Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi183
Bugün Toplam1063
Toplam Ziyaret1823753

KÖKLÜGİLLER’DEN İKİ KİTAP

Ahmet Köklügiller Düziçi İlköğretmen Okulu’ndan abimiz. 1939 yılında Adana-Bahçe ilçesinde doğmuş. Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’nü bitirmiş. Orta, Liselerde öğretmenlik yapmış, emekli olmuş,(Haber: M. Demirel Babacanoğlu)



Ahmet Köklügiller Düziçi İlköğretmen Okulu’ndan abimiz. 1939 yılında Adana-Bahçe ilçesinde doğmuş. Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’nü bitirmiş. Orta, Liselerde öğretmenlik yapmış, emekli olmuş, birçok yayın organında  yazıları , şiirleri yayınlanmış. Şiir,  sözlük, röportaj,  çocuk, araştırma inceleme, gezi (…) konularda kitapları yayınlanmış(1).

1.Ünlü kişilerden Çocukluk Anıları /  2.Dünya Yazarlarından Çocukluk Anıları(2). İkisi de önemli. Hele de çocuklar için eğitimde eksikliği duyumsanan bu bilgiler herkes için de önemli.

Bir de  yaşam öyküleri (biyografiler) okutulmalı diyorum eğitimde. Önemli olan bu bilgiler çocuklar için örnek olacak, gelişmelerine esinler, katkılar sağlayacaktır…

1.Kitapta 26 ünlünün, 2. Kitapta 37 dünya yazarının çocukluk anıları bulunmaktadır.

Anıları okudukça, kendi anılarım canlandı aklımda. Keman Sesleri, Bülbülün Sonu, Tepedeki Ev, Teyzemin Köseleri  (…) kitaplarımda anlatmıştım. Kim bilir sizler de çocukluğunuzda birçok anılar yaşamışsınızdır. Anımsayınız, dilerseniz yazınız.

Bakınız İsmet İnönü ne diyor anılarında? Sivas’ta altı ay kadar Mahkeme Çarşısı’nda bir ilkokulda okudum. Sonra Askeri Rüştiye’ye, Mülkiye İdadisi’ne gittim. Sınıflar on, on beş kişiydi. Öğretmenlerin çoğu devlet memurlarındandı. İstanbul’a geldim, Mühendishane İdadisi’ne girdim. Önce 12 kişiydik, sonra 21 kişi olduk. 1903’te Teğmen rütbesiyle Harbiye’den mezun oldum. İstanbul’da küçük bir evde kiracıydık. Yıl sonu tatillerini İzmir’de geçiriyordum(s. 37-41) Yaşamı bu evrelerden geçen İnönü savaşlara, siyasete katıldı…

Ömer Seyfettin’i bilmeyen yoktur! Kaşağı öyküsüyle yer etmişti bende. Türkçe’nin öykücüsüdür. Şöyle anlatıyor çocukluk kesitini. Okulda kızlarla karışık oturuyorduk. Büyük Hoca dediğimiz, kınalı, az saçlı, kambur, uzun boylu ihtiyar banak bir kadındı. Küçük hoca ise erkekti. Kızlar, saclarımın sarı olmasından mı nedir, bana Ak-Bey derlerdi. Mektepte dayak cezası eksik değildi. Kızlar bile falakaya yatırılırdı. Biri, zayıf çelimsiz olan arkadaşını kurtarmak için yerine falakaya yattı. Bağıra bağıra dayak yedi(s. 42-43).

Büyük şairimiz Fazıl hüsnü Dağlarca’dan her birimizin belleğinde bir şiir vardır. O da şöyle anlatıyor çocukluk yaşamını: Birinci sınıfı Konya’da, ikiyi Kayseri’de, üç, dördü Adana’da, beşi Kozan’da okudum. Ede büyük annemle, babamın çok kitabı vardı. Ailemizde herkes şiir yazardı. Edebiyata ilgim orta okulda başladı. Oyun, öykü, şiir, deneme yazıyordum. Babamın, Muhtasar Yunan Felsefesi adlı kitabını saklı saklı yarı anlar/anlamaz okuyordum. Bir gün fark etti. Bu kitabı armağan etti bana(s.83-85).

İkinci kitaptan da birkaç örnek sunayım. Dido Sotiriyu Ege-Aydın kökenli biri.Bir nedenle, Yunanistan’a göçmek zorunda kalan ünlü  yazarlardan biridir. Ülkemizde “Benden Selam Söylen Anadolu”ya adlı kitabıyla tanınmaktadır. Şöyle belirtiyor  anılarından bir kesiti: Tam on dört çocuk doğurmuş anam; yedisi yaşamış, dördünü de savaşlarda vermiş. Babamın bana bir horoz şekeri, bir simit alsın diye para verdiğini anımsamıyorum. İlk şaraplı ekmek yeme ayininde bize para versin diye beklerken çok kızdı; biz de vafvtiz babasına gittik, elimize birer kuruş sıkıştırınca içimiz içimize sığmaz oldu. Babam bir kezinde ağzımdan burnumdan kan gelesiye dövdü. Anam, aklını kaçırdın öldüreceksin çocuğu diye kurtardı beni. İki güç vardı önünde titrediğimiz. Allah ve babam…

Honore de Balzac, edebiyatla ilgili olanlar bilirler. Denebilir ki, Vadideki Zambak’la ün yapmıştır… Şöyle  diyor: Sekiz yaşına geldiğimde kendimi uzakta Vendomeda yatılı bir okulda buldum. Doğrusu hoş bir şey değildi. Altı yılda ana-babamı  iki kez görebildim. Üstelik cezalar çoktu. Aptal, utangaç, tembel bir çocuk olduğum söyleniyordu. Zindana bile kapatmışlardı beni. İlk yazdığım yazıya el koydular, hep ceza, hep ceza… Artık arkadaşlarımla bile konuşamıyordum. Beni okuldan kovdular. 14 yaşındaydım. Çok kitap okuyordum. Rousseau, Voltaire gibi olmak istiyordum(s.61-62).

İvo Andriç, Dirina Köprüsü adlı romanıyla 2015 yılında Nobel Ödülü almıştı. Sokullu Mehmet paşa’nın nasıl getirildiğini anlatıyor bu kitapta. Şöyle diyor: Vişegrad’da girmiştim okula. Orda öğretmen Lubomir’i görmüş, sevmiştim. Abdülhocic öğretmeni de anımsıyorum. Güler yüzlü, şarkıcı, genç bir öğretmendi. Lubomir dilinden başka gözleriyle de bilgi veriyordu. Her zaman ışırdı gözleri. Tahtaya çizdiği ilk üçgeni de unutmuyorum. Lubomir, yalnız hayvanları değil bitkilere de incelikli davranmanın gerekli olduğunu belirtirdi. Fidanlar da insan gibidir derdi. Beni kutsallaştıran sonsuz bir türküydü o (s. 66-68).

(1).Geniş bilgi için internete, edebiyat ansiklopedilerine bakınız. (2). Ahmet Köklügiller- Ünli Kişilerin çocukluk Anıları, 160 s., 1. Baskı, Ağustos 2020, Baygenç yayınları// Dünya Yazarlarından Çocukluk Anıları, 128 s., 1. Baskı Ağustos 2020, Baygenç yayınları.

                                                                                                              09.04.2021, Adana

 

268 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957