Denebilir ki ülkemizin şairleri yazarları Karacaoğlan’ın şiirlerinden çıkmıştır. Bizim oralarda Karacaoğlan türküsü bilmeyen yok gibidir. Karacaoğlan’dan türkü, yakım bilmeyene kız bile vermezler! Hastanın üstüne algış/dua yerine Karacaoğlan okunurdu. “Karacaoğlan’ı okuyan dellenir(deli olur)” derlerdi… Hangi aşık, hangi şair, hangi ozan deli değildir?
Karacaoğlan’ın adı adı “Hasan”mış! Mehmet, Hüseyin, Ahmet… Ali de olabilirdi. Halk o kadar çok benimsemiş onu, yorumlamış, efsaneleştirmiştir. Bu açıdan, Karacaoğlan “Anonim”dir! Karacaoğlan, Osmaniye-Bahçe ilçesinin Varsak/Farsak Köyü’nde doğmuş, babası Kara İlyas, Kozan Derebeylerinden Hüsam Bey tarafından“Sayıl” adıyla askere alınmış. Bu yüzden lakapları “Sayıl/Sayıloğulları” kalmış. Kimsesiz kalan Hasan’ı, Serdengeçti Osman Ağa evlat edinir. 24 yaşına gelince sonunun, babası gibi olacağını düşünür, Maraş’a kaçar. Aradan 19 yıl geçince köyüne döner. Duramaz yine gurbete çıkar. Tarsus, Mut, Niğde, Kayseri, Ankara, Sivas (…) gezer
Nere gitsek, nere baksak orada buluyoruz onu. Mut’tayız. Mut’un ortasında asırlık çınarlar altına dikmişler anıtını. Sevgilisi Karakız’la karşılıklı iki tepede yatıyorlar. Maraş’ın Cezel, Hodu Yaylası’na giderseniz orada da bulursunuz Karacaoğlan’ın mezarını.
Feke’deyiz (1985-Eylül), Karacaoğlan şenliği var. Belediye Başkanı Özdoğan Aksak bizi Gökçeli (Karacaoğlan) Köyü’ne götürdü. Muhtar Bekir Çilingiroğlu Karacaoğlan soyundan geliyormuş. Şöyle bir dörtlük okudu:“Karacaoğlan budur halim/ Niğnemeli dünya malın/ Gökçelidir benim elim/ Elimden haberin var mı?”
Karacaoğlan’ın gezmediği, görmediği yer yok gibi. Bizim köye de (İncirgediği) gelmiş Yaramış Çeşmesi’ne varmış. Çeşmenin başında bir koca karı atını sulayıp durur. At çekilirken bastığı gölekten su sıçratır üstüne. “Yaha gözün kör ola Karacaoğlan” der karı. O da; “Karacaoğlan, sana ne yaptı nene?” der. “Ne bileyim oğul, herkes öyle der de.”
Karacaoğlan güzelliklerin aşığı. Nerede, kız, gelin, güzel görse onlara çalar sazı, çağırır söyler türküyü. “İncecikten bir kar yağar/ Tozar Elif Elif deyi/ Deli gönül apdal olmuş/ Gezer Elif Elif deyi/…” Gelinler kızlar dayanamazlar, Karacaoğlan’a aşık olurlar. Kavga bile ederler aralarında. Ne Karacaoğlan, ne de onlar vazgeçer Karacaoğlan’dan.
“Birinin parmağı dopdolu yüzük/ Birinin kolunda sırça bilezik/ Büyüğünü sevsem küçüğe yazık/ Hangisinden yad edeyim gönlümü”//Ben meylimi üç güzele düşürdüm/ Biri Şemsi, biri biri Kamer ille Elif/ Onların aşkıyla aklım şaşırdım/ Biri Şemsi, biri kamer ille Elif// Bire ağalar, bire beyler/ Ölmeden bir dem sürelim/ Gözümüze kara toprak girmeden bir dem sürelim” İşte Karacaoğlan bu.
10.03.2021, Adana