Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi195
Bugün Toplam1127
Toplam Ziyaret1823817

Emekli Kurmay Albay ALİ MARALCAN/Yeni Adana Gazetesi'nde yazdı


ADANA NIN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİNDE
ERMENİLERİN ADANA HALKINA YAŞATTIKLARI 10 TEMMUZ 1920 "ADANA NIN KARA GÜNÜ" "KAÇ-KAÇ" OLAYININ ACI, HAZİN VE GERÇEK ÖYKÜSÜ


"Bana milletin kurtuluş yolunda ilk girişim duygusunun bu topraklardan gelmiş olması sebebiyle hemşerisi olmakla övündüğüm bu toprakları kutlarım" Mustafa Kemal Paşa Adana'nın Kara Günü, 10 Temmuz 1920 Kaç kaç olayı Bundan tam 95 yıl önce 10.temmuz 1920 tarihinde Fransızlar ve özellikle Ermeniler tarafından Adanalılara uygulanan en korkunç zulüm ve işkence yapılmıştı. Bu olayın tarihteki ismi "KAÇ-KAÇ" tır.

Adanalıların işgal süresince uğradıkları en büyük işkence zulüm ve toplu katliam olayına tarih yazarları, Adana'nın "KARA GÜNÜ" olarak tespit etmişlerdi.

Bu acı ve hüzün dolu tarihi olayı nefretle anıyor yapanları ve onlara bu konuda destek veren Fransız Milletini'de kınıyoruz.

İŞGALİ MÜTEAKİP FRANSIZLAR TARAFINDAN UYGULANAN ERMENİ POLİTİKASI VE FAALİYETLERİ
Ermeniler, yaratılış itibariyle ancak güçlü olanın yanında yer almışlardır. Örneğin, Türklerin Anadolu'ya gelmesiyle, Bizans'a karşı Türklerin yanında yer almışlardır. Çünkü, Türkler o sırada güçlüydüler ve bu asırlarca böyle devam etmişti. Mondros Mütarekesi'nden sonra ise, Türkler zayıf duruma düşmüş bulunuyordu. Türk yurdu ucundan kıyısından istila edilmişti. Böylelikle güç başkasının eline geçmiş gibi görünmekteydi. Öyle ise, güçlü olanın yanında yer almaları tabiatları gereği idi.

Ayrıca bir başka husus da; İtilaf Devletleri, Kafkasya'dan Kilikya'ya kadar uzanacak "Büyük Ermenistan" fikrinden vazgeçmeyeceklerini ve böyle bir politikayı da Türklere kabul ettirebilecek güce sahip olduklarını tahmin ediyorlardı
.
Diğer taraftan, Fransa'nın Çukurova politikası başlıca iki doğrultuda kendini gösteriyordu; Ermenilere askeri harekette yer verilmesi ve Çukurova'nın idari yönden Ermenileştirilmesi. Ayrıca Ermenilerin Kilikya'daki isteklerini destekleyen Fransa, Adana ve İskenderun bölgeleri üzerinde Ermenilerin tarihi rolleri bulunduğunun kabul edilmesine taraftardı. Fransızlar, Ermeni isteklerini desteklemekle beraber, bu verimli topraklardan ayrılmayı da istemiyorlardı. Böylece o zamanlar Fransa Başkanı Briand da bu hususta şunları söylemiştir.
"Adana bölgesi ve Mersin limanıyla İskenderun, doğal ve mükemmel bir körfez teşkil eder. Buna karşılık stratejik savunmayı sağlayacak dağlar, körfezden bir hayli uzaktır. İşte bu sebepledir ki, askeri tesir sahamızın sınırlarını, Ermenilerin rıza ve istekleri üzerine, daha ötelere götürmek istedik."

TESPİT EDİLEN ERMENİ POLİTİKASI NASIL BİR UYGULAMA İLE GERÇEKLEŞTİRİLECEKTİ
İşgali müteakip Ermeniler, bazı cemiyetler kuruyor ve bu cemiyetler vasıtası ile faaliyete geçiyorlardı. Bu cemiyetlerden biri Gençlik Demekleri idi. Çukurova'ya gelen Ermenileri müstahsil duruma getirmek, Türkleri Fransız makamlarına jurnallemek ve gençlerini siyasi cemiyetlerle yetiştirmek yönünden gayret sarfediyorlardı. Sık sık gösteriler düzenliyorlar ve her fırsattan yararlanarak, hülyasını güttükleri Ermenistan krallığının bayrağını çekiyorlardı. Ermeniler bu fırsattan azami derecede istifade etmek ve Fransızların gözüne girebilmek için Türklere karşı tecavüzlere başlayarak, ikinci bir cemiyet olarak da Ermeni İntikam Alayı nı kurdular. Bu konuda yazar Ali Sarp: "Adana'da teşkil edilen Ermeni İntikam Alayı alenen zulüm ve itisaf bayrağını açmış idi. Fakat bu alay kimden intikam alacaktı? Ordu terhis edilmiş, Adana vilayeti kontrol altına alınmış idi. Fransızlarca bu ünvan altında bir alay teşkiline nasıl muvafakat ediyorlardı. Bu intikam alayına ne lüzum vardı. Fakat onların hedefi yalnız Türk Hükümeti, Türk hakimiyeti değildi. Bizzat Türk Hayatına kast idi ve bilhassa onu yaşatmamak, onu boğmak öldürmek idi" demektedir.

Nitekim Ermeni intikam hareketleri Şubat 1919'da korkunç bir artış göstermiştir. Fransızlar bile buna tahammül edememişler ve Ermeni Gönülleri'nden bir taburu dağıtarak, 1 Mart 1919'da Port Said'e göndermişlerdi. Ermenilerin vahşiyane hareketleri oldukça hızlı bir şekilde devam etmişti.

O GÜNLERDE POZANTI'DA YAYIN YAPAN YENİ ADANA GAZETESİ BU "KAÇ-KAÇ" OLAYINDAN ŞU ŞEKİLDE BAHSEDER
Adana'nın Kara Günü (10 Temmuz 1336/1920) Geçen sene Fransızlarla akd edilen mütarekenin nihayet bulduğu günleri takip eden günlerde Fransızlar, ateşlenmiş Ermeniler, gayz ve ihtirasla zavallı İslamların başına bela kesilmişlerdir. Her geçen gün Adana için kanlı bir matem gölgesi bırakıyordu. Kafkas dağlarından gelen haydut 'Şişmanyan' Ermeni kilisesinde bir hükümet tesis etmiş burada sokaklardan toplanan islamlar bin bir türlü engizisyon cezalarıyla idama gönderiliyordu.
Bütün şehri zulüm, felaket doldurmuştu.

Sırtlan hisli Adana askeri valisi Fransız Bremond, Adana 1.
Fransız Tümen Komutanı General Dufieux cellatlarına emir vermiş memleket kan ve ateşle boğuluyordu. Bu hainlikler gittikçe artıyor. Bu son Müslümanların kalbi zulüm korkusuyla titriyor.
Kafile kafile kadın, çocuk yollara dökülmüş şehrin güney doğru akıp gidiyordu.

Temmuz'un onuncu günü şehir bir mezbaha halini aldı. O gaileden yarım saat sonra tertip edilen ihtilal başlamış, şehrin Ermenilerle meskun olan aksamından cehennemi bir ateş açılmıştı. Yollarda, sokaklarda bir çok zavallıların cesetleri yatıyor.

Kızlar, kadınlar canlarını kurtarman için yalın ayak, baş açık Temmuz güneşinin kızgın alevleri içinde yükselen, kesif tozlara boğularak akın, akın hicret ediyorlardı. Anasını kayıp eden yavrular, göğsü delinmiş yavrusunun üzerine kapanan ak saçlı analar namusu üzerine titreyen bakirelerle ovalar, obalar dolmuştu.

Hicret başlamış, kanlı eller ufka doğru yükselmiş, sırtlan sadaları bu kafaların arkasından yükseliyordu. Günler geçti.

Gülistan gibi kıymetli memleketimiz baykuş yavrularına döndü.
Kanlı eller saf-ı Seyhan kenarında yıkandı. Türk hazineleri yağma edildi.

Bu gün hâlâ kulaklarımızda uğuldayan bir çok zehirli sedalar var. (Geliyorlar, doldurdular Ah namusum... yavrum) bu sözleri her ağız ayrı ayrı söylüyor.
« On Temmuz bilesiniz ne kara gündü, Obalar göç etti, ocaklar söndü, Adana bir yangın yerine döndü, O günden ruhlarda bir sızı vardır, Şafakta kanların bir izi vardır...» Birkaç gün sonra dağlar, dereler, aç, perişan, göç selleriyle doldu. Bu sel tâ orta Anadolu'ya, Niğde'ye Bor'a ve daha ilerilere kadar uzandı, gitti.

SONUÇ OLARAK:
Türk köylüsünün göçü sadece Ege ve Marmara ile sınırlı kalmadı. Adana'da "kaçkaç" yapıldı. Yunanlıların ilerlemesinden yararlanan Fransızlar Adana'da Ermenilerle birlikte baskılarını artırdılar. Ardından Türkler Toruslar'ın eteklerine çıkarak kenti terk etmeye başladılar. Günlerce süren göç karşısında on binlerce kişi kenti terk etti. Göç edenlerin sayısı 40.000'i buldu.

Toroslar'ın etekleri aç susuz binlerce Adanalı ile doldu. Ve kaçkaç yapılırken yüzlerce Türk katliama uğradı. Kimi çadırlardan ağıtlar yükseliyor, kimisinden de sessiz sessiz hıçkırıklar çıkıyordu. Feryatlar figanlar mahşeri kalabalığın uğultusu gibiydi.
Karacaoğlan'ların, Dadaloğulları'nın yurdu perişandı. Adanalı kadın, çoluk çocuk canını kurtarmak için Toroslar'ın eteklerine göç ederken, Ferda gazetesi ise Adanalılara karşı gerçekten çok büyük bir ihanet içerisindeydi. Gazete zor durumda olan Adanalılarla alay etti. Ferda gazetesinin yazısı şöyleydi: Ferda:"Nereye efendiler! Adana'yı kurtaracaktınız, tabana kuvvet kaçıyorsunuz!" Bu ihaneti yazan Milli Mücadele karşıtı bu gazeteler dönemin en son teknikleriyle ve birinci sınıf hamur kağıtlara basıldı ve elden sokak sokak, ev ev parasız dağıtılarak havadan ve Fransız uçaklarıyla şehre ve cephelere, atıldı. Ama bu gazetelere halk rağbet etmedi hiç. Ferda, Adana Postası, Rehber-i İtidal gibi ihanet gazeteleri adeta Fransız işgalcilerin resmi yayın organı gibi görev yaptı. Fransız valisinin sözleri bu gazetelerde yayımlandı.

Bu gazeteler o sözleri süslü puntolarla manşetlerden verirken, Mustafa Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliye aleyhinde akla hayale gelmeyecek iftiralara devam ettiler aylarca.

Kahraman gazeteci Ahmet Remzi, Hafız Mahmut'un Ferda gazetesinde yayımlanan bu ihanet propagandasını çürütmek için Çukurova'nın bereketli topraklarında tekrar işe koyuldu
.
Yeni Adana gazetesini çıkarabilirdi. Ama nerde olacaktı bu?
Fransızlar işgal etmişti her yanı. Onlarla iş birliği yapan Ermeniler de kol geziyorlardı sokaklarda. Hayalet perileri sokaklardan eksilmiyordu. Bir an düşündü Mustafa Kemal'in askerleri Karaisalı'yı kurtarmıştı. Gazeteyi orada çıkartabilirdi. Oradan Çukurova'yı aydınlatabilir, Mondros basınının bu yalan propagandasını çürütebilirdi.

İşte bu ihanet şebekesi gazetelerin ihanet propagandasını çürütmek için kahraman gazeteciler Ahmet Remzi YÜREĞİR ve Avni DOĞAN 25. Aralık 1918'de önce Adana daha sonra gazetenin ismi Yeni Adana olarak Milli mücadeleyi destekleyici yazılar yazmaya başladılar.

Adana'da gazetenin ikinci defa kapatılmasını müteakip, önce Karaisalı'nın Kelebek daha sonra Belemedik İstasyonlarında çok ağır ve olumsuz şartlara rağmen faaliyetlerini istasyonlarda vagon içerisinde yürüttüler. Daha sonra Pozantı'nın harabe ve yıkılmış bir binasında Kuva-yı Milliyeyi destekleyici faaliyetine devam etti.

Yeni Adana Gazetesinin Kumcusu Ahmet Remzi YÜREGİR Alman Genaral Liman Von Sanders ve Mustafa Kemal Paşa Adana'da Devir teslim törenin'de 31 Ekim 1918 tarihinde Adana'da Yıldırım Orduları Gurubu Komutanlığının devir teslim töreninde alman generali Liman Von Sanders'in "Bizim için artık yapacak bir şey kalmadı, yenildik. " ifadesine, kükreyen bir ses tonu ve edası ile Mustafa Kemal Paşa: "Müttefiklerimiz için her şey bitmiş olabilir, bizim için savaş, ulusal kurtuluş savaşımız şimdi başlıyor" diye cevap verdi.

Bu milli ve kutsal vatan savunmasını, ülkesi ve milleti ile birlikte başlatmak üzere, Adana halkına bu ulusal mücadelenin parolasını ve stratejisini kükreyen ve ateşleyen bir söylemle açıklayan rehberimiz ve ulu önderimiz Mustafa Kemal'in duygu ve düşüncelerine kalben iman ve inancıyla katılan kahraman Adanalı Kuva-yı Milliyeciler bunu çok iyi bir şekilde zaferle sonuçlandırdılar.

"Kaç-Kaç" olayı, Adanalıları gerçekten sarsmıştı. Bu hadise Fransızlar içinde kötü bir puandı. Türkler kaçmışlardı, ancak bunu kendilerine yapılan işkence ve zulmün intikamını almak için hazırlanıyorlardı. Onlar, sadece canlarını kurtarmak için kaçmamışlardı. Toroslar'da Milli Teşkilata dahil olarak Adananın kurtuluşu için savaşmak amacıyla kaçmışlardır.

"Kaç-Kaç" ta gizlenen milli ruh işte bu idi.
işte bu milli ruhla ve Yeni Adana Gazetesinin yöre halkını ve Kuva-yı Milliyecileri destekleyen ve motive eden yazıları ile şahlanan Adana'nın kahraman evlatları, Sinan Tekelioğlu komutasında 500 Kuva-yı Milliyeciler tarafından Toroslar bölgesinde 10 Nisan 1920'de 1. Kavaklıhan,19-21 Mayıs 1920'de 2. Kavaklıhan Muharebelerinde Fransızları feci bir şekilde mağlup etmişlerdir. Özellikle, Pozantı Karboğaz'da 27 Mayıs 1920 tarihinde 1000 kişilik Mesnil taburunun kahraman 44 Gülekli Kuva-yı Milliyeciler tarafından esir edilmesi ile Fransızlara büyük bir darbe vurmuştur.

27 Mayıs 1920 tarihinde 44 Gülekli Kahramanların esir ettiği Fransız Mesnil Taburu Bunun sonucu olarak Fransızlar Ankara TBMM hükümeti ile, önce 29/30 Mayıs 1920'de 20 günlük ateşkes anlaşması, bunu takiben de 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara anlaşması imzalanmıştır.
Ankara Anlaşması gereğince, Adana, 5 Ocak 1922 tarihinde özgürlük ve egemenliğine kavuşmuştur.

Adana'mızın 21 Aralık 1918 tarihinde Fransız işgali ile başlayıp, 5 Ocak 1922 tarihinde sona eren kurtuluş mücadelesine katılan ve bizlere bu mutlu ve gurur dolu günleri yaşatan , şehit ve gazilerimize, rahmet ve saygıyla anıyoruz, ruhları şad olsun!

KAYNAKÇA: TEK ADAM C.2 Şevket Süreyya AYDEMİR HATIRALARIM Damar ARIKOĞLU TÜRK-FRANSIZ MÜCADELESİ Yard.Doç.Dr. Süleyman HATİPOĞLU İHANET BASINI Aydın KELEŞOĞLU TÜRK İSTİKLAL HARBİ IV CİLT Güney Cephesi Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejili Etüt Başkanlığı



754 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar34.425434.5633
Euro36.250536.3957