Escarus, 17 Haziran Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde zarar görmüş arazilerin restore edilmesinin önemine dikkat çekti. Su ihtiyacının karşılanması, küresel gıda tedariki, çevre ve insan sağlığı için kuraklıkla mücadelenin azami önem taşıdığını belirten Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, “İnsani faaliyetlerimiz sebebiyle karasal alanların dörtte üçünü ciddi olarak değiştirdik. Zarar görmüş toprakları restore etmemiz ekosistem kaybını yavaşlatmamızı, hatta önlememizi mümkün kılacaktır. Bu alanların restorasyonu pandemiden hızlı bir şekilde kurtulmak için de önemli bir konudur” dedi.
Sürdürülebilir dönüşüm alanında öncü danışmanlık hizmetleri sunan Escarus, 17 Haziran Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nde Birleşmiş Milletler’in 2021 yılı için üzerinde durduğu arazi bozulumunun giderilmesi konusunda kamuoyuna önemli bir açıklama yaptı. Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin 17 Haziran 1994 tarihinde kabul edildiğini ve Birleşmiş Milletler’in bu sözleşmenin uygulanmasına dikkat çekmek için sözleşmenin imzalandığı gün olan 17 Haziran'ı “Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” ilan ettiğini hatırlatan Dr. Kubilay Kavak, “Dünya üzerinde su kaynakları ve yağış rejimleri düzensiz bir şekilde dağılmış durumda. Küresel nüfus dağılımının da dengesiz olduğunu düşündüğümüzde, ülkeler ve bölgeler için net su varlığı çok daha kritik hale geliyor. Nüfusun artışı, sanayinin ve beraberinde ekonominin gelişmesi suyun daha fazla kullanılmasına neden oluyor. Bütün bunlar suyun önemini artırırken iklim değişikliği belli coğrafyalarda kuraklığa neden oluyor. Ormansızlaşma, aşırı tarım uygulamaları, yanlış sulama pratikleri ve aşırı otlatma gibi faaliyetler verimli toprakları kuraklaştırıyor” dedi.
“2030 yılına kadar 700 milyon insan kuraklık nedeniyle yaşadığı yeri değiştirecek”
Dr. Kavak sözlerine şöyle devam etti: “Yaklaşık 55 milyon insan her yıl kuraklıktan etkileniyor ve dünyanın hemen her yerinde tarım ve hayvancılık ürünleri ciddi tehlike altında. Kuraklık insanların geçim kaynaklarını tehdit ediyor, hastalık ve ölüm riskini artırıyor ve toplu göçlere sebep oluyor. Su kıtlığı dünya nüfusunun yüzde 40’ını doğrudan etkiliyor. Yapılan çalışmalara göre 2030 yılına kadar yaklaşık 700 milyon insan kuraklık nedeniyle yaşadığı yeri değiştirmek zorunda kalacak.”
Her yıl farklı bir temanın vurgulandığı Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü’nün amacının çölleşmeyle mücadele konusundaki uluslararası ve ulusal çabalara yönelik farkındalığı artırmak olduğunu, her yıl farklı bir temanın vurgulandığı bu özel günde hükümetler, şirketler ve insanlık için farkındalık yaratılması açısından bir fırsat bulunduğunu ifade eden Kavak şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler 2021 yılı için zarar görmüş arazileri restore etme çağrısı yapıyor. Zarar görmüş arazilerin restore edilmesi, istihdam yaratarak ve ekonomik geliri yükselterek sürdürülebilir kalkınmaya hizmet etmesi açısından önemli. Aynı zamanda insanların sağlıklı gıdaya ulaşmasına ve biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olan bu adım iklim değişikliğinin etkilerinin azalmasına imkân sağlayarak COVID-19 pandemisi sebebiyle yaşanan olumsuzlukları da belli ölçüde giderecektir.”
“Yağmur suyu ve gri su gibi alternatif kaynaklar sisteme dahil edilmeli”
Ülkelerin zarar görmüş arazileri restore etmeyi yüksek öncelikleri arasına alması gerektiğini belirten Dr. Kavak, “Hem hükümetler hem de firmalar kuraklığa karşı risklerini belirlemeli ve bu konuda dayanıklılıklarını artırmalıdır. Yağmur suyu, gri su gibi alternatif su kaynaklarının sisteme dahil edilmesi, su tasarrufu çalışmalarının yapılması, su verimliliğinin artırılması, su altyapısının düzenlenmesi, şehir planlarının revize edilmesi, havza yönetimi çalışmalarının yapılması, tarım politikalarının ve stratejilerinin gözden geçirilmesi, tarımsal sulamada verimliliğinin artırılması, kuraklık için acil durum planları hazırlanması gerekiyor. Yapılacak bütün bu çalışmalar iklim değişikliğine uyum açısından merkezi bir önem taşıyor” dedi.
“2030’da kişi başına düşen su miktarı 1.100 metreküpe inecek”
Daha önce Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’nin yüzde 80’inden fazla alanında şiddetli kuraklık ve olağanüstü şiddetli kuraklık tespiti yaptığına ve geçtiğimiz Ocak ayında NASA’nın şiddetli kuraklık tehlikesine işaret ettiğine değinen Dr. Kavak sözlerine şu şekilde devam etti: “Geçtiğimiz aylarda yağışlar ülke genelinde yüzde 27 oranında azaldı ve bu azalma Marmara Bölgesi dışındaki tüm bölgelerde görüldü. Türkiye’de kişi başına yıllık yaklaşık 1.500 m3 su düşüyor. Bu sebeple, Türkiye su stresi çeken bir ülke olarak kabul ediliyor. Yapılan çalışmalara göre, 2030 yılında kişi başına düşen su miktarının yıllık yaklaşık 1.100 m3’e inmesi sonucunda Türkiye su fakiri kategorisinde yer alan bir ülke olacak. Bu sebeple, Türkiye açısından son derece kuvvetli bir ihtimal olan kuraklığın gelecek yıllarda içinden çıkılamaz bir soruna dönüşmemesi için sistematik politika ve stratejilerin belirlenmesi ve bir an önce uygulamaya konulması gerekiyor.”
(Fotoğraflar:Mehmet Değirmen)