Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi178
Bugün Toplam1011
Toplam Ziyaret1823701

KIZILDAĞ´IN MEŞHUR OK YILANLARI VARDI

Ok yılanı ismini verenler, havada uçması ile birlikte bu ince yapısını dikkate almışlardır. Erişkinlerin boyu bir ila bir metre kırk santim arasında olurmuş.

Nurettin ÇELMEOĞLU - BİRAZ GÜL BİRAZ DİKEN/YENİ ADANA GAZETESİ YAZARI

Şimdiki Barkal Durağı´nın 100 metre kadar güneyinde 12 dönüm bağımıza çıkardık. Eskiden kullanılırmış, dibinde hala yemyeşil yosunlar yüzen suyu ile açıkta duran kuyudan hemen sonra oturum dediğimiz, her yanı çiçeklerle bezenmiş yere ulaşırdık. Bağ evimiz katran ağacından yapılmış iki katlı ahşap çardaktı. Bir tarafında, sanırım altı yatak serilecek genişlikte sofası vardı. Gövde çapı en azından bir metreyi bulan, dalları her bir yana sekiz-on metre uzanan devasa erkek dutun gölgesi günün her saatinde üstümüzdeydi.

O yıl son kez çıkmıştık bizim bağa. Adana´da açılan fabrikalara pamuk gerekliydi. Dış Pazar da pamuk istiyordu. Beyaz altın iyi para getiriyordu. Her kes bağını bahçesini söküp pamuk tarlası yapıyordu. Babamın hala oğlu iyi bir çiftçiydi ve bağımızın tarla olması halinde, yarıcı olarak işleteceğini söylemeye başlamıştı. Öyle oldu… Sonbaharda, büyük dut hariç bütün ağaçlar kökten söküldü.

Şimdi bize yazın gidilecek yer lazımdı. Bir Pazar günü babam Bürücek´te önerilen yayla evini görmek üzere erken gitti, çok geç geldi. Eli yüzü yara-bere içindeydi. Ormanlık yamaçlarda nasıl yürüneceğini bilmediğinden kurumuş çam yapraklarına bastığı gibi kendini vadide bulmuş. Bürücek faslı öyle kapandı.

Ardından Kızıldağ önerildi. Babam sağdan soldan görüş almaya çalıştı. Bu kez de ok yılanı karşı durdu niyetine… Günlerce ok yılanı konuşuldu hem evde, hem iş yerinde. Hafazanallah, ok gibi fırlar, yıldırım hızıyla uçar da uçarmış. Bir çok insanın göğsünü deldiği anlatılırmış. Bazen yanılıp da ağaç gövdesine çarptığında, ağacın yarısına kadar ulaşırmış kafası…

Büyüdük; büyüklerle sohbet edebilecek yaşa geldik. Kızıldağı bilenlerle karşılaştığımda sorardım ok yılanını… Görenine değil de, duyanına rastladım. Onlar da yaşlılardı. Zaman oldu bizzat gidebildim Kızıldağ´a… Yaşlılarla ok yılanı muhabbeti yaptık. Tevatür hikayeler… Ne var ki, “Hee, ben gördüm, şöyleydi, böyleydi…” diyen olmadı.

Gölde-denizde yapılanını bilmem; internet sörfü yapıyordum ki “Flying serpent” yani “Uçan Yılan” diye bir madde buldum. Derinleştirince, bunun bizim okyılanı olduğu çıktı ortaya. Türkçe-İngilizce çok madde var. Yakın geçmişte meraklıları bunun nasıl uçtuğunu ağır çekim videoya kaydetmiş. Hem de kaç cepheden, kaç ayrı kayıt. Özetle anlatayım; ok yılanları 30 metreye kadar uçabiliyor. Bunu 15-20 metre yükseklikteki ağaç dallarından atlayarak yapıyor. Havadayken, vücudu yassılaşıyor ve yatay (S) hareketleriyle, istediği noktayı yakalayabiliyor. Baştan itibaren 30 santim kadarlık kısmı düz, ondan sonrakiler ise hareketli. Gövde 20-25 derecelik açıyla yukarı doğru dururken, dümen görevi yapan kuyruk kısmı aşağıya doğru inmekte. Hızı, saniyede 8 ila 10 metre kadarmış.

Ok yılanı kuru, çalılık yere yuva yapıyor ve senede 3 ila 5 yavru üretebiliyormuş. İnce uzun yapıya sahip. Belki de bizde 

Akdeniz Ege ve Marmara bölgesinde rastlandığı yazılı…

Şimdilerde ok yılanına rastlanmayışının ana nedendi, bana göre, Kızıldağ´daki orman varlıklarımızın yok edilmiş olması. Son yıllarda Başkan Durak´ın keçiden arındırılmış alanlara tohum serptirerek başlattığı kampanyalar sayesinde gencecik orman alanları oluşmaya başladı. Belki önümüzdeki yıllarda bu ince uzun ve çok becerikli hayvanla tekrar karşılaşır Kızıldağlılar. Son bir not, bu meret zehirli mi, zehirsiz mi, halen biliyor değilim.

4993 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028