Her yıl 17 Mayıs’ta, Adana-Ziya Paşa Parkı’nda Paşa’nın gömütü, büstü önündeyim. O, mutlakiyetçi anlayışa karşı durmuş, demokrat, cumhuriyetçi, devlet adamı diplomat, şair yazar kişiliktir. Adana Valiliği yapmıştı (1878-1880). Telefon ettiklerim gelmediler… Tek başıma andım…
Osmanlı yönetimi, Ziya Paşa’nın düşüncelerinden hoşlanmıyordu. Bunun için sürekli saraydan uzaklaştırıldı. İlk uzaklaştırılması, Ali Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Kıbrıs’a vali olarak gönderilmesiyle oldu. Ziya Paşa bu olayı hiç unutmadı. Ali Paşa için eleştiriler içeren Zafername adlı kitabını yazdı. Bu yüzden İstanbul’da tutunamadı.
Mısır yöneticiliği verilmeyen Kavalalı M.Ali Paşa’nın torunu Fazıl Paşa, sarayla çelişkisi olanları yurtdışına kaçırıyordu. Ziya Paşa da bunlardan biriydi. Önce Fransa’ya, sonra İngiltere’ye gitti. Orada Muhbir ve Hürriyet gazetelerinde yazdı, “Rüya” adlı düşüncelerini yayınladı.
Padişah Abdülaziz’i uyarmak için yazdığı “Rüya” adlı kitabın bir bölümünde;
“... Avrupalılar, Osmanlı Devleti’ne bir cesete bakar gibi bakıyorlar. Artık bir ölüye can vermek kabil değilse de, Rusya’nın İstanbul’u ele geçirmesi korkusundan ve yerine konulacak hiçbir şey bulunmadığından ister istemez bu cesedin böylece yerinde kalmasını arzu ediyorlar. Halkı vergiler altında ezmek, devlet hazinesinden paralar çalmak, yapılan düzenlemeleri iş haline getirmemek, yalan söylemek, utanmamak gibi... bizim bugünkü idaremizde gördükleri bütün kötülükleri dinimizin bir gereği olarak kabul ediyorlar. Yaptırılan saraylara ve gemilere ve şuna buna verilen bol hediye ve bahşişlere, ayrıca bir de devlet hazinesinin bugünkü durumuna ve elde edilen borçlara bakıp siz padişahımızın devlet ahvalinden habersiz ve devlet adamlarınıza yenik olduğunuz zannında ve devlet adamlarının ne kadar hain olduklarını pekala bildiğiniz halde, Osmanlı Devleti’nde başka adam bulunmadığından bunları yine de kullandığınız kanaatini besliyorlar...” diyordu.
Ziya Paşa, Ali Paşa’nın ölümü üzerine yurda dönüyor. Abdülhamit döneminde Kanun-i Esasi’nin (Anayasa) yapımında çalışıyor. Çok sürmüyor Kanun-i Esasi’yi kaldırılıyor. Kanuni Esasiyi yapan Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa sürgün ediliyor.
Ziya Paşa, Suriye, Konya, sonra da Adana’ya (1878) vali olarak geliyor. İlk iş olarak, düşünce (fikir) suçlularını hapisten çıkarıyor. Aracılara kaldırıyor. Halkla doğrudan görüşüyor.
Şair Ziya’yı İstanbul’da okutuyor. Vilayet Matbaası’nı kuruyor, Seyhan gazetesini çıkarıyor, Şair Admi’nin Şükufe Name (Çiçeklerin Dili) adlı şiir kitabını yayınlıyor.
Seyhan’a dev çarklar kurduruyor, toprakların sulanmasını sağlıyor. Vilayet yakınında tiyatro binası yaptırıyor, İstanbul’dan tiyatro kumpanyası getirtiyor; devlet memurlarını tiyatroyu izlemesi için genelge yolluyor. Yağmur yakarısına çağıran müftüye, “Tanrı bana Seyhan Irmağını verdim, ondan yararlanın derse ben ne diyebilirim” diyor. Gitmiyor yağmur yakarısına.
Adana’da rahatı kaçanlar Ziya Paşa ‘ya rüşvet aldı diye iftira ediyorlar. Namık Kemal, ” Bütün dünya rüşvet alsa, Ziya Paşa almaz” diyor.
Ziya Paşa’nın bacaklarından yaralar çıkıyor, akıntılar başlıyor, çok sürmüyor 17 Mayıs 1880 yılında ölüyor. Mezarı, Ulu Cami güneyinde Ramazanoğulları Mezarlığında’dır. Yerine vali olarak atanan Abidin Paşa bir yıl sonra mezarını yaptırıyor. 1962’de Vali Mukadder Öztekin büstünü diktiriyor. Şimdi, kendi adıyla anılan Büyüksaat yakınındaki Ziya Paşa Parkı’nda bulunan mezarında yatmaktadır.
Tanrı rahmet etsin.
17.05.2022, Adana