SEDAT MEMİLİ yazdı. ADANA MEDYA GazetesiBazı pınarlar vardır; yanınızdan akar gider. O pınardan bir yudum su alabilme yeteneğiniz varsa hem siz hem de pınar şanslıdır. Pınar değeri bilindikçe çoğalır, kişi ise Pınar'dan beslendikçe olgunlaşır. Kendini Halk Kültürü araştırmalarına adamış sayın Halil Atılgan bana daima coşkun akan bir pınarı anımsatır. Kendisini yıllardır bilmeme karşın ilk kez birkaç yıl önce Akdeniz Türk TV'de Siyah beyaz programına konuk ettiğim zaman yüz yüze gelmiştik. Halkımızın duygu derinliğini anlatmak için iki örnek vermişti: "Mendilim işle yolla /İşle gümüşle yolla /(...)/ İçine beş elma koy / Birini dişle yolla..." "İşte halkımız bu... İşte mükemmel halkımız! Özlediği sevgilisine kavuşmayı beklerken onun diş izini bile hasretine çare olarak arıyor..." Bu tanım beni çok etkilemişti. Ardından: "Çözlerinin içine başka hayal girmesin / Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin... İstersen yum gözlerini / Tıpkı düşünür gibi Benden evvel başkası /Bakıp seni görmesin .. Halkım böylesine içtendir duygularını anlatırken..." Halktan ve halk kültüründen söz eerken bu denli duygusal coşkunluk yaşayan başka insan görmedim. Salbaş girişinde Çakıt üzerinde bir köprü vardır. Bu köprübaşında küçük, gösterişsiz ama çarpıcı bir tabela yer alır: "Halil Atılgan Toroslar Kültür ve Sanat Evi." Bu köprünün altından başlayan yola inip, Batıya doğru döndüğünüzde, O yol sizi Bozcalar Köyüne (Şimdi mahalle) götürür. Bozcalardan sonra karşınıza bir kavşak çıkar. Kuzeye gideni Durak Köyüne, (Ki bu yol Yenice'den gelen demiryolu paralelini takip eder), diğeri de demiryolu üzerinden batıya yönelir: sizi İncirgediği Köyüne götürür. Bütün gösterişi anlamında olan bu küçük tabela size yol gösterir. Her kavşak başında sizi doğru yola davet eder. İncirgediği verimli bir köydür. Daha önce Adana Karaisalı'ya bağlı iken Mersin-Tarsus'a bağlanmış. Değerli dost Mehmet Demirel Babacanoğlu da bu köyden. Sayın Atılgan Babaevni restore etmiş ve müze yapmış. İncirgediği coğrafyası resmi olarak nereye bağlı olursa olsun, kültür ve sanat evi sadece Çukurova'nın değil, ülkemizin gururlu abidelerinden biridir. Köye yaklaşınca adrese gerek yok, dalgalanan Türk bayrağı size kılavuzluk eder. Kültür ve Sanat Evi öylesine hâkim bir tepeye kurulmuş ki, Toroslarla kardeş, Toroslarla iç içe ve özdeş. Sanat Evinin 14 Mayıs 2015 günü yapılan açılışına maalesef katılamadım. Daha sonra gidip görmek kısmet oldu. MÜZE DUYGULARIMIZ VE TARİHİMİZİN VAROLUŞ ÇIĞLIĞIDIR Doğal yapısını ve özgünlüğünü koruyan İki katlı evin geniş bahçesine girdiğimde gözüme ilk çarpan "Düven" oldu. Böylesine sağlam bir ağaç levha ve jilet gibi keskin taşların, yediğimiz ekmek buğdayı ile ne ilgisi olabilirdi? Ki bu Düven'in hikayesini Taner Talaş'tan dinlediğimde düvene daha farklı bakmaya başladım. İnsanlık tarihinde binlerce yıldır kullanılan ve son 50 yıldır da hayatımızdan sessizce ayrılan ve unutulmaya yüz tutan adları ile hüzünlü bir varoluş çığlığı duyar gibi oldum. PEKİ HANGİ EMEKTAR ALETLER VARDI Sadece tespit edebildiğim kadar ile aletler harf Halil Atılgan sırasına göre şunlardı: Ağızlık: Alman Köteni: (Pulluk. Büyük Saban); Av Sandığı; Av Yakalama Fakı (Tuzağı); Bağ Bıçağı; Bağ Bıçkısı; Balta; Biz (Biz, Çizecek, çelikten yapılmış sivri bir ucu ve ahşap ya da plastikten yapılmış bir tutma kısmı olan, tahta ve plastik gibi malzemelerin üzerinde, düzgün kesme işlemleri gerçekleştirebilmek için çizgiler ve işaretler oluşturmaya yarayan bir el aletidir).. Boyunduruk; Boyunduruk veya nir; (Ok veya okluk. (İki hayvanın ortasından uzunluk ekseninde geçen ve boyunduruğu araca bağlayan uzun tahtadır.) Gelve: (Boyunduruğu ok kısmına sabitleyen mıhtır.) Eyef: Boyunduruğu okluğa bağlamaya yarayan bükülmüş daldan halkadır. Bukağı; Bulgur Değirmeni; Cep Cep; Çadır Başlığı; Çamaşır Tokacı; Çankırı Tuzu; Çarık;Çıkrık; Çulfalık Masurası; Çulfalık Mekiği; Çulfalık Tarağı; Daktilo; Dana Burunsalığı; Dana Todosu; Deve Çanı; Dibek; Dikiş Makinesi; Dolma Tabanca; Düven Taşı ( Düven ya da düğen, harmanda ekinlerin -buğday, arpa, yulaf, vb.- tanelerini sapından ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzeyinde keskin çakmak taşları çakılı olan kızak biçiminde araçtır. Tarımda makineleşme gerçekleşmeden önceki dönemlerde kullanılan düven günümüzde önemini yitirmiş ve yer yer dekorasyon objesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde düvenin yerini biçerdöverler ve patoz adı verilen öğütücüler almıştır. Ekmek Şişi; Elek; Ellik; Erzak Sandığı; Fişek Kıvırma Mak. Ayaklı; Fişek Kıvıracağı; Gaz Ocağı; Gözer; Havan; Honi; İlgidir; Istampa; İdare Lambası; Kahve Değirmeni; Kama; Kalbur; Kavli Çakmak; Kepçe; Kıl Tarağı: Kılıç; Kirkit;Kolan Dokuma Takımı; Kuş Yuvası; (Evet, yanlış okumuyorsunuz kuş yuvası! Hiç bozulmamış haliyle müzede segilenyor)Loğ Taşı; Maşraba; Mırra Takımı; Mibzer; (Tohum atma amacıyla kullanılan birtarım aletidir. Traktör ya da başka bir çekici ile çekilebilen tekerlekli ve tohumun konuladuğu hazneden oluşur. Toprağa homojen dağılımda istenen mikv. tarda tohumu belirli bir derinliğe atmada kullanılan önemli bir tarım makinasıdır) Nalın Takonya; Nargile; Nazarlık; Oklalık İğlik; Ot Orağı; Orak; (Orak, özellikle tarımda kullanılan yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracıdır. Örs; Padişah Fermanı; Padişah Ferman Kutusu; Pamuk Atacağı; Pamuk Attırma Yayı; Pulluk: Toprağı devirip parçalayarak fiziksel yapısını kültür bitkileri için elverişli yapan aletlerdir. Pulluk ile yapılan toprak işlemeye çift sürme denilir. Saban: Tarımda yararlanılan tarlayı ekme öncesi toprağı havalandırmakta kullanılan bir alet. Büyük sabanlara köten adı verilir. Çok dişli ve genellikle motorlu araçlarla çekilen sabanlara pulluk denir. Sabanlar ayrıca yer altına kablo döşemek gibi endüstri amaçlı olarak da kullanılmaktadır. ÇOĞU MİTOLOJİK VE DİNSEL SİMGELERDİR Saçma Kutusu: Sadrazam Ağızlığı; Sap Toplama Tırmığı; Semer; Sigara Sarma Mak.; Su Tası ve Kabı; Su Sakası; Su Tenekesi; Süt Çekme Makinesi; Şekerlik; Şırana; Telefon Makinesi; Tırpan; (Tırpan bazı buğdaygiller ve baklagiller gibi tarla bitkilerini hasat etmekte kullanılan bir tarım aletidir. Sırasıyla at-sığırların çektiği hasat makineleri ve hasat-harman makinelerinin kullanımına başlanmasıyla geçerliliğini yitirmiştir. Yine de Avrupa ve Asya'nın bazı kesimlerinde kullanımına rastlanmaktadır. Mitolojide Tırpan: Tırpan, geleneklerde önemli bir yerde bulunmaktadır, çoğu kez de efsanelerde Kronos, Mahşerin Dört Atlısı ve Azrail gibi mitolojik varlıkların elinde kudreti simgelemektedir. Hindularda ölüm tanrıçası olan Kali de tırpan kullanmaktadır. Günümüzde evrensel olarak çizgi romanlarda, sinema filmlerinde ve diğer medya görsellerinde Azrail'in elinde ölümü sembolize etmektedir.) Tilki Tuzağı; Tütün Tabakası; Ütü; Üzerlik; Yaba; Yılan dişi; Yılan Derisi; Ayrıca bir dizi müzik aleti sergilenmektedir. Argun; Argun (Uzun); Dilli Kaval; İlkel Afrika Çalgısı; Kaval; Meçik; Mey; Panço; Tulum Gayda; Uzun Argun; Zurna... HER ALET BİR DESTANDIR Her aletin tarihi hemen hemen ülkelerin tarihine denktir. Her alet, insana, gelişim sürecini, vefayı, emek gücü, çalışkanlık ve üretimi anlatır. Her aletin bir adı ve bir destanı vardır. Biz bu destanlarla büyüdük. Bir pulluğun, bir düvenin genç kızların rüyası olan çeyizliğe kavuşması, bir delikanlının yaşam kurması arasında ne bağ olabilir? Bu müzede sergilenen tarım aletleri, birçok aşkın, ayrılığın, kan. gözyaşı, nefretin yanı sıra; sevinç, mutluluk ve yaşam enerjisinin nedeni veya sonucu olmuşlardır. ATATÜRK VE KUVAYI MİLLİYE ÖNDERLERİ Müzede daha yüzlerce çeşit alet sergilenmiştir. Not alabildiklerimi yazdım. Müze sizi, hüzünlü bir gururla karşılar. Göğsümüzü kabartan bayrak, dalgalanarak sizleri davet eder. İki katlı evin alt kat müze girişinde Atatürk Köşesi bütün ihtişamıyla durur. En duygulandığım simgelerden biri de Atatürk'ün 6 Ok ile özdeşleşen 6 ilkesinin duvara işlenmiş olmasıdır. Ziyaretçilerin ziyaret anılarını paylaştığı defterde bulunmaktadır. Binanın özgün yapısı korunmuştur. Müzede ayrıca Çukurova Kuvayı Milliye önderlerinin resimleri asılmıştır. Müze göz bebeğimizdir. Geniş arazi ve 2 katlı ev, Halil Atılgan ve Ailesi tarafından bağışlanmıştır. Belediyelerimizi bu Kültür ve Sanat Evi'ni geliştirecek tedbirler alması gerekmektedir. En azından bu kurumun kendi kendini finanse edecek projeler üretlmeli ve belediyeler veya duyarlı kuruluşlar tarafından hayata geçirilmelidir. Okulların, öğrencilerini bu müzeye götürmelerini sağlamak gerekmektedir. Çocuklar burada hem köy ( bizi biz yapan) yaşamının animasyonunu izler hem de bu yörelere ve Kuvayı Milliye önderlerini, dalgalanan ay yıldızla görünce bu toprakların elde edilmesi için hangi bedellerin ödenmiş olduklarını görür ve tanık olurlar. Sayın Atılgandan edindiğim bilgiye göre Toroslar Kültür ve Sanat Evi Pazartesi günü dışında her gün mesai saatleri içerisinde hizmet vermektedir. Ben gittiğim zaman görevli olan Kazım Mamuk misafir etti. Tepede, Torosların geniş coğrafyasına hakim bir tepeden, bana ikram edilen bir çay içimlik sürede aklımdan geçenleri kaleme dökecek hiçbir güç olamaz. Demem odur ki; Sayın Atılgan "Gülhane Parkı'ndaki ceviz ağacı gibidir.' Yapraklan suda balık gibi kıvıl kıvıl. / Yaprakları ipek mendil gibi tiril tiril / Yaprakları ellerimiz tam yüz birn eli var. / Yüz bin elle dokunur kültürümüze / Yüz bin gözle seyreder Torosları / Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar duygulan. (*) (*) Nazım Hikmet'in "Gülhane Parkı'ndaki Ceviz Ağacı" şiirinden uyarlama yapılmıştır. |
479 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |