Yolumuz üzerinde bulunan deniz kıyısındaki geniş üçgen bükteki Olimpos denilen örene geldik. Burada bir zaman tanrılar-tanrıçalar, oğullar, kızlar yaşamış. Her yer bağlık bahçelik, taşlık, fundalık, ağaçlık, yapı yıkıntıları, su kanalları, anıtsal gömütler, lahitler kral-tanrı kabartmaları, hamamlar, değirmenler, kiliseler, saraylar, tapınaklar, köprüler… herhalde cennet böyle bir yer! Sular Kevser! Olimpiyatların beşiği…
Paralı bir yer burası. 65 yaş ve üstü yaşlılardan para almıyorlar. Eşimle ben parasız girebildik.
Denize uzanıyor bükün ucu, herhalde tanrıların kumsalıydı burası, denize girip güneşleniyorlar, aşk yaşıyorlardı… Yerli yabancı gezginler denize giriyorlar, kıyıda bulanan kayanın gölgesinde dinleniyorlar. Deniz buyuruyor, giyinik girilmez bana, soyunup giriyorlar. Her yer dolu insan, bayram yeri sanki…
Çınarköy-Çınarlı diye bir kumsala gittik. Ne çok yerli turist gelmiş… Burası da cennet koylardan biri. Her çeşit dükkan var, ne istersen bulabilirsin. Pahalı bir yer. Deniz kıyısı yer yer büyükçe çakıl taşlarıyla dolu. Deniz berrak, oldukça temiz, dibi görünüyor, girdik, oh ne güzel serinledik, güneşten payımızı aldık…
Burada her şey pahalı. Damat bizi ucuzluk pqazarına götürdü. Sebze, yiyecek, içecek her şey satılıyor burada… Beş liradan 32 kilo domates aldık. Şeftali aldık 7 liradan, tanesi onar liradan karpuz kavun aldık… Geldik eve, domatesleri konserve yaptık.
Geldik geleli kentin içine çıkmamıştım. Evle deniz arasında geçiyordu günüm. Kent çok büyümüş bir baştan bir başa üç sbaatte gidilir sanıyorum… Kente kalan öğretmen okulundan iki kişi vardı. Telefonla aradım., Sınıf arkadaşım İsmail Gömlek (Sonradan soyada Mercanlı oldu) vardı. Korkuteli’nde yayladaymış, görüşme olanağımız olmad. Büyük sınıflardan abimizi aradım. Işıklar Caddesi’nde Öğretmenevi’nde bekleyeceğini söyledi. Kızım otosuna bindirdi götürdü bizi, kapıda karşılandık. Bize çay ısmarladı, içtik. Kızım, eşim, torunum ayrıldılar, akşamüzeri alacaklar beni…
Geçmişten, gelecekten konuştuk, özlem giderdik. Kendine ev almış. Kızı burada öğretmenlik yapıyor. Adana’a da evi var, ara ara yılın yarısını burada geçiriyor, eşini yitirmişti, yalnız yaşıyor. Giyimde, yiyimde titiz biri. Kitap yazıyor. Düşündükçe adlı bir yapıtı var…
Buradan tranvaya bindik, ANSAN’a (Antalya Sanatçılar Derneği-Deniz Mah. Konyaaltı Cad. Fikreü Otyam Sanat Parkı bitişiği) gittik. Eskiden Kaleiçi’ndeydi, bir önceki belediye el koymuş, dernek de buraya taşınmış. Bir masaya oturduk. Çaylar geldi içtik. Yanımıza gelip oturanlar oldu. Biri de arkadaşım rahmetli Bilal Timur’un kardeşiymiş, Silifke’den buraya taşınmış, burada oturuyormuş. Tanıştık, konuştuk, mutlu olduk. Abimiz de bir bayan öğretmenle konuşuyordu. Dernek, Fikret Otyam Parkı doluydu, canlı müzik dinliyorlardı. Bir ara izin isteyip, bir boy dolaştım geldim. ANSAN salonunda, Sovyet kökenli ressamların resim sergisi vardı, izledim…
Akşam oluyordu. Kızım gelip aldı beni. Ertesi gün perşembeydi. Vedalaşıp ayrıldık. 26 Ağustos 2022 günü Çamlıyayla’ya geldik.
SON
27.08.2022, Çamlıyayla