"Çocuk sahibi olamayan çiftlerin yüzde 30-35'inde erkeğe bağlı nedenler tek başına görülürken, yine yüzde 30-35'inde kadına ve erkeğe bağlı nedenler bir arada görülüyor."
Bir çocuk dünyaya getirmek ve onu hayata hazırlamak hemen her çiftin arzusu. Ancak toplumun yüzde 15-20'si planlı birlikteliğe rağmen kısırlık nedeniyle çocuk sahibi olamıyor. Kısırlık söz konusu olduğunda genel kanı sağlık sorununun kadınlardan kaynaklandığı yönünde. Ancak Acıbadem Adana Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Volkan Noyan, bu kanının bir yanılgı olduğuna dikkat çekiyor: "Çocuk sahibi olamayan çiftlerin yüzde 30-35'inde erkeğe bağlı nedenler tek başına görülürken, yine yüzde 30-35'inde kadına ve erkeğe bağlı nedenler bir arada görülüyor."
Önce sorunun nedenini bulmak gerekiyor Erkek faktörünün değerlendirilmesinde 3-5 günlük bir cinsel perhiz sonrasında alınan meni örneğinin incelenmesinin önemli olduğunu belirten Prof. Noyan, “Meni örneğinin incelenmesini içeren spermiyogram testinde, mililitredeki sperm sayısı ile birlikte, hareketli sperm oranı ve sperm yapısı da değerlendiriliyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2010'da güncellenen semen analizi kriterlerine göre, menide toplam sperm sayısı için alt sınır 39 milyon, mililitredeki sperm sayısı içinse alt sınır 15 milyon kabul ediliyor. Toplam hareketli sperm oranının en az yüzde 40, ileri hareketli sperm oranının ise en az yüzde 32 olması bekleniyor. Yapısal olarak tamamen normal olan ve hiçbir anormallik taşımayan sperm oranının en az yüzde 4 olması da yine alt sınır olarak kabul ediliyor. Bu kriterlerin bir ya da bir kaçındaki bozukluk erkekte kısırlığa neden oluyor” diyor. Erkek kısırlığının tedavisinde sperm parametrelerini düzeltebilmek için ilaç ve vitamin takviyelerinin yer aldığı tıbbi tedaviler ve cerrahi müdahaleler uygulanabildiğini söyleyen Prof. Noyan, “Hipofiz hormonlarının eksikliği gibi çeşitli hormonal bozukluklarda tıbbi tedavi etkili oluyor ve sperm parametreleri normale dönebiliyor. Doğrudan testise bağlı nedenlerde ise ilaç tedavilerinin etkinliği oldukça sınırlı” diyor. Varikosel hastalığı olanlarda uygulanan cerrahi tedavilerin de yararının tartışmalı olduğunu ve iyi seçilmiş hastalarda uygulanması gerektiğini belirten Prof. Noyan, “Dolayısıyla erkek kısırlığında, gereksiz cerrahi yöntemler ve uzun süreli etkisiz tıbbi tedavilerle zaman kaybetmemek önemli” diyor. Hafif erkek kısırlıklarında, çocuk sahibi olabilmek için birkaç kez aşılama tedavisinin denenebileceğini belirten Prof. Noyan, "Bu hastalarda aşılama ile gebelik elde edilemezse tüp bebek tedavilerine geçmek gerekiyor, defalarca aşılama uygulanmasını önermiyoruz. Şiddetli erkek kısırlıklarında ise doğrudan tüp bebek uygulamalarına başvurulması daha doğru” diyor. “Erkek kaynaklı kısırlık sorunu olan çiftlerde, tüp bebek tedavisi sürecinde spermler çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra seçiliyor ve mikroenjeksiyon yöntemiyle doğrudan yumurta hücresinin içine bir adet sperm yerleştiriliyor. Dolayısıyla normal koşullarda çocuk sahibi olamayacak birçok çiftin gebelik elde etmesi sağlanabiliyor” diyen Prof. Noyan, tüp bebek tedavilerindeki yeni gelişmelerle erkek kısırlıklarında başarı oranının giderek arttığını belirtiyor.
Spermin yapısal özellikleriyle tüp bebek tedavisinin başarısı arasında yakın bir ilişki olduğuna dikkat çeken Prof. Noyan, “Spermdeki ciddi baş anomalileri, döllenme ve gebelik oranlarında azalmaya neden oluyor. Normal mikroenjeksiyon işleminde spermler yaklaşık 400 kat büyütülerek inceleniyor. IMSI olarak bilinen “intrasitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm enjeksiyonu” yönteminde ise, sperm seçimi yaklaşık 6000 - 7000 kez büyütme ile yapılıyor ve sperm çekirdeği çok daha detaylı değerlendirilerek vakuol adı verilen ve genetik hasarı gösteren yapılar saptanabiliyor” diyor. Prof. Noyan, IMSI yöntemi ile daha kaliteli sperm seçiminin şiddetli erkek kısırlığı saptanan ve önceki tüp bebek denemelerinde döllenme problemi yaşanmış hastalarda, döllenme oranlarını yüzde 20-40 artırabildiğini de belirtiyor.
Menide hiç sperm olmaması olarak tanımlanan “azospermi” durumunda, sperm hücrelerinin cerrahi yöntemlerle elde edilmeye çalışıldığını anlatan Prof. Noyan, “Testise bağlı nedenlerle gelişen azospermide, testis dokusu cerrahi yöntemlerle açılıyor ve farklı bölgelerden örnekler alınarak sperm aranıyor” diyor. Mikro TESE olarak bilinen “mikroskopik testiküler sperm eldesi” yöntemiyle sperm üreten kanalların mikroskop eşliğinde büyütülerek incelendiğini söyleyen Prof. Noyan, “Bunun sonucunda sağlıklı görünen kanallardan, testis dokusuna çok daha az zarar verilerek biyopsiler alınıyor. Bu yöntemle sperm bulma olasılığı yüzde 50-60'lara çıkıyor ve diğer yöntemlerle daha önce sperm bulunamamış hastalarda da sperm bulunma şansı yakalanabiliyor” diyor.
|
589 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |