bir yapı suç işlemeye başladığı anda bunun üzerine gidilir, bununla mücadele edilir. AK Parti 50 yıldır kimsenin cesaret edemediği bir örgütün üzerine giderken, CHP hükümetin yanında pozisyon almış olsaydı bugün bu örgütle çok daha kolay mücadele edilirdi." diye konuştu.
Konuşmaların ardından Meclis Başkanvekili Akar, 2020'nin kadınlar için kötü bir yıl olduğunu belirterek, isteyen kadın milletvekillerine yerlerinden bir dakikalık söz hakkı verdi.
CHP, gıda fiyatlarındaki artışın araştırılmasına dair önergesinin bugün görüşülmesini, TBMM Genel Kuruluna grup önerisi olarak getirdi.
CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Meclis'in çalışmalarına verdiği bir aylık arada sahada vatandaşlarla bir araya geldiklerini, ülkenin kan ağladığını, esnafın bittiğini, alınan önlemlerin hiçbir çare olmadığını tespit ettiklerini savundu.
Genel Kurula gelmeden önce marketten alışveriş yaptığını ifade eden Aydın, kürsüye, bir poşette getirdiği yumurta, ayçiçeği yağı, peynir ve makarnayı çıkardı. Elindeki market fişini gösteren Aydın, bu ürünlerin "zam şampiyonu" olduğunu, serçe parmakla taşınabilecek ağırlıktaki bu poşetin 70 lira tuttuğunu söyledi.
Bu arada, kutuda getirdiği yumurtaların kırılması üzerine Aydın, "Heyecandan yumurtayı kırdım. Yumurta dayanamadı, kırıldı." dedi.
İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Kovid-19 salgını süreciyle birlikte dünyada ve Türkiye'de gıda ürünlerinin, stratejik ürün haline geldiğinin görüldüğünü söyledi.
Çiftçi ve üreticiye şaşı bakışın devam ettiğini öne süren Yokuş, market ve alışveriş merkezlerinin her gün gıda ürünlerinin etiketlerini değiştirdiğini, iktidarın ise bunu seyrettiğini savundu.
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıç da gıda fiyatlarının diğer emtialara göre daha fazla arttığı tespitine katıldığını ancak bunun nedenine bakılması gerektiğini belirtti.
Dünyada yaklaşık 1 milyar ton mısır, yaklaşık 750 milyon ton buğday, yaklaşık 300 milyon ton da soya üretimi bulunduğuna işaret eden Kılıç, dünyadaki finans oligarşisi ve gıda tekelcilerinin, sistemlerini bunun üzerine kurduğunu kaydetti.
Dünyada salgının dışında doğal felaket, kıtlık yaşanmadığını anlatan Kılıç, şöyle devam etti:
"Türkiye'de üretimde bir düşüş yok. Bir yılda dünyadaki insan sayımızda kabul edilemeyecek bir artış yok. Dünyada geçen yıl gıda üretimlerinde herhangi bir azalma yaşanmadı. Pandemiye rağmen ülkeler bunu güzel yönetti. Türkiye, pandemiye rağmen üretimini insana ulaştırılmasını en iyi yöneten, dünyada takdir edilen, hiçbir sıkıntı yaşanmadan bu süreci yöneten ülkelerden biriydi. Buna rağmen gıda fiyatlarında meydana gelen artışın nedeni neydi? Bu dünyada üretimi elinde tutma, dünyayı insanları midesinden yakalayarak yönetme, dünyada gıda üzerinden bir diktatörlük kurma arzusunda olan fırsatçılardı. Bir firma mısır üretiminin yarısına yakınını alan, satan, pazarlayan konumda. Mısır, soya, yağda da öyle. Bunlar, bu anı bekliyordu. Dünyada hiçbir sıkıntı yokken, kriz ortamı, açlık korkusu oluşturarak, kendi emellerine, daha fazla kazanma arzularına hizmet edecek bir politika geliştirdiler. Bu sürecin daha hasarsız atlatılabilmesi için AK Parti hükümetleri olarak, her zaman çiftçimizin yanında, girdi maliyetlerinin düşürülmesiyle ilgili tarımsal destekleri vermeye devam ederek, bu yükü azaltmaya çalışıyoruz."
CHP'nin grup önerisinin reddedilmesinin ardından AK Parti'nin, Meclis'in bu ay ve şubata dair çalışma takvimine ilişkin grup önerisi görüşülerek, kabul edildi.
Genel Kurul, gündemindeki tekliflerin görüşmelerini tamamlayamaması halinde 29 Ocak Cuma günü de toplanacak.
Türk silahlı kuvvetlerinin Aden Körfezi'ndeki görev süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu'nda siyasi partilerin grup temsilcileri görüşlerini dile getirdi.
İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, deniz haydutluğunun deniz yolu taşımacılığı için ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirterek, bu haydutların yaptığı saldırıların küresel ticarete maliyetinin yıllık yaklaşık 13 milyar ile 16 milyar dolar arasında olduğunu vurguladı.
Aden Körfezi ve civarında yılda 400'e yakın Türkiye bağlantılı ticaret gemisinin geçtiğini belirten Sezgin, TSK'nın deniz haydutluğuna karşı bu bölgede görev yaptığını söyledi.
Tezkereyi desteklediklerini belirten Sezgin, "Silahlı Kuvvetlerimiz, 2009 yılından bu yana bölgede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde ifa edilen deniz haydutluğuyla mücadele faaliyetlerine iştirak etmektedir. Türkiye bu görevleri yaparken gücünü uluslararası meşruiyetten ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarından alıyor." dedi.
MHP Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir ise bölgedeki deniz haydutluğunun sadece dünya ticaretini değil Türk deniz ticaretini de olumsuz etkilediğini söyledi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2008 yılında bölgede deniz haydutluğuna karşı uluslararası çaba başlatılması için karar aldığını ifade eden Özdemir, Türkiye'nin de bu çerçevede barışa ve ticaret güvenliğine hizmet etmek için orada olduğunu vurguladı.
Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 15'i ve küresel petrol ticaretinin de neredeyse yüzde 25'inin deniz haydutluğundan doğrudan etkilendiğine dikkati çeken Özdemir, "Ülkemiz de ilk andan itibaren küresel barış ve istikrara katkı sunmak, gönül bağımız olan coğrafyalarla bağımızı pekiştirme amacı ve kendi milli çıkarlarımız çerçevesinde bu çabalara katılımı sağlamış ve BM kararına destek olmuştur." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin insanlığı etkileyen gelişmelere kayıtsız kalamayacağını belirten Özdemir, tezkereyi desteklediklerini, Mehmetçiğin bu bölgede üstlendiği sorumluluğun milli çıkarlar bakımından çok önemli olduğunu kaydetti.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, dış politika ve uluslararası ilişkiler konuşulurken Türkiye'nin altında imzası bulunan uluslararası insan hakları sözleşmelerinin de konuşulması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza attığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) uymayı bir yükümlülük olarak kabul ettiğini hatırlatan Oluç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AİHM'in aldığı kararlara yönelik açıklamalarını eleştirdi.
Oluç, yargı kararlarını siyaseten eleştirilebileceğini ama bunun AİHM kararlarının hukuki açıdan bağlayıcı olmadığı anlamına gelmediğini belirtti.
AHİM'in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara değinen Oluç, "AİHM kararları kesin ve bağlayıcıdır. Bu sadece Selahattin Demirtaş için değil, herkes için geçerlidir. Anayasa da bu bağlayıcılığı tespit ediyor. Anayasa'daki bu bağlayıcı maddeyi AK Parti hükümeti getirdi ama siz 'getirdiğimiz bu anayasa maddesini 'takmıyoruz' diyorsunuz." dedi.