(Celal Başlangıç, 18.01.1956 yılında İstanbul’da doğdu Ege Üniversitesi Gazetecilik YaksekOkulu’nu bitirdi.1975’te Ege Ekspres’te gazeteciliğe başladı. Demokrat İzmir, Politika, gazetelerinde çalıştı. Cumhuriyet gazetesinin 1981-1994 Adana-Güney temsilciliğini yaptı. 1995 Evrensel gazetesinin kuruculuğunu, yöneticiliğini üstlendi. 03.05.2024’de Almanya-Köln'de yaşamdan ayrıldı. Arkadaşım, dostumdu, yandı yüreğim.)
“Kalimerhaba”(*) elimde, Rumca, Türkçe birleşik isimden oluşan “Kalimerhaba”. Bu kitabı okuyunca Türk Yunan halklarının dostluğunu daha bir anladım. Avusturalya, Almanya’da kalan işçilerden dinlemiştim. Orada Yunanlılarla Türkler birlikte yaşıyorlarmış. Kahvelerde birlikte oturuyorlar, gazinolara birlikte gidiyorlarmış. Yeni gelen Türklere en çok Yunanlılar ilgi gösteriyormuş. Ev kiralamada, iş bulmada, yol göstermede yardımcı oluyorlarmış. Türk-Yunan anlaşmazlığı onları hiç ilgilendirmiyormuş!
“Anayurduna selam söyle benden Kör Mehmet’in damadı. Toprağını kanla suladık diye bize garezlenmesin. Kardeşi kardeşe kırdıran cellatların Allah belasını versin. Halklar birbirine düşman olam(a)z. Onları birbirine düşman edenler vardır.
Foti şöyle diyor: Atina’ya gittim ama, burası gibi yer var mı? Teypi yüksek sesle çalıyorum diye ceza veriyorlar. Kardeşlerim orada (Mora) iki buçuk ay zor kaldı. Dönüp geldim.(s.37) Dina ile Selahattin birbirimizle evledik mutlu olduk diyorlar.(s.33)
Yunanistanla aramızda uluslar arası sularda petrol arama yüzünden anlaşmazlıklar çıkmıştı; biz de Piri Reis’i ronattık, Ege sularına çıktık. Hep petrolcü olacak değil ya gemideki adamlar, gazeteciler de var içlerinde; bunlar da gemide “miço” göreviyle bulunuyorlar. Celal Başlangıç da bunlardan biri. Ege sularında gezerken notlar almış, söyleşiler yapmış, bunları “Kalimerhaba” kitabında anlatmış. Konuşuyoruz kendisiyle:
--Türk Yunan halkalırının yaklaşımını bu denli güzel barış içinde anlatmış olduğunuz kitabı yazmak nereden aklınıza geldi?
--Ege’de 12 yıl gazetecilik yaptım çocukluğum, gençliğim azınlıklar içinde geçti; onlarla hiçbir zaman çelişkilerimiz olmadı. Birlikte olmük, arkadaş olmak, iş ortağı olmak, evlenmek gibi şeyler yadırgatıcı olaylar değil. Hiçbir zaman da sorun olmadı. Gökçe Adalı Vasili deniz dibine daldığında hava tüplerinin motoru Hakkı Kaptan’ın elindeydi. İşte iki ayrı ulustan iki adam; kitabımda buna benzer birçok örnekler var.
-- Piri Reis gemisiyle siz de petrol aramalarına katıldınız gerçekten petrol arandı, petrol bulunabildi mi? Amaç tümden bu muydu?
--Piri Reis gemisi petrol arayacak bir donanıma sahip değildi. Piri Reis’in amacı ulusal onurumuzu kurtarmaktı. Yunanlılar petrol arıyordu. Biz de adayalım dedik. Uluslararası sulara çıktık.
-- Kitabınızı baştan sona okudum. Türk halkıyla Yunan halkı arasında hep uyumluluklar anlatılmış. Aralarında hiç ayrılıklar yok muydu?
-- Ege’de Türkler Rumlar birbirlerini o kadar alışmışlar ki, kullandıkları dil bile iç içe girmiş, kültürleri bütünleşmiş. Bu yüzden hiçbir aykırılıklar yok. Ancak aykırılıklar resmi makamlar arasında var.
-- Peki Helenistik akım ne oluyor?
-- Bu 1800 yıllarında gelişen ulusalcı eylemlerden kaynaklanıyor. O zamanlar ulusal bir sorun vardı. O nedenle Osmanlılar baş kaldırdılar, ulusal devletlerini kurdular. Ama politikacılar her zaman Helenistik eylemi ayakta tutmaya çalışıyorlar. Oy almak, başa geçmek için yapıyorlar bunu!
-- Şimdi?
-- Halkların birbiriyle tanışmış olması daha önce varmış gibi gösterilen bu sorunları ortadan kaldırıyor. Yunan halkı sürekli Türklerle barış içinde yaşamak istiyor.
--Yunanlıları hep düşman göstermek isteyenler var…
-- Asıl emperyalistelr göz ardı ediliyor. Bilindiği gibi Yunanistan kendiliğinden Anadolo’ya girmiş değildi. Arkasında adı herkesçe bilinen emperyalistler vardı. O nedenle Yunanistan’ı düşman göstermek yanlıştır. Yunanistan emperyalizmin maşası olarak kullanılıyor.
-- Maşa durumuna neden düşüyorlar? Helen uygarlığından pay almamışlar mı?
--Aslında Helen uygarlığı Batı Anadolu’da gelişmiştir; daha sonra Yunanistan’a yansımıştır. Şu anda ulusal gelirleri Türkiye’nin dört katı olduğunu düşünürsek uygarlıktan ne denli pay aldıkları ortaya çıkar!
-- Kitabınızda Ateş tanrısı ya da petrol tanrısı Hafaistos öyküsü anlatılmakta, o zaman petrol varmış da şimdi mi yok?…
--Ege’nin iki yakasında da binlerce yıl petrol bulunduğuna en büyük kanıt Tanrı Hafaistos’tur. Hiçbir çaba göstermeden mitolojik öykülere girecek denli ortaya çıkan petrol, binlerce yıl sonra bütün gelişmiş teknolojiye karşın ne Yunanistan’da, ne Türkiye’de bulunabilmiştir! Gelecek yılların petrol deposu olarak, Yunanistan ve Türkiye’den bazı güçlerce saklanıyor!…
-- Türkiye kendi kaynaklarıyla bu petrolü bulamaz mı?
-- Türkiye dışa bağımlı hale getirilmiş demir yolları ikinci plana alınıp karayollarının öne geçmesiyle Amerkan emperyalizmi başlamıştır. Türkiye başbakanlarının Amerika devlet başkanlarıyla çektirdiği fotoğrafların reklam araçları olarak kullanıldığı bir ülke; zayıflamak için Amerika’ya gidenlerin başbakan olduğu bir ülke… hal böyle olunca emperyalizmin çıkarlarına ne kadar aykırı davranabileceğimiz sorusu geliyor akla? Türkiye Amerikan yardımı almakla, Nato’ya girmekle ve giderek günümüzdeki mali kuruluşların ekonomik programını uygulamakla Kemalizm çizgilerinden uzaklaşmıştır. Bu 1950’den bu yana sürmektedir. Böyle olunca petrol bulmamız zorlaşmaktadır.
-- Kitabınızda bir de şunu gördüm. Yunanistan’a göçmen olarak giden Rumlar Türkiye’ye geri dönüyorlar. Neden?
-- Türkiye’den Yunanistan’a göçen Rumlara Yunan makamları ikinci sınıf muamelesi yapıyorlar. Bu yüzden onlar da Türkiye’ye geri dönüyorlar. Örneğin, Dr. Fako (s. 41)
-- Kitabınız için söyleyeceğiniz başka bir şey var mı?
-- Hayır. Teşekkür ederim.
-- Yordum sizi, ben teşekkür ederim.
…
(*).Yeni Adana,16. Eylül 1987 tarihli sayısında yayınlamıştır.
Celal Başlangıç- KALİMERHABA, 1. Baskı, 88. s., 1987, İstanbul.