Yeni Adama Gazetesi’nin köşe yazarlarından Nurettin Çelmeoğlu, “Bira Gül, Biraz Diken” başlıklı köşesinde “Ata´nın emri var: Varda´ya dinamit” adlı yazısında, Alman Köprüsü’nün bomba ile patlatılacağı sırada, Avusturyalı mühendisin Bölük Komutanı’nın samimi yalvarışına inanması üzerine köprü kurtuldu.
Yazar Çelmeoğlu, Damar Arıkoğlu’na dayandırarak verdiği bilgiye göre, Avusturyalı mühendis, “"İnşaatında çok ter döktüğüm bu köprü bir sanat eseridir. Eşi enderdir. Sizin malınızdır, yazık değil mi? Bir daha eşini yapmak imkansızdır. Amacınız tren hattının çalışmasını engellemek ise, ilerideki küçük köprülerden birini uçurabilirsiniz. Bu köprüye dokunmak hem günah değil, ayni zamanda cinayet olur. Çok yazıktır, kıymayınız" şeklinde yalvarmıştı.
Bu içten yakarış karşısında Müfreze Komutanı kısa bir tereddütten sonra “Sökün!” dedi… Yüz metre aşağıya yerleştirilip fitilleri bağlanan dinamitler söküldü. Şimdi de, aşağılarda bulunan köprülerden biri seçilmeliydi. Hemen harekete geçtiler ve Koçak Köprüsü´nde karar kıldılar. Cemal Efe başkanlığında bir ekip harekete geçti ve 19 Mart´ta köprü müthiş bir gürültü ile havaya uçuruldu. Bu hareket, Adana´daki işgalci kurmay heyetinde şok etkisi yaratmıştı.”
İşte o yazı:
"Günü gününe bundan tam 96 yıl önce… Yani ki; 16 Mart 1920 günü…
“Geliyorum” diyen “İstanbul işgali” gerçekleşti. Bunun üzerine, Heyet-i Temsiliye Reisi (Temsiciler Kurulu Başkanı) Mustafa Kemal, çete baskınlarıyla düşmanı dellendirmeyi başaran Adana kıtalarına düzenli kurtuluş planını o gün iletti. Hangi komutanın hangi sınırlar içinde, hangi hedeflerle ve kime bağlı olarak görev yapacağını anlatan planın önemli bir maddesi de, Fransızların ana damar gibi önemsediği Pozantı-Ulukışla demiryolunun kullanılmaz hale getirilmesiydi.
Emir, müfreze komutanlarını harekete geçirdi. Tartıştılar ve kesin çözümü onayladılar: Vardaha, yani Hacıkırı Köprüsü havaya uçurulacak. Kararı derhal uygulamak üzere bölük görevlendirildi. Gözü pek yiğitler dinamit sandıklarını yüklenip Hacıkırı mevkiine getirdiler ve ayakların dibine yerleştirdiler. Aslında yaptıkları ölümle dans etmek gibiydi. Gelebilecek bir mermi yahut bir kıvılcım ortalığı cehenneme çevirebilirdi. O heyecan içinde can dediğin nesnenin değeri yoktu da, emri yerine getirememe olasılığı endişe vericiydi. Hızlı ve dikkatli çalıştılar.
Şimdi de dinamit lokumlarının fitillenmesine gelmişti sıra. İşe koyuldular. Yığınlarla fitil uçları dinamitlere bağlanıp yamaca doğru çekiliyordu ki, bir anda ortaya çıkan Avusturyalı mühendis bölük kumandanına yaklaştı. Merhum Damar Arıkoğlu´na göre "İnşaatında çok ter döktüğüm bu köprü bir sanat eseridir. Eşi enderdir. Sizin malınızdır, yazık değil mi ? Bir daha eşini yapmak imkansızdır. Amacınız tren hattının çalışmasını engellemek ise, ilerideki küçük köprülerden birini uçurabilirsiniz. Bu köprüye dokunmak hem günah değil, ayni zamanda cinayet olur. Çok yazıktır, kıymayınız" şeklinde yalvarmıştı.
Bu içten yakarış karşısında Müfreze Komutanı kısa bir tereddütten sonra “Sökün!” dedi… Yüz metre aşağıya yerleştirilip fitilleri bağlanan dinamitler söküldü.
Şimdi de, aşağılarda bulunan köprülerden biri seçilmeliydi. Hemen harekete geçtiler ve Koçak Köprüsü´nde karar kıldılar. Cemal Efe başkanlığında bir ekip harekete geçti ve 19 Mart´ta köprü müthiş bir gürültü ile havaya uçuruldu. Bu hareket, Adana´daki işgalci kurmay heyetinde şok etkisi yaratmıştı. Purolar puroları, sigaralar sigaraları kovalarken “Şu Türklere iyi bir ders vermek üzere” toplantılar ve planlar yapmaya başladılar. Bu kez gerçekten caydırıcı, felç edici bir sonuç almak istiyorlardı.
Onlar ince plan yapadursun, müfrezelerimiz birer kasırga olmuş, Fransız ve onların paralı hizmetkarı Ermeni kamavorlarının olduğu yerleri kasıp kavurmaya başlamıştı. 4 gün sonra Pozantı´nın ünlü Komutanı Mesnil (Topal Menil, Tahtabacak Menil) kışlasına çekilmek zorunda kaldı. Bir gün sonra Cevizli, 28 Mart´ta Çiftehan-Akköprü, ve 31Mart´ta da Çamalan Karakolları elimize geçti. Fransızların şa´şaalı günleri artık sona ermiş, 5 Ocak Zaferine giden yol bu suretle ardına kadar açılmıştı. Günü gününe, bundan tam 96 yıl önce, 16 Mart 1920 günü Mustafa Kemal vermişti anahtarı…"