Cumhuriyet halk Partisi Seyhan ve Büyükşehir Belediye Meclisi Üyesi Ulaş Çetinkaya, “Kaldırımları sadece esnaf değil taşıtlar da işgal ediyor. Araçlar kaldırımları işgal edince yayalar geçecek yol bulamıyor” dedi.
Çetinkaya, ülkemizde kaldırım kullanımının genel de işgal alanı olarak görüldüğünü ifade ederek, “Yasal dayanağına ise; 2464 Sayılı Kanunun Madde 97 – (Değişik: 4/12/1985 - 3239/125 md.) Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet (...) (1) için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye'ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir. 5393 Sayılı Belediye kanunun 18. Maddesi ve 15. Maddesi doğrultusunda işyeri önlerine çıkarılarak satış yapılacak yerler için yıllık ücret alabiliyor. Bunun sonucu da kentimizden manzaralar: Kaldırımları sadece esnaf değil taşıtlarda işgal ediyor. Araçlar kaldırımları işgal edince yayalar geçecek yol bulamıyor” dedi.
Birçok kentin problemi olan kaldırım işgallerinin ve yaya güvenliğinin sağlayamadığının gözlemekte olduğunu kaydeden Çetinkaya, “Ayrıca Engellilerin Kentsel Alanda Karşılaştıkları Sorunlara ek yük getirmektedir. Kentlerimizde yol boyu ticaret oluşumu ve yetersiz otopark sayısı araçların kaldırımlara park edilmesinin engellenmemesi kentliye zor anlar yaşatıyor. Kaldırımların işgal altına alınması ile Şehirlerde engelli ve bebek arabası kullanan kişilere zor anlar yaşatıyor.Bu nedenle yaya yoğunluğunun en fazla olduğu konut alanları, alış-veriş merkezleri ve kent merkezlerinin taşıt trafiğinden kısmen ya da tümden arındırarak, kentliye rahatça kullanabileceği açık mekanlar sunma olanağı yaratılması önem taşımaktadır. İlk aşamada kentlerde yürüyüş yollarının yapılması, kullanıcıların karşılaştıkları sorunların çözümlenmesi gerekmektedir. Kentlerimizde yaya kullanımına yönelik alanların yapımının desteklenmesi ile motorlu araç kaynaklı çevre kirliliği, akaryakıt üretimi, kent içi dolaşımdaki araç sayısı ve araç harcamaları, ulaşımdaki yatırım harcamaları azaltılabilecek, kent halkının ruh ve beden sağlığına katkı sağlayabilecek, kaza olasılığı düşüş gösterebilecektir. Böylelikle sağlıklı bir çevrede yaşam kalitesinin artığı kentleşme, için uzun ve kısa erimli adımların belirlenmesi önem taşımaktadır” dedi.
Çetinkaya şunları söyledi:
“Şehirlerimizi biz organizmaya benzetiriz. Yani sürekliliği ve değişkenliği vardır. Bu değişim süreci yönetilmediğinde, fiziksel kent mekanı görüntüsünün olumsuz yönde etkilenmesinin yanı sıra, doğadan uzaklaşarak yaşamak zorunda kalan kentlinin çeşitli çevre sorunlarıyla karşı karşıya gelmesine neden olmaktadır.
Ülkemiz Anayasasında herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olarak belirtilmiştir. Ancak kentlerimiz tarihi, doğal ve kültürel değerleri tahrip edilmiş sağlıksız kentsel çevrelerde yaşamaya mahkum olmuştur.
Kent halkının, tekdüze beton yığınları arasında yaşamak zorunda kalması, bu sorunun çözümü için yeni yöntemler geliştirilmesini gerektirmektedir.
Bu sorunların baskısı altında kalan halk yerel yöneticilerden, kent içinde rahat ve güvenle kullanabileceği, taşıt trafiğinden kısmen ya da tamamen arındırılmış açık mekanlar istemektedirler. Yerel yöneticilerinde gerek konut yerleşim alanlarında, gerekse alışveriş alanlarının yer aldığı kent merkezlerinde yaya bölgeleri uygulamalarına yer vermelidir.
Çünkü kent yaşamının odak noktası olan sokaklar, meydanlar ve yaya alanları bir kentin karakterini tanımlamaktadır. Farklı alan kullanımlarının iç içe geliştiği kentlerimizde nüfus baskısı ve yapılaşmalar ile yoğunluk artmakta, kentin fiziksel dengesi büyük ölçüde açık yeşil alanlar aleyhine bozulmaktadır.
Adana da ise birinci öncelik barınma olup bu ihtiyacı da plansız yada yeteri kadar donatı oluşturmadan gerçekleştirilen yapılaşmadan dolayı açık yeşil alan oranı oldukça düşük kalmaktadır.
Kentsel dönüşüm projeleri ile bazı bölgelerde nüfus artışları amacı için imar revizyonları ile yapılaşma alanlarına dönüşmekte, kişi başına aktif yeşil alan miktarı da bu dönüşüme paralel olarak azalmaktadır
Taşımacılığın binek hayvanları ve arabaları ile yapıldığı dönemlerin kentlerinde sokak, cadde ve meydanlar birçok toplumsal ve kültürel aktivitelerin geliştiği mekanlar olmuştur. Teknolojinin kentleri biçimlendirmeye başladığı dönemlerde ise, sokak, cadde ve meydan görünümlerini de değişmiş, yayalar kaldırımlara çekilerek taşıt sahipleri yollara hakim duruma gelmiştir.
Bir süre sonra kaldırımlar, otopark yerleri haline gelerek yayaların elinden alınmış, yollar genişletilerek kaldırımlar daha da daraltılmıştır. Böylece yayalar, motorlu araçların hakim olduğu yollara yeniden inmek zorunda kalmışlardır.
Bu nedenle yaya yoğunluğunun en fazla olduğu konut alanları, alış-veriş merkezleri ve kent merkezlerinin taşıt trafiğinden kısmen yada tümden arındırarak, kentliye rahatça kullanabileceği açık mekanlar sunma olanağı yaratılması önem taşımaktadır.
İnsanlara yalnızca çekici bir yaya yolu değil, uzun yürüyüş olanağı sağlayabilecek, kentin tarihsel dokusunu da inceleyebileceği, bir çok yaya yolu ve meydanların birleşmesinden oluşan yaya bölgeleri sunmak ve tasarım ilkelerine uygun yer seçimi doğrultusunda estetik ve fonksiyonel düzenlemeler yapılmalıdır.”