İMO Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur 22 Mart Dünya Su günü nedeniyle yaptığı açıklamada su kaynaklarının azalması ve tarımsal kuraklık tehlikesine karşı uyarı yaparak, İvedilikle önlem alınması gerektiğine vurgu yaptı.
Gelecekte su kaynaklarının azalması, kuraklık ve yetersiz gıda üretiminin tüm ülkelerin önemli sorunu olacağını öngörmenin zor olmadığını ifade eden Aksungur; “tedbir almayan ülkeleri zor günler beklemektedir” dedi.
Her yıl 22 Mart'ta kutlanan Dünya Su Gününün, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından dünyada giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasını sağlamak amacıyla ilan edildiğini belirten Aksungur, günümüzde su kaynaklarındaki sıkıntının daha da arttığını ifade etti.
2020 yılının, bir yandan salgın bir yandan da iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkileri beraberinde getirdiğini söyleyen Aksungur şöyle devam etti:
“Dünyada olduğu gibi iklim krizinden kaynaklanan kuraklığın etkisi ülkemizde de her geçen gün artmaktadır. Uzmanlar su kıtlığı ve tarımsal kuraklık tehlikesine karşı önlem alınması uyarısını yapmaktadırlar. İvedilikle önlem alınmazsa çok daha kötü sonuçlarla karşılaşacağımız aşikardır.
KİŞİ BAŞINA DÜŞEN SU MİKTARI, GÜNÜMÜZDE 1.300 METREKÜPE DÜŞMÜŞTÜR
Konuyla ilgili uzmanların belirttiğine göre yaklaşık 100 sene önce 8.000 metreküp olan kişi başına düşen su miktarı, günümüzde 6'da biri oranına inerek kişi başı 1.300 metreküpe düşmüş durumdadır. Bu şekilde devam ederse, şu an su stresinde olan Türkiye, 2030 yılında su sıkıntısı yaşamaya, 2050’den sonra ise su fakiri olmaya aday. Kişi başı su miktarının 1.000 metreküpün altına düştüğü ülkeler, su fakiri ülkeler olarak tanımlanmaktadır.
Kuraklık ve su kaynaklarının yönetiminde şehir planlaması önemli bir yer tutmaktadır. Plansız büyüme artan nüfus, nüfusun belli merkezlerde toplaması sorunu büyütmektedir. Bir şehrin su kaynaklarının taşıyabileceği bir sınır vardır. Kentsel dönüşüm uygulamalarında da yeni yapılan çok katlı yapılarla yoğunluğun artmasının, kentlerin yetersiz altyapısı nedeniyle yeni sorunlar yarattığını pek çok kez açıklamalarımızda dile getirdik.
Tüm temel sorunlarda olduğu gibi merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin ve halkın işbirliği içinde çalışması suyun israf edilmemesi ve verimli kullanımın sağlanması şarttır. Ancak bunun öncesinde doğru su politikası hayata geçirilmeli, geleceği öngörerek pratiğe geçecek kuraklık eylem planı oluşturulmalıdır.
TÜRKİYE’DE SU TÜKETİMİNİN YÜZDE 78’İ TARIMDA KULLANILMAKTADIR
Kuraklık tehdidi, tarıma yönelik önlemlerin hızla hayata geçirilmesini gerektirmektedir. Türkiye’de su tüketiminin yüzde 78’i tarımda kullanılmaktadır; yüzde 12’si sanayide, evsel kullanım ise yüzde 10 düzeyindedir. Ülkemizde tüketilen suyun yüzde 78’inin tarımda kullanıldığı gerçeği, ne üreteceğimizden tarımsal sulamaya kadar tarımsal üretimle ilgili yeni bir planlamaya ihtiyacımız olduğuna işaret etmektedir. Tarımsal üretimde vahşi sulama, ilkel tarım terk edilerek, bilinçli tarıma, basınçlı, damlalıklı sulama yöntemlerine geçilmesi gerekmektedir.
TEDBİR ALMAYAN ÜLKELERİ ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Önemli olumsuzluklardan biri de tarım alanları ve meraların yapılaşmaya açılmasıyla yeşil alanların ormanların azaltılmasıdır. Bu kuraklığa davetiye çıkartmak demektir. Oysaki yeşil alanlarımızı, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, doğal varlıklarımızı göz bebeğimiz gibi korumamız gerekmektedir.
Ülke genelinde etkili olan kuraklık Adana’da da etkisini göstermektedir Meteoroloji 6. Bölge Müdürlüğünün verilerine göre Adana, 2020 yılında metrekareye 523 kilogram yağış ile 670.4 kilogram olan son 92 yıllık yağış ortalamasının altında kaldı. Böyle devam ederse, ülkemizin en önemli tarım merkezlerinden biri olan Adana’da tarımsal çalışmalarda sıkıntı yaşanacaktır. Bölgemizde de etkin önlemlerin alınması hayati önemdedir.
Tarımdaki kuraklık, bitkilerin yeterli nemi alamaması nedeniyle ürün veriminde sorunları ortaya çıkardığı, bunun gıda üretiminde de tehlike yarattığı unutulmamalıdır. Gelecekte su kaynaklarının azalması, kuraklık ve yetersiz gıda üretiminin tüm ülkelerin önemli sorunu olacağını öngörmek çok zor değildir.
Tedbir almayan ülkeleri zor günler beklemektedir.”