"Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, babamın baskısıyla götürüldüğüm bu gezide, yıllarca yanıbaşında yaşadığımız halde, Karaisalı'nın doğal ve tarihi değerlerinden habersiz olduğumuzu gördüm ve bir Turizm Öğrencisi olarak utandım."

 İPEK KARATAŞ/EGEMEN GAZETESİ-ADANA

Çukurova Gazeteciler Cemiyeti'nden babamın telefonuna "Pazar günüKaraisalı'ya gezi düzenliyoruz. Katılmak ister misiniz?" mesajı geldiğinden sonraki 3 gün benim için kabus gibi geçti. Babam, önce anneme sordu: "Gidelim mi? isimlerimizi yazdırayım mı?" Yerköprü'de buluşalım" dediğinde, annemin yüzü sapsarı oldu. Çünkü yürümeyi hiç sevmez. "Erol sen yürüyemezsin" diyerek kurtuluşu babamda aradı ama, Babam hiç umursamadı. "Ben hergün naz 510 kilometre yürüyorum" dedi. Yola koyulduk. 
Daha kanyona yeni girmiştik ki, muhteşem bir manzaranın ortasınAnnem temkinliydi. "Nereye gideceğiz, sadece Karaisalı'ya mı? 
Eğer öyleyse ben kaç kez gittim" dedi. Babam da "Hayır canım. 
Gezeceğiz. Yerköprü'ye filan gideriz, ancak fazla bir bilgim yok" diye yanıtladı. Düşündüm ki,Karaisalı, Adana'nın küçük bir ilçesidir. 
"Orada gezilecek nere var ki? 
Nereyi gezeceğiz" dedim kendi kendime...Pazar sabahı, ÇGC'nin önünden otobüslere bindik. Bizim otobüsümüzde Mesut Eray vardı. 
O söyledi, biz coştuk. Sonradan öğrendim ki, diğer otobüste de Musa Alkan Varmış, o söylemiş, onlar da coşmuş. Başlangıç hiç de da bulduk kendimizi... Aşık olmamak imkansızdı. Daha önce buraları gezenler, bizi bilgilendiriyorlardı. Annem bizi hayretler içerisinde bıraktı. Bir iki son derece dik yokuş hariç hiç zorlanmadı. Fatoş Tekbaş, Yasemin Kara, Behiye Birincioğlu ve kızları güle oynaya gidiyorduk. Herkesin yüzünde gülücükler ve memnuniyet ifadesi vardı. Yolda, Çukurova Üniversitesinin gezi kolu öğrencileriyle karşılaştık. Sohbet ettik. Osmaniye TV'si babamla röportaj yaparken, yanımızdan turistler geçti. Onlara İngilizce izlenimlerini sorarken, Osmaniye TV'si fena değil diye düşündüm. 
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, babamın baskısıyla götürüldüğüm bu gezide, yıllarca yanıbaşında yaşadığımız halde, Karaisalı'nın doğal ve tarihi değerlerinden habersiz olduğumuzu gördüm ve bir Turizm Öğrencisi olarak utandım... Karaisalı’da bizi Belediye Başkanı Saadettin Aslan karşıladı. Çok güzel bir manzara "Röportaj yapsana" dedi. Ve ilk TV röportajımı Kapıkaya Konvoyunun ortasında gerçekleştirdim. 
Cafer Esendemir  2.5 saat demişti ama biz 2 saatte varış noktasına ulaştık. Orada biraz dinlendik, sonra otobüsle Alman Köprüsü'ne gittik. Manzara muhteşemdi. Biraz önce içinden geçtiğimiz konvoy bütün ihtişamıyla ayaklarımızın altında uzanıyor eşliğinde kahvaltı ettik. Sonrasını hiç ara vermeden anlatmak istiyorum. 
Tekrar otobüslere bindik. Birkaç kilometre ilerledikten sonra otobüslerden indik. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir, yüksekç e bir yere çıktı ve rotamızla ilgili bizi aydınlattı. "Arkadaşlar, şimdi Kapıkaya Kanyonuna gireceğiz. 
Bu kanyon 7.5 kilometre. 
Yürüyüşümüz yaklaşık 2.5 saat sürecek. Yürüyemiyeceklerini düşünenler, otobüslere binsin, du. Popüler kültürün yarattığı robotluk ruhum dağların arasında yok olmuştu. İçimden geziyi düzenleyen Gazeteciler cemiyetine defalarca teşekkür ettim. Umarım benimle aynı yaşta olan genç arkadaşlarım da bir kaç saatliğine de olsa insanı yıpratmakta birebir olan kent ortamından uzak biryerlere kaçıp, önyargısız doğal yaşamla buluşma imkanı yakalar! Bir daha ki sefere, Aladağ'a gidecekmişiz. Şimdiden hazırlanıyorum ve Karaisalı gezisi gibi nazlanarak değil, en önde gideceğim. 

Yorumlar