Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi176
Bugün Toplam1008
Toplam Ziyaret1823698

CHP'Lİ ALTAY: “ERDOĞAN’IN TEHDİDİ VAHİM BİR TABLO”

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Muhalefet yumruktan, kurşundan korkmaz. Ne yapacaksın Erdoğan bizi öldürtecek misin?”diye sordu.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik saldırılarla ilgili “Gereken ders verildi. Bunlar dana iyi günleriniz” sözlerini eleştirerek, “Erdoğan’ın sözleri vahim bir tablodur. Ama Erdoğan bilmelidir ki, muhalefet yumruktan da, kurşundan korkmaz. Ne yapacaksın Erdoğan bizi öldürtecek misin?” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gündemi değerlendirdi. Altay, “Enteresan günler yaşıyoruz. Toplumun tümünün kuşkuyla izlediği bir süreci biz de çok yakından takip ediyoruz. Süreç bugün bir parça farklı bir boyuta evirilmekle birlikte, belli ki daha filmin ortalarındayız. Bu filmin nasıl biteceği herkes gibi bizler için de bir merak konusu. Yalnız peşinen bir şey söylemek lazım. AK Parti ne zaman sıkışsa, mahcup olsa, bir kusur işlese, darda kalsa, ya terörle mücadele hamaseti yapıyor, ya muhalefeti suçluyor, ya doğal gaz rezervi buluyor, ya bir FETÖ'cü yakaladık masalına sığınıyor, ya da darbe tacirliği yapıyor” dedi. Altay, şu değerlendirmelerde bulundu:
ERDOĞAN İYİ HAL İNDİRİMİ BEKLEYEN SUÇLU GİBİ
“Erdoğan ne zaman sıkışsa tek cümlesi var; ‘ Hedef Türkiye’. Kendi kusurlarını Türkiye'ye mal etme, alet etme konusunda kendisi pek mahir. TRT'de İçişleri Bakanını izlerken ve bugün Cumhurbaşkanı, AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ı Meclis'te izlerken şu hisse kapıldım. Hani bir mahkeme olur, mahkemede bir sanık olur ve savcı iddianamesini tamamlar. Sanık ve sanık avukatı da kendisine bir ceza kesileceğini anlayınca hakimden iyi hal indirimi ister. Bugün Erdoğan'ı izlerken onu hakim karşısında -burada hakimden kastım aziz milletimizdir- bir iyi hal indirimine sığınmış bir suçlu psikolojisiyle gördüğümü ifade etmek isterim. Bir soru soruyoruz. İçişleri Bakanı'nın ortaya attığı bir iddia üzerine bir soru soruyoruz. Yani suç örgütü elebaşının, liderinin -ne derseniz deyin- ortaya attığı iddialar yargının işi, bizim işimiz değil. Ne kadar doğru, gerçek mi? Bunları biz bilemeyiz. Bilmediğimiz için de bir hüküm veriyor değiliz. Buna rağmen beyefendi bizim bu suç örgütü liderinin iddialarının üstüne atladığımızı adeta iddia edecek kadar da Türkiye'den ve olaylardan habersiz görünüyor, bugün onu gördük. Ama bizim bir şeyi sormak, bıkmadan, yılmadan sormak mecburiyetimiz var. 10 bin dolar her ay düzenli olarak mafyadan ödenek alan siyasetçi kimdir?
10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ İÇİN KOMİSYON ŞART
Şimdi bu 10 dolar işi, yargıdan önce siyasetin işidir değerli arkadaşlar. Çünkü orta yerde 6 yıldır yaklaşık İçişleri Bakanlığı yapan birisinin iddiası var. Bir videodan konuşmuyorum, yani 100 milyon izlenen bir videodaki iddiadan bahsetmiyorum. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanının iddiasından bahsediyorum. Sayın Genel Başkanımızın da imzasının olduğu 135 imzalı bir dilekçeyi Sayın Meclis Başkanı'na verdik. Bu kimdir? Sayın Meclis Başkanımızdan talep ettik. Üç gün oldu, an itibariyle henüz cevap veremeyen bir Meclis Başkanı var. Meclis'in itibarını korumak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın birinci işidir, her şeyden önceki öncelikli işidir. İçişleri Bakanının iddiaları dahil, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 301 imzayı bulup bir meclis soruşturma Komisyonu kurması da zarurettir. Bir sürü siyasetçi töhmet altında. Eski başbakanın evladı, İçişleri Bakanı, eski İçişleri Bakanı, AK Parti üst düzey yöneticileri, damat, Cumhurbaşkanı, muhalefet... Savcılar bu işi yapmayacaksanız orada durmanızın bir alemi yok. Ama Meclis'in de acilen bir soruşturma komisyonu kurması gerekir.
İÇİŞLERİ BAKANI NEDEN SUSTU?
Olması gereken neydi? İçişleri Bakanı'nın istifa edip, Meclis'te bir soruşturma komisyonu kurulması, bakanın aklanması ya da Yüce Divan'a sevk edilmesi idi. Bu olmadı. Şimdi bu olmayınca kafalar iyice karıştı. 10 gündür susan Erdoğan, bugün lütfetti ve konuştu. Ona biraz sonra değineceğim, kendisine vermemiz gereken cevaplar var, onları vereceğiz. Şimdi Türkiye'de ‘bugün ilk evvela ne lazım?’ diye bir soru sormuş olsanız derim ki, 2 tane kocaman içi su dolu kova lazım. 2 tane içi su dolu kova lazım. Bu kovanın birisi ile patlayan lağımdan ortaya saçılan pisliği temizlemek lazım. Diğeriyle de mutfaktaki yangını söndürmek lazım. Türkiye'nin ihtiyacı olan budur. Herkes şunu bilmelidir. Ortaya saçılan iddiaların toplamından, herkesin istediği gibi at oynattığı, mafyanın, terör örgütlerinin at oynattığı Türkiye'de bir atasözünün doğruluğu ortaya çıkmıştır. Atasözü şudur: Hükümdar yol vermeden kervan basılmaz. Türkiye'de ne olup bitmişse tek adamın illa ki bir bilgisi vardır. Belli ki bir devlet-mafya ilişkisi var. Ben bunu malum suç örgütü liderinin iddialarına dayanarak söylemiyorum. 10 bin dolar her ay ödenek alan, maaş alan -adına ne derseniz deyin- bir siyasetçinin varlığını bilen bir içişleri bakanı ayrıca görevi kötüye kullanmaktan da yargılanabilmelidir. Böyle bir şeyi bilip de bir içişleri bakanı susar mı? Bu 10 bin dolar meselesini içişleri bakanı videoların yayınlandığı gün öğrense, anlayışla karşılar. Ama bunu çok önceden bildiğini söyleyen bir içişleri bakanı var ve bir devlet-mafya ilişkisi var.
ERDOĞAN SOYLU’NUN MESAJINI ALDI
Süleyman Soylu İçişleri Bakanı iki konuşma yaptı, biri TRT'de, biri bir özel televizyon kanalında. İkinci özel televizyon kanalında yaptığı konuşmadan sonra dedim ki, bakalım mesajı kim alacak? Mafya lideri mi alacak, Erdoğan mı alacak? Erdoğan almış. Nereden anlıyorum? Şuradan anlıyorum: ‘10 bin dolar alan bir siyasetçi var’ dedi, nokta koydu, kim olduğunu söylemedi. Evinde para kasaları, para sayma makineleri çıkan bakanları hatırlattı. Demek o konuda ayrıca bildikleri var. Bu bakanlar Erdoğan'ın bakanlarıydı. Ne yaptı? ‘AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'na darbeyi ben başlattım’ dedi. ‘Başbakanlıktan ve genel başkanlıktan indirildiği darbeyi ben başlattım’ dedi. Yani, ‘AK Parti'de benim de gücüm var, hafife alma beni’ dedi ve mesaj yerini buldu. TRT'de olmadı ama özel televizyondan sonra mesaj yerini buldu ve 10 gün sonra Sayın Erdoğan sessizliğini bozdu. Ne dedi? İçişleri Bakanı'nın yanında olduk, yanındayız, yanında olacağız. Siyasetin suç çeteleri eliyle düzenlenmesi hız kazanmıyor ama suç çeteleri eliyle Erdoğan'ın iktidarını tahkim etmesi hız kazanıyor. İktidarı tahkim etmek için mafyadan medet umma arzusu ve eylemleri yoğunlaşıyor ve şunu bilsin; hız kazanan suç çeteleriyle siyasetin dizaynı değil ama hız kazanan, patlayan lağımdan çıkan pislik ve onun kokusu hızlı bir şekilde yayılıyor. Belli oldu ki bugün Erdoğan'ın İçişleri Bakanının yanındayız açıklamasından, Türkiye mafyadan her ay 10 bin dolar alan siyasetçinin adını öğrenemeyecek, bunu anladık.
BİZİ ÖLDÜRTECEK MİSİN?
Çok daha vahim bir laf gene bugün beyefendi etti. Bu laf, bu söz, bu tehdit herkesin bir dakika düşünmesini gerektiren bir iştir. İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener'in Rize ziyareti ile ilgili, Rize'de yaşananlarla ilgili Erdoğan'ın ettiği laflar, AK Partili, MHP'li, İyi Partili, CHP'li, HDP'li, Gelecek Partili, Deva Partili, Saadet Partili 84 milyon tarafından bir dakika durulup, düşünülmesi gereken bir haldir. Bu, legal siyasete tehdittir. Bu siyasette sıkıyönetim ilanı kararıdır. Bu siyasi parti genel başkanlarına, ‘çok güçlü olmadığınız yerlere sakın gitmeyin, sizi indirtirim’ mesajıdır. Nedir mesaj? ‘Muhalefete saldırı için gereken yapıldı’ dedi. ‘Az bile yapıldı’ dedi ve daha vahim bir söz var. ‘Bu daha iyi günleriniz, daha neler olacak neler?’ dedi. Ne yapacaksın Erdoğan, bizi öldürtecek misin? Meral Akşener'i, Kemal Kılıçdaroğlu'nu, Temel Karamollaoğlu'nu, Ahmet Davutoğlu'nu Ali Babacan'ı öldürtecek misin? Bunlar istedikleri ile gidemeyecek mi? Böyle bir şey olabilir mi? Siyaseten toplumu kamplaştırdın ama şimdi siyaseti coğrafi olarak da kutuplaştırmak ve kamplaştırmak mı istiyorsun? Bilmen lazım ki senin için de, Kemal Kılıçdaroğlu için de, Meral Akşener için de İzmir'le Rize birdir, Edirne ile Hakkari birdir, Sinop'la Mersin birdir. Sen böyle insanları tahrik ederek, "muhalefet liderleri ilinize, ilçenize, kasabanıza, köyünüze gelirse taşlayın" demek suretiyle ne yapmaya çalışıyorsun? Türkiye'nin en iflah olmaz düşmanları bile Türkiye'ye böyle bir fitne tohumu, böyle bir nifak tohumu ekmedi. Siyasetçi seni eleştirir, bazen de sert eleştirir. "Benim memleketimde beni eleştiren gezemez, taşlanır, yumruklanır, kurşunlanır" dedin sen bugün. Bu sözüne bir açıklama getirmek zorundasın. Bu vahim bir tablodur. Ben Sayın Meral Akşener'in yumruktan, kurşundan korkacağına ihtimal vermem. Sayın Genel Başkanımız zaten kurşun da yedi, önüne kurşun da atıldı, linç girişimine de maruz kaldı. Yıldılar mı? Kılıçdaroğlu bir vites küçülttü mi? Linç girişimine mazur kaldı, kurşun sıkıldı, önüne kurşun atıldı; Kılıçdaroğlu bir adım geri bastı mı? Basar mı zannediyorsun? Bir adım basarsa Kılıçdaroğlu geri, o bir felakettir. O zaman biz ona, "bir dakika ya" deriz. Ne Kılıçdaroğlu, ne Akşener bir adım geri basmaz. Senin bu tehditlerine de kimse pabuç bırakmaz. Muhalefete tehdit kabul edilemez. Tehdide boyun eğenden muhalefet olmaz. Ne senin diktatörlüğüne, ne mafyanın tehditlerine, ne de senin provokatörlerine pabuç bırakmayacağız. Ama insanları siyaseten kutuplaştırdın, coğrafi olarak kutuplaştırmaya çalışma. Türkiye'yi kafalarda bölüyorsun. Coğrafi olarak bölme. Rize’ye de gideceğiz, Edirne'ye de gideceğiz, Malatya'ya da gideceğiz, Osmaniye'ye de gideceğiz, İzmir'e de gideceğiz, Kars'a da gideceğiz. Muhalefeti Anadolu yollarından geri çeviremeyeceksin. Biliyorsun ki muhalefet konuştukça toplum nezdindeki itibarını, ilgin, kredin azalıyor, düşüyor. İyi işler yap da düşmesin. Muhalefeti susturarak o postta oturamazsın. O posta oturmak için milletin devletten beklentilerini karşılaman lazım.
KOKAİNCİ AKP GENEL MERRKEZİ’NDE
Erdoğan; taciz ve tecavüze arıyorsan, bunları koruyanı arıyorsan, önce kendine bakacaksın, sonra sayayım sana. Gebze AK Parti İlçe Başkanlığı'na gideceksin. Sonra Mersin Toroslar İlçe Başkanlığı'na gideceksin. Oradan İzmir'e rotayı kırıp, Kemalpaşa İlçe Başkanlığına gideceksin ve orada taciz ve tecavüzcülerin, siyasetin, siyasi partilerin teşkilatlarında nasıl konuşlandıkları göreceksin. Biz taciz ve tecavüzcüleri güya saklıyor muşuz, aklıyor muşuz, paklıyor muşuz? Bak ben size bir şey söyleyeyim. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yayın yasağı kararı... AK Parti Düzce AK Parti merkez ilçedeki taciz ve tecavüz olayıyla, vakasıyla -iddia demiyorum- ile ilgili yayın yasağını ben koymadım Erdoğan, sen koydun. Taciz, tecavüzle CHP'yi ilişkilendirilirken, önce hem aynaya bak, hem sonra Gebze, Düzce, Toroslar ve Kemalpaşa ilçe binalarına bir bak. CHP de uyuşturucu yok ama Erdoğan bir kokainci arıyorsa, uyuşturucuyla ilişki arıyorsa çok kolay, hiç uzağa gitmeyecek; Düzce'ye, Gebze'ye gitmeyecek. AK Parti Genel Merkezine gidecek. Orada pudra şekeri çeken çocuğa soracak. "Nereden buldun? Bunu nereden buldun, alacak parayı nereden buldun?" diyecek.
Erdoğan terör örgütüyle ilişki arıyorsa, diyor ya: Terör örgütlerini koruyanlar? CHP Genel Merkezi'nde kümelenmiş. Erdoğan terör örgütü ile bir ilişki arıyorsa, gene Düzce'ye, Gebze'ye, Toroslara gitmeyecek. Nereye gidecek? AK Parti kurmaylarına bakacak, AK Parti kurmaylarına bakacak. Bir yere daha bakacak. TRT Genel Müdürü'ne bakacak terör örgütleriyle ilişki arıyorsa. Ben adresleri veriyorum. Erdoğan mafyayla ilişki arıyorsa, nereye bakacak? Kabinesine bakacak, cumhurbaşkanlığı hükümet kabinesine bakacak. Başka bir yere bakmasına gerek yok.
MAHKEMELERE ÜSTÜNÜ ÖRT EMRİ
Ya ortada bir iddia var, bunun yalan olduğunu mahkeme ortaya çıkaracak demek, bunun iftira olduğunu mahkeme ortaya çıkaracak demek. Yargıya açık seçik bir talimattır, yargıya emirdir, bu işlenin üstünü örtün demektir. Onun için çırpınıyoruz ki, yargıya güvenmiyoruz işin doğrusu. Meclis'te bir soruşturma komisyonu kuralım istiyoruz. Yargıya açık bir talimat verilmiştir ve bunların üstünü örtün denmiştir. Şimdi demin de saydım, 4 bin 348 cumhuriyet savcısının işi şimdi daha zor.
MAFYAYA ÇAKARLI KORUMUYA KİM VERDİ?
Daha önce de söyledim; makamı kendi mülkü zannedenler, ilkin yargının gırtlağına çöker. Sen şimdi tam olarak bunu yapıyorsun. Boşuna demiyor Sayın Kılıçdaroğlu, mafya hükümetin üçüncü ortağıdır diye. Orta yerdeki yürütmenin, hükümetin büyük ortağı AK Parti, küçük ortağı MHP, ortancası da mafya. Bunu söylememizi gerektiren tabloyu yaratan sensin. Nasıl çıktı bu konuşan şahıs dışarıya? Devletin korumasıyla çıktığını söylüyorlar. Çakarlı arabalarla İstanbul'da, Ankara'da fink attığını herkes biliyor. Şimdi şikayet var. Biz bu suç şebekelerinin lafına itibar etmeyiz, lakin devletimize itibar etmek isteriz. En somut örneği, İçişleri Bakanı'nın mafyadan her ay 10 bin dolar harç alan, harçlık alan neyse siyasetçinin adını söyleyerek, Türkiye'de belki bir temiz dönemin başlamasının ilk adımı atılabilir. Erdoğan şunu unutmamalıdır; devlet hukuk dışına çıkarsa buna kim sevinir, terör örgütleri sevinir ve mafya sevinir. Şimdi Türkiye'de yaşanan budur. Devlet hukukun dışına çıktığı için Türkiye terör örgütlerinin, mafyanın cirit sahasına dönmüştür. Vesayet ve suç çetelerinden medet uman muhalefet varmış… Ama mafyayla, protokolle birlikte mitingi biz yapmadık. Mafyaya bilim insanlarını tehdit ettiren biz değiliz. Mafyaya koruma polisi veren, çakarlı araba, eskort veren biz değiliz. Terör örgütleriyle özel kaset kumpasları yapan biz değiliz. İşte vesayet ve suç çetelerinden medet umanlar böyle işler yapar. Mafya ile miting yapar, mafyaya çakarlı araba tahsis eder, mafyaya bilim insanlarını ve muhalefeti tehdit ettirir. Burada da beyefendi aynaya bakacak.
ERKEN SEÇİM MİLLETİN TALEBİ
Son olarak değerli arkadaşlar, erken seçim için sufleyi iyi nereden aldığımızı bildiğini söylüyor. Erken seçim çağrılarımıza ilgili dışarıdan bize sufle veriliyormuş. Erdoğan, bize dışarıdan sufle vallahi gelmiyor, sana geliyorsa onu bilmem. Ama bize mutfaktaki yangın, tarladaki hasat, çiftçinin içinde bulunduğu ıstırap; esnafı, emeklisi, öğrencisi, işçisi, tüccarı, sanayicisi, işsiz kalan yüzbinler ve aşı bekleyen milyonlardan bir sufle geldi. ‘Yeter artık!’ diyorlar. ‘Getirin sandığı’ diyorlar. Biz o sufleyle milletin sesi olarak Türkiye'de çarenin sandık olduğunu her zaman güçlü bir şekilde, gür bir sesle söylemeye devam edeceğiz."

131 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028