Öyle böyle bir savunma da değil. Zannedersiniz ki Türkiye'de demokrasiye müdahale edilmiş, sokaklarda tanklar geziniyor.

Aman Allahım!..

Parklarda, meydanlarda demokrasi nöbeti dahi tutturuyorlar.

Tek parmağını kıyma makinasına kaptırmış kasap çırağının el sallaması gibi, baş parmaksız avuç içiyle selam yolluyorlar Mısır'a.

Aleyküm selam...

Katliamlara seyirci kalmamak, halkın iradesine sahiplenmek elbette insani vazifemizdir.

Nerede ve kimin uyguladığına bakmaksızın; faşizme karşı topluca direnç göstermek, aynı direnci gösteren diğer ülkelerle işbirliğine gitmek, sergilenecek en onurlu davranıştır.

Bu noktada, AK Parti iktidarıyla aynı çizgide duruyorum.

Aramızdaki tek zig-zag, Aytaç Durak meselesine gelince beliriyor.

Taaaa Türkiye'den Mısır'a kadar demokrasi köprüsü kuruyoruz ancak, Ankara'dan Adana'yı bir türlü göremiyoruz.

Sayın Başbakan...

Bazen öyle laflar ediyorsunuz ki, sizi barış ve demokrasi ödüllerinin alternatifsiz adayı gösteresim geliyor. Coşkunluğum dinip, Aytaç Durak ve Adana Büyükşehir Belediyesi'ni hatırlayınca, tüm yargılarımı yerlebir ediyorsunuz.

Her şeyden önce kafamızdaki karışıklığı netleştirmemiz gerekiyor;

Demokrasi vazgeçilmezimiz midir, yoksa işimize geldiğinde askıya alabileceğimiz bir yöntem midir?

Eğer ilk şıkka evet diyorsak, artık demokrasi ayıbına dönen Aytaç Durak ve Adana Büyükşehir Belediyesi handikabından kurtulmamız gerekiyor.

Soruşturmanın selametiyse eğer; ortada bir soruşturmanın kalmadığını, açılan davalardan bile Aytaç Durak'ın aklandığını hatırlatmak isterim.

Şunu da altını kalınca çizerek belirteyim, Aytaç Durak'ı günahım kadar sevmem. Hayatımda oy verişliğim de yoktur.

Ancak, demokrasinin tarifi gereği, sizin de defalarca tekrarladığınız gibi; "Sandıkla gelen, sandıkla gider."

Siz de biliyorsunuz, idari kararlarla halk iradesini hiçe saymak, demokrasiyle uzaktan-yakından bağdaştırılamaz.

Daha başka söze gerek var mı bilemiyorum:

Kahire oradaysa, Adana burada.

(Adana Haber Gazetesi-23.08.2013-Murat Karaköseoğlu)