Pandemi sırasında düşük gelirli ülkelerde ölüm oranlarının, zengin ülkelerden kabaca iki misli olduğu açıklandı.
Bilim insanları, kamu çalışanları ve politikacılar uzamış COVID konusunda yapılan çok sayıda çalışmadan çıkan birbiri ile çelişkili sonuçlardan dolayı kafaları karışmış durumda. Ne kadar sık ortaya çıktığı, aşılardan nasıl etkilendiği, birden fazla kereler COVID geçirenlerde nasıl seyrettiği gibi temel soruların bile yanıtları bilinmiyor. Uzamış COVID’in bilinmezliğinin nedenlerinden biri de hastalığın tanımı ve teşhisi konusunda görüş birliğinin olmaması. Bilim insanları ellerinin altındaki devasa verileri nasıl değerlendireceklerini kestirmiş değil. Kaldı ki bu veri birikimlerinin pek çoğu da birbiri ile uyumsuz ve güvenilir değil.
BJM Global Health dergisinin 1 Mayıs tarihli sayısında yer alan makaleye göre COVID-19 en fazla yoksul ülkeleri vurmuş durumda. Oysa önceki veriler, yoksul ülkelerdeki enfeksiyon oranının zengin ülkelere göre düşük olduğunu gösteriyordu. Ancak BJM’de yer alan araştırmayı yürüten McGill Üniversitesi’nden epidemiyolog Madhukar Pai, bu bilgilerin yanıltıcı olduğunu, son araştırmalarının pandeminin en büyük etkisinin düşük ve orta gelirli ülkelerde görüldüğünü söylüyor. Bunun nedenlerini şöyle özetleyebiliriz:
Yoksul ülkelerde kalabalık ailelerde her yaştan insan aynı hanede yaşıyor. Kuşaklararası izolasyon söz konusu değil. Bu nedenle enfekte olan kişileri ayırmak mümkün olmuyor. Düşük gelirli ülkelerde 20’li yaşlardakilerin ölüm oranlar zengin ülkelere göre neredeyse üç misli. 60’lı yaşlardakilerde de bu oran iki misli. Bunun nedeni büyük bir olasılıkla düşük gelirli ülkelerde yaşayanların sağlık hizmetlerine erişiminin çok yetersiz olması. Örneğin yoğun bakım ünitelerinde COVID-19 tedavisinde uzman eleman sayısı çok düşük.
Düşük gelirli ülkelerde aşılama kampanyaları çok yetersiz. Çünkü bu ülkelerin yeterli sayıda aşıya erişimi sağlanamadı. Aşılar onaylanır onaylanmaz aşıları “istifleyen” zengin uluslar yoksulların aşıya erişimini engellemiş oldular.
Öyle ki düşük gelirli ülkelerde nüfusun yalnızca %16’sı tek doz aşı olabilmiş. Oysa bu oran zengin uluslarda %80. Pai, bundan sonrası için de yoksul ülkelerin yeterli aşıya sahip olma şanslarının çok düşük olduğunu söylüyor, zira zengin ülkeler aşı paylaşımı ve bağışı projelerini artık mali açıdan desteklememe kararı almış durumda.
Pai bu konuda şöyle konuşuyor: “Aynı yaklaşım sıtma, HIV ve tüberküloz tedavilerinde de geçerli. Hastalık zengin ülkeler için bir tehdit oluşturmaktan çıktığı anda zenginler hastalıkların bittiğini farz edip hemen unutuyorlar.”(Kaynak:Reyhan Oksay/Herkese Bilim ve Teknoloji)