YAZAN: OĞUZ ADEM SELÇUK
Büyükşehir Belediyesinin Çifteminare – Gerdibi Köyü arasında günlük olarak çalışan bir yolcu otobüsü var. Ayrıca Cuma günleri ek sefer düzenlenmekte ve Pazar günü bu ek sefer otobüsü, Gerdibi’nden akşama doğru dönüş yapmaktadır.
Hikaye, bu ek sefer otobüsünde başlamaktadır. 8 Ekim günü Adana’ya gelmek üzere Etekli Köyünden otobüse binmek istedim. Otobüsün ön kapısı yolcu doluydu ve kartımı göstererek arka kapıdan binmeye çalıştım. Basamaklarda bulunan öğrencilerden birisi “binemezsin, yer yok” dedi. Ve güç bela kendimi otobüsün içine attım.
Ve bindikten sonra o kız öğrenciye dönüp “ yeterki gönüller bir olsun, her şeyin çaresi bulunur” dedim. O öğrenci bana “ama bu öğrenci servisi, siviller binemez” meyanında konuşunca, ben de ister istemez öfkelendim ve “ Nerede yazıyor sivller binemez uyarısı, bu otobüs bugün değil yıl boyunca gidip geliyor, sen kim oluyorsun da bana binemezsin diyorsun” dedim.
Ortam, gerginleşti, arka sıralarda kız-erkek 15 kadar öğrenci bulunuyordu ve hiç birisi de yer vermediler ve yüksek sesle konuşup şakalaşıyorlar, “sinkaflı” sözcüklerle birbirlerine hitap ediyordu erkek öğrenciler. Otobüste kadın erkek ve benim gibi yaşlı insanlar var ve bunlar abuk-sabuk konuşuyorlardı. Ayakta gidiyordum.
Onları susturmak adına yüksek sesle “Gençler 1953 doğumluyum, kaç yaşındayım” dedim. Aralarında yaşımı tartıştılar ve 70 yaşında olduğuma nihayet karar verdiler.
Ve o çocuklara dedim ki” sizler, 15-16 yaşlarında gençlersiniz ve oturarak gidiyorsunuz, ben 70 yaşındayım ve ayakta gidiyorum. Bu nasıl bir şey, ben de öğretmenlik yaptım ve sizlere böyle mi davranmanızı öğretiyor öğretmenleriniz? Bu saygısız davranışınızın nedeni sizler değil, andımızı okullardan kaldıranlarındır, hepiniz 15-16 yaşlarındasınız ve bugünlere andımızı okumadan geldiniz. Onun için büyüklere saygı nedir bilmiyorsunuz, ailenizden de mi öğrenmediniz?” diye söylendim.
O arada orta sırlardan bir kız öğrenci ayağa kalkarak yer vermek istedi ama ona teşekkür ederek “ Ben, bu arka sıralardaki gençlerden yer vermelerini beklerdim. Onun için otobüste inen olursa onun yerine oturacağımı ve kesinlikle sizlerden yer istemeyeceğimi” söyledim. Karaisalı İlçe merkezine gelinceye kadar oturanlardan inen olmadı ve Karaisalı’da inenler oldu ve boşalan koltuğa boylerce oturabildim.
Şimdi soruyorum: Ey andımızı kaldıranlar! “Türküm demek, doğruyum demek” nerenize battı da rahatsız oldunuz! “çalışkanım” demek suç muydu; tembelliğe prim mi sağladınız! “Büyüklerimi saymak, küçüklerimi korumak” söyleminden vazgeçmek ve “dindar ve kindar” nesil yetiştirmekteki amacınız, saygısız ve görgüsüz bir gençlik mi yetiştirmekti?
İşte özlediğiniz ve gerçekleşmesini istediğiniz kuşak bu. Buyurun, hayırını görün diyeceğim ama diyemiyorum, Türk Çocukları böyle olmamalıydı diye hayıflanıyorum.
Andımız, bir işaret levhasıydı, bir doğruluk-dürüstlük göstergesiydi ve Türklük ve yurt sevgisinin, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’e bir sonsuz saygının ifadesiydi. Hepsini unutturdunuz. Eserinizle övünebilirsiniz.
(FOTOĞRAF:LNTERNETTEN ALINTI)