Keçi Kalesi definecilerin gazabına uğramış VAHİT ŞAHİNHintli pasifist siyasetçi ve düşünce adamı Gandhi bir sözünde ,’’Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür’’diyor.
Yıllardır Etekli Köyüne giderim, orada yazlık bir evim var. Biraz araştırmacı olduğumdan gittiğim her yer ile ilgili ilginç yerler, kişiler var mı diye sorarım. Bana keçi kalesinden bahsettiler. Bu yeri hiç kimsenin bilmediğini, tanınmaya ihtiyacı olduğunu söylediler. Bura ile ilgili içimdeki merak duygusu gelişti. Ama bir türlü gitmek nasip olmadı.
Bu kez ailemle birlikte yeniden Etekli Köyüne giderken onlara sizi Keçi kalesi’ne götüreceğim dedim. Gandhi'nin söyeldiği gibi söz ağzımızdan çıkar çıkmaz davranışımıza dönüşmeye başladı. Oraya nasıl gidileceğini tanıdıklarıma sordum. Çok uzak ve dik bir kale olduğunu, 2saatlik bir yürüyüşten sonra gidilebileceğini ifade ettiler.
Bir gün sonra Amcamızın oğlu, kuzenimiz Salim Hatipoğlu geldi. Yıllık izinde imiş. Birden bire Keçi Kalesine gidip gitmediğimi sordu. Kendisi bir kez gitmiş. Ama bayanların kaleye çıkmakta zorlanacağını söyledi. Onun üzerine iki kişi gitmeye karar verdik. Ertesi sabah 06.00’da yola koyulduk. Araba ile 20 dakika sonra Tereli Yaylası civarındaki Maden Ocağı yanına kadar geldik. Park ettik. Sırt ve omuz çantamızı alarak yola koyulduk. Sürekli tırmanışta idik. Bir saat sonra kalenin dibine vardık. Çok dik ve sarptı. Salim de nereden çıkıldığını unutmuştu. Başladık tırmanmaya.. Kalenin eteklerinde keçiler vardı. Bizi görünce bağırmaya başladılar ve uzaklaştılar. Devam ettik. Güçlükle 45 dakika sonra büyük kayanın altına geldik. Çok büyük siyah bir karayılan yanımızdan hızla uzaklaştı. Bu şahmeran gibi yılan Keçi Kalesinin bekçisi imiş. Biraz daha yukarı çıkınca sanki oyulmuş gibi bir mağarada suya rastladık. Tahminen 1900 metrede buz gibi bir suyun bulunmasına hayret ettik. Elimizi yüzümüzü yıkayıp, sudan kana kana içtik. Demek ki yılanlar ve keçiler bu sudan yararlanıyor diye düşündük. Ama bizden önce gelenlerin de olduğunu gördük. Orada ateş yakmışlar. Fotoğrafları çektikten sonra yeniden yola koyulduk. Yarım saatlik tırmanıştan sonra tepeye önce Salim çıktı, beş dakika sonra da ben vardım zirveye.. Kaleyi ele geçirmiştik. Tam zirvede keçi dışkıları çoktu..Ve tazeydi..
Üzerimizdeki tişörtlerimiz ve iç çamaşırlarımız sırıl sıklam olmuştu. Çıkarıp astık. Etrafı izledik. Aladağ ilçesine bağlı Posyağbasan, Kıcak, Büyük Sofulu, Gerdibi Köyleri, bizim Etekli Köyünün Tereli Mahallesi ayaklarımızın altında idi. Karşımızda kartalların uçuştuğu daha büyük bir dağ vardı. Kartal Kayası adını koyduk. Salim’e kartalların gelip su içtiği ve yıkandığı yer olan‘’Kartal Çimeği’’ nerede diye sordum. O da eli ile tarif etti. Aşağılarda, çok uzaktı. Oraya da gidecektik.
Kalenin içinde oturduk, azığımızı açtık, kahvaltımızı yaptık. Sonra kale içinde incelemelerimiz sürdü. Her taraf kazılmıştı. Define avcıları burayı tarumar etmişler. Burada 40 deve yükü altın olduğu yayılmış.
Keçi Kalesi ile ilgili bazı hikayeler anlatılıyor. Birisi şöyle: ‘’Bir gün düşman (muhtemelen Türkler), çevresinde yöre halkının(yine muhtemelen Rum) yaşadığı bu kaleye saldırmaya karar veriyor. Kalenin etrafı kuşatılıp, gündüzleri saldırı düzenleyip geceleri bekleyerek bir miktar süre geçiriyorlar. Derken kale içinde yaşayan halkın erzakı azalıyor ve bir gece keçilerin boynuzlarına mumlar ve kandiller bağlayıp kale dışına çıkartıyorlar. Bütün sürüyü doğruca düşman karargahı üzerine sürüyorlar ve neye uğradığını şaşıran düşman bozguna uğrayarak bölgeyi kaçarak terk ediyor.’’
Diğer hikaye de şöyle: ‘’Bir zamanlar Selçuk yöresinde yasayan bir kral varmış. Karısı ölünce bütün sevgisini kızına yöneltmiş. Onu korumak için bulduğu en yüksek yere bir kale inşaa ettirmiş ve kızıyla birlikte oraya yerleşmiş. Civardaki düzlüklerde koyunlarını otlatan bir de çoban varmış. Çoban kralın kızını hiç görmemiş olmasına rağmen ona aşık olmuş, sürekli onu düşünüyor ama ona ulaşmanın bir yolunu bulamıyormuş. Bir gün gölgesinde oturduğu ağaca bir güvercin konmuş. Güvercinle çoban arkadaş olmuş ve çoban güvercine derdini anlatmış. Güvercin çobana yardim etmeyi kabul etmiş ve çobanın kıza yazdığı mektubu kaleye taşımış. kız penceresine konan güvercini görünce çok sevinmiş ve mektubu görüp okumuş. Çobanı hiç tanımamasına rağmen o da yazdıklarından etkilenip ona asık olmuş. Uzun sure böyle mektuplaşmaya devam etmişler. Sonra çobanın aklına bir fikir gelmiş, sürüsündeki keçilerin tepelerine mum yerleştirmiş ve sürüsünü kaleye doğru surmuş. Kendilerine doğru yaklaşan bu kalabalığı görünce kaleyi koruyan askerler korkup kaçmış ve böylece çobanla kız da kavuşmuşlar.’’
Hiç kime olmayan bir şeyi hayal edemez. Her hikayede bir gerçek vardır. Hikayesi ne olursa olsun, Karaisalı’daki Keçi Kalesi’ne çıkmak, orada yaşamak aklı karı değil. Yaklaşık 2 bin metre yükseklikte kayalar düzgün şekilde işlenmiş, duvarlar örülmüş. Tepede küp kırıkları vardı. Tarihi konusunda net bir bilgi yok. Zaman ötesi zamanlardan kalan bir şey bana göre. Bugünkü teknoloji ile yapılması mümkün olmayan bir yerdi burası. Aklımda kalan tek şey Keçi Kalesinin zirvesinde bol bol keçi boku olmasıydı.
Salim ile birlikte Keçi Kalesi ile vedalaştık ve yavaş yavaş inmeye başladık. Yanlış yerden indik ve uçurum kenarına geldik. Buradan inmek mümkün değildi. Geri zirveye tırmandık. Birkaç tehlike de atlattık. Ama sonunda yolumuzu bulduk. Bir saatte indik. Kartal Çimeğine doğru yola koyuluk. Aşağıdan Keçi Kalesi’ne baktığımda, bu yüksek yere nasıl çıktığımıza hayret ettim. Gerçekten de akıllı adam işi değildi. En kısa zamanda Adana Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi’ne giderek rapor almam gerekecek. Bir daha Keçi Kalesine çıkmamak üzere yemin ettim.
Bir saatlik yürüyüşten sonra Kartal Çimeği denen yere vardık. Hayal kırıklığına uğradım. Karşı Kartal Kayasında uçuşan kartalları gördük. Onlar Kartal Çimeği denen yere gelerek su içip yıkanırlarmış. Büyük bir tekne var. İçine akan buz gibi suyu görünce elimizi yüzümüzü yıkadık. Ayaklarımızı suya soktuk. Dinlendikten sonra sabah kahvaltısından kalan azığımızda ne varsa onları yedik.
Sonra yavaş yavaş 2 saatlik bir yürüyüşten sonra aracımızı park ettiğimiz yere geldik. Sonrada Etekli köyüne vardık.
Böylece bir Keçi Kalesi merakımızı da gidermiş olduk. Eğer oraya gitmek isteyen olursa öncelikle ‘’Deli Raporu’’ almaların ve giderken de ailesine not yazarak, ‘’Hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi isteğim ile Keçi Kalesi’ne çıkıyorum. Başıma bir iş gelirse hiç kimse mesul değildir’’ diye de not yazmayı ihmal etmesin…
|
Keçi kalesi 26/03/2019 09:37
Yıllar önce gittiğimiz keçi kalesini Sakaryada arkadaşa anlatırken arkadaş kaleyi merak etti görsel olarak göstermek için ararken bu makaleyi buldum şok oldum Vahit abi çok güzel anlatmışsın teşekkür ederim. Misafir - Salih Hayipoğlu
Keçi kalesi 26/03/2019 09:19
Yıllar önce gittiğimiz keçi kalesini Sakaryada arkadaşa anlatırken arkadaş kaleyi merak etti görsel olarak göstermek için ararken bu makaleyi buldum şok oldum Vahit abi çok güzel anlatmışsın teşekkür ederim. Misafir - Salih Hayipoğlu
|