CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “14 yıldır Türkiye’nin hangi sorununu çözdüler? Terör belasının içine soktular Türkiye’yi. Dış politikada çuvalladılar. Şimdi ekonomik krizle karşı karşıyalar. Meydanları dolduruyorlar diyorlar ki, “Dolarları bozdurun yastık altından.” Yastık altında para mı bıraktınız Allah aşkına? Vatandaşın cebinde para yok, para! Vatandaş işsiz. 6 milyon işsiz var. Dolar sizde, bozduracaksanız siz bozdurun. Sen ayakkabı kutularındaki dolarları bozdurdun mu? Sen önce onları bir bozdur bakalım. Sanıyorlar biz onları unuttuk. Unutmayacağız, unutturmayacağız onları.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Adana’da “Türkiye’yi Böldürtmeyeceğiz, Cumhuriyeti Koruyacağız” mitinginde yaptığı konuşma şöyle:
El ele, kol kola, omuz omuza merhaba Adana! Aladağ’dan geliyorum. Acının olduğu yerden geliyorum. 12 evladımızı toprağa verdik. Hepimizin acısı var. Az önce saygı duruşunda bulunduk onları saygıyla anmak için. Ama şu soruyu hep kendimize sormalıyız: Neden koskoca Türkiye Cumhuriyeti öğrencilerin yurt sorununu çözememiştir? Neden 14 yıldır iktidarda olanlar öğrencilerin yurt sorununu çözememiştir? Demek ki, bu ülkenin namuslu bir politikaya, bu ülkenin halktan yana bir politikaya, bu ülkenin kul hakkını yemeyen bir politikaya ihtiyacı var. Yani bu ülkenin Cumhuriyet Halk Partisine ihtiyacı var.
SÖZÜM SÖZ: HİÇBİR ÇOCUK NAMERDE MUHTAÇ OLMAYACAK!
Adanalıların güzel bir sözü var, “Allah’ına kurban” derler, Allah’ına kurban Adana. Bütün annelere, çocuğunu okula gönderen, üniversiteye gönderen bütün annelere sözüm var. Bir; taşımalı eğitim sistemini tümüyle kaldıracağız. Nerede bir öğrenci varsa öğretmen de orada olacak. Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğretmenle öğrencisini buluşturacağız.
İki; hiçbir annenin gözü arkada kalmayacak. Eğer bulunduğu yerden başka bir yerde okuması gerekiyorsa sıcak suyu olan, soğuk suyu olan, banyosu olan, internet erişimi olan yurtlarda kalacak çocuklarımız. Hiçbir çocuk namerde muhtaç olmayacak. Her çocuk devletin koruması altında olacak. Sözüm sözdür söz.
4 YILDA TÜRKİYE’Yİ ŞAHA KALDIRACAĞIZ
Sadece öğretmenle öğrenciyi buluşturmayacağız. Her köyde sadece öğretmen olmayacak. Her köyde aynı zamanda ziraat mühendisi olacak, her köyde veteriner olacak. Yani sorununu çözmek için kente gelmeyecek. Kentteki eğitilmiş kişi köye gidecek ve onun sorunuyla ilgilenecek. Dolayısıyla biz eğer varsak, biz eğer bu ülkeyi yöneteceksek namusumuzla, ahlakımızla vatandaşa hizmet ederek ödeyeceğiz ve görevimizi yapacağız. Buradan Türkiye’yi söz veriyorum bunların tamamını en geç 4 yıl içinde yapacağız. 14 yıl değil, 4 yılda Türkiye’yi şaha kaldıracağız.
Neler yapacağız? Köy Enstitülerini biliyorsunuz, Türkiye’nin her tarafında vardı. Bir tek yangın çıkmış değildir köy enstitülerinde. Bir cinsel istismar dahi olmamıştır köy enstitülerinde. Çünkü orada görev yapanlarda namuslarıyla görev yapıyorlardı. Orada görev yapanların tek bir aşkı vardı vatan aşkı, bayrak aşkı, birlikte olma aşkı. Bu felsefeyle yola çıktılar ve hayatlarını devam ettirdiler.
CHP İKTİDARINDA HİÇ KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMEYECEĞİZ
Bu mitingimizin adı ‘Türkiye Hepimizin’. Türkiye eğer hepimizin Türkiye’siyse ve bunun mücadelesini yapıyorsak önce kimlik üzerinden siyaseti kaldırmak zorundayız. İnanç üzerinden siyaseti kaldırmak zorundayız. Yaşam tarzı üzerinden siyaseti kaldırmak zorundayız. Vatandaşı, yurttaşı, insanı kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun başımızın tacı yapacağız. Ona her türlü imkanı sağlayacağız. Hiç kimseyi CHP iktidarında ötekileştirmeyeceğiz. Her vatandaşımızı kucaklayacağız. Eğer bir kişi gelirse, inanç üzerinden siyaset yaparsa, eğer bir kişi gelirse kimlik üzerinden siyaset yaparsa bilin ki, onlar bu ülkeyi ayrıştıranlardır. Bilin ki, onlar bu ülkeyi bölenlerdir. Ama buna asla ve asla izin vermeyeceğiz. Çünkü biz kurucu değerlerimize sahip çıkıyoruz. Çünkü biz insanımıza sahip çıkıyoruz. Kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun 80 milyonu kucaklıyoruz. 80 milyon bizim vatandaşımızdır. 80 milyonun başımızın üstünde yeri vardır. 80 milyona Cumhuriyet Halk Partisinin çatısı açıktır.
HİÇBİR DİKTAYA, HİÇBİR DİKTATÖRE KAPI ARALAMAYACAĞIZ
Cumhuriyeti kuranlar, savaş meydanlarından gelip cumhuriyeti kuranlar, hiçbir kişiye, hiçbir zümreye, hiçbir aileye, hiçbir sınıfa imtiyaz tanımadılar. Hiçbir vatandaş padişahın kulu, kölesi olacak diye kabul etmediler. Cumhuriyeti kurdular, dediler ki, hiç kimse bir başkasının kulu ve kölesi olmayacaktır. Herkes Türkiye Cumhuriyetinin özgür vatandaşı olacaktır. O nedenle Türkiye bizim, Türkiye hepimizin. Türkiye 80 milyonundur. Bir kişi kalkıp da Türkiye adına konuşamaz, “Türkiye benimdir” diyemez. Biz hiçbir diktaya, hiçbir diktatöre kapı aralamayacağız. Mücadelemizi yapacağız.
Omuz omuza birlikte yürüyeceğiz. Neden hiç kimsenin kulu ve kölesi olmayacağız? Neden özgürlüğü savunuyoruz? İstiklal Marşını yazan değerli şairimiz, “Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diyor. O zaman hep birlikte hangi çılgın bize zincir vuracakmış buna izin vermeyeceğiz. Sarayda oturacaksın “Millete zincir takacağım” diyeceksin. Buna asla izin vermeyeceğiz.
Şimdi başkanlık sistemini getirmek istiyorlar. Her şey benden sorulsun diyorlar. Valiyi ben tayin edeceğim, kaymakamı ben tayin edeceğim, büyükelçiyi ben tayin edeceğim, milletvekilini ben tayin edeceğim. Peki bu millet ne olacak, bu milli irade ne olacak? “Ben milli iradeyim” diyor. Sen milli irade olamazsın, milli iradeyi de temsil edemezsin. Milli irade Adana’da Uğur Mumcu meydanında, Milli irade budur işte.
HEPİMİZİN TÜRKİYE’SİNE HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKACAĞIZ
Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Farklı siyasi geleneklerden gelmiş olabiliriz, ama bir ortak paydamızın olması lazım. Eğer ortak paydamızı büyütürsek o zaman Türkiye hepimizin olur. Nedir ortak paydamız? Bayrak bizim ortak bayrağımızdır. Vatan bizim ortak vatanımızdır. Türkiye bizim Türkiye’mizdir. Parlamenter demokratik sistem bizim ortak paydamızdır, olmak zorundadır. Cumhuriyet bizim ortak paydamızdır. Ortak paydaları büyüttüğümüz zaman göreceksiniz ki, Türkiye hepimizin Türkiye’si olacaktır. Ali’nin de Türkiye’si, Veli’nin de Türkiye’si, herkesin Türkiye’si olacaktır. Siyasi görüşü ne olursa olsun cumhuriyetten yana olanlar, bayraktan yana olanlar, vatandan yana olanlar, parlamenter demokratik sistemden yana olanlar, demokrasiden yana olanlar hep beraber cumhuriyeti koruyacağız. Çünkü Türkiye hepimizin Türkiye’si. Hepimizin Türkiye’sine hep birlikte sahip çıkacağız. Demokrasi içinde hepimizin Türkiye’sini ve inancını nasıl güçlendireceğiz, nasıl yapacağız. Söyledim, yine söylüyorum ve bütün vatandaşlarımın da bu konuda duyarlı olmasını istiyorum.
Dedim ki;
Bir; camiye, kışlaya, askeriyeye siyaseti sokmayalım. Eğer camiye siyaseti sokarsanız, ibadet yerine siyaseti sokarsanız toplumu ayrıştırırsınız, toplumu bölersiniz. Oysa biz diyoruz ki, Türkiye hepimizin Türkiye’si. Bütün ibadet yerlerine saygı duyacağız oraya siyaseti sokmayacağız. Bu konuda anlaştık mı? Söz mü? Umuyorum Ankara’da bizi dinleyen beyler de söz vermişlerdir. Kışlaya siyaseti sokmayacağız, adliyeye siyaseti sokmayacağız. Adaleti hep beraber savunacağız.
Cumhuriyetin değerlerine, kurucu değerlerine sahip çıkacağız. Görüşümüz ne olursa olsun, cumhuriyet bizim cumhuriyetimizse, cumhuriyet özgür bireylerin cumhuriyetiyse cumhuriyetimize ve kurucu değerlerimize sahip çıkacağız. Kurucu değer cumhuriyeti kuran felsefedir. Cumhuriyeti kuran felsefe hepimizin ortak değeri olmak zorundadır. Çünkü cumhuriyeti kuranlar savaş meydanlarından geldiler. Çünkü cumhuriyeti kuranlar ağır bedeller ödediler. Çünkü cumhuriyeti kuranlar çocuklarına, torunlarına daha güzel bir Türkiye’yi bırakmak için mücadele ettiler. O zaman bugün hep birlikte cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkmak zorundayız.
Demokratik parlamenter sisteme sahip çıkacağız. Ortak değerimizdir demokratik parlamenter sistemimiz. 140 yıllık bir gelenek var bunun arkasında. Bir kişi gelecek, “Efendim benim sayısal çoğunluğum var, ben rejimi değiştireceğim”... Bu ülkenin kuruluşunda acı vardır, gözyaşı vardır, kan vardır. Sayısal çoğunluk yoktur, milli irade vardır. O nedenle “Çoğunluğum var rejimi değiştireceğim”… Rahmetli İnönü’nün deyimiyle hadi canım sende, sen kim oluyorsun da bu ülkede rejimi değiştiriyorsun?
ZALİME VE ZULME KARŞI DİRENMEK BİZİM GÖREVİMİZDİR
Yargı bağımsızlığı bizim için önemlidir. Adalet bizim için önemlidir. Adaletin olmadığı bir yerde devlet olmaz. Adaletin olmadığı bir yerde insan hakları olmaz. Adaletin olmadığı bir yerde kadın – erkek eşitliği olmaz. Adalet yüce bir kavramdır, soylu bir kavramdır. Çünkü adalet mülkün temelidir. Bir bilge diyor ki, “Adalet kutup yıldızı gibidir, sabit yerinde durur ama bütün kainat onun etrafında döner.” Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı siyasete alet edilmemelidir. Eğer yargı siyasetin kontrolüne girerse düşünce özgürlüğünün önüne fren koymuş olurlar. İnsanların özgürce düşüncelerini ifadelerine engel koymuş olurlar.
O nedenle yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü hepimizin üzerine titremesi gereken kavramlardır. Adalet zulmün emrinde olmamak demektir. Adalet zalimin önünde olmamak demektir. Adalet zulme karşı direnmek demektir. O nedenle direnme hakkından söz ediyorum. Zalime ve zulme karşı direnmek bizim görevimizdir. Zulmedenin karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz zalime karşı duracağız, zulmedene karşı duracağız. İnsan haklarını ve adaleti savunacağız.
Devlet akılla yönetilir. Devlet irfanla yönetilir. Devlet bilgiyle yönetilir. Devlet kinle yönetilmez, intikam duygusuyla devlet yönetilmez. O nedenle söylüyoruz, liyakat esastır devlet yönetiminde. Bilgi esastır, tecrübe esastır devlet yönetiminde. Bunu söylediğimiz zaman bazı çevreler diyorlar ki, önemli olan liyakat değil, önemli olan Müslümanlık. Onlar Müslümanlığın ne olduğunu da bilmiyorlar. Çünkü yüce yaradan diyor ki, işi ehline vereceksiniz. Yani ehil olana vereceksiniz. Yani liyakatli olana vereceksiniz. Onu dahi bilmiyorlar. Sanıyorlar ki, biz de bilmiyoruz. Biz inançlarımıza saygılıyız, neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Devlette liyakatin ne olduğunu da çok iyi biliyoruz. İşi ehline vermenin ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz.
O nedenle eğer Türkiye hepimizin Türkiye’siyse devlet yönetiminde onun bunun adamı değil, şu cemaatin, bu cemaatin adamı değil, devlet yönetiminde liyakat esas alınmalı. İşi biline, ehliyeti olana devlet teslim edilmeli. Devlet birilerinin istediği gibi yönettiği bir kurum değildir. Devleti yücelten adalettir. Devleti yücelten liyakattir. Devleti yücelten bütün vatandaşlarına eşit davranmaktır. O nedenle biz diyoruz ki, devlette liyakat esasını savunacağız.
BİZ DEMOKRASİYİ, İNSAN HAKLARINI, ADALETİ, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNUYORUZ
Değerli Adanalılar, Olağan Üstü Hal uygulamalarını görüyorsunuz. Binlerce öğretmenin işine son verildi. Binlerce öğretmen açığa alındı. Gencecik çocuklar kapının önüne kondu. Buradan söylüyorum, bütün öğretmen kardeşlerime söylüyorum, bütün memur kardeşlerime söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hepinizin itibarı iade edilecektir. Öğretmenlerimiz başımızın tacıdır. Zulme karşı duracağız, hukuksuzluğa karşıda duracağız. Biz OHAL’e karşı çıktık. Neden? Demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz, adaleti savunuyoruz, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz.
SÖZÜM SÖZ, LİNÇ EDİLEN ASKERLERİN HESABINI SORACAĞIZ
Size bir şey söyleyeyim. 15 Temmuz gecesi iki askeri lise öğrencisi ve bir er linç edildiler. Linç edilen askerlerin ne günahı var? Bunun hesabını kim verecek? Bunlar emir kulu. Sen komutanı yargılamıyorsun da, erden neden hesap soruyorsun? Erbaştan ne hesap soruyorsun? Erkeklerin tamamı askerlik yaptı. Komutan emir verir herkes o emre uyar. Ama emre uydu diye kişiyi linç edeceksin, komutanın sırtını sıvazlayacaksın. Bunu izin vermeyeceğiz. Bunun da hesabını soracağız. Sözüm söz linç edilen askerlerin hesabını soracağız.
DARBE FIRSATÇILIĞI YAPIP KARŞI DARBE GERÇEKLEŞTİRMEK İSTEYENLERE DE KARŞIYIZ
Darbe fırsatçılığı yapıyorlar. Darbeye karşıyız, bütün darbelere karşıyız. Nereden gelirse gelsin karşıyız tıpkı teröre karşı olduğumuz gibi. Kim nereden hangi amaçla gelirse gelsin teröre de, darbeye de karşıyız. Ama darbe fırsatçılığı yapıp karşı darbe gerçekleştirmek isteyenlere de karşıyız. Darbe fırsatçılığı yapıp OHAL uygulamasıyla askeri liseleri kapatacağım, GATA’yı kapatacağım, harp okullarını kapatacağım derseniz orada dur deriz. Sözüm söz peygamber ocağındaki emir komuta zincirini yeniden kuracağız. Sözüm söz harp okullarını yeniden açacağız. Sözüm söz GATA’yı yeniden açacağız. Sözüm söz askeri hastaneleri yeniden açacağız.
YÜREKLİLERSE CEVAP VERSİNLER: ONLAR NE İSTEDİLER, SİZ NELERİ VERDİNİZ?
Biz ordumuza peygamber ocağı diyoruz. Elbette ki yanlış yapanlar ayıklanmalı. Ama yanlış yaptı diye 100 yıllık, 130 yıllık, 140 yıllık kurumları kapatamazsınız. Önce şu soruyu kendilerine sormaları lazım: Bu adamları oralara kim yerleştirdi? Bu adamların eline kim yetkiyi verdi? Bu adamları kim ellerinin üzerinde tuttu? Kim kalktı söyledi, “Ne istediniz de vermedik?” Adana meydanından soruyorum yüreklilerse cevap versinler. Onlar ne istediler, siz neleri verdiniz? Türkiye’yi pazarladınız, Türkiye’yi sattınız. Şimdi faturayı gariban vatandaşa kesiyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.
Devlette liyakat derken liyakatin özü şudur; liyakatin özünde ortak akıl vardır, üst akıl yoktur. Üst akıl olan yerde dikta yönetimleri vardır ve diktatörler vardır. Diktatörlerin aklı diğerlerinin üstünde kabul edilir ve diğerleri de, yani diktatörleri kabul edenler de diktatörlere akıllarını kiraya verenlerdir. Bunu izin vermeyeceğiz. Vatandaşın aklına, bilgisine ve sağduyusuna güveneceğiz. Devleti yönetirken ortak akılla yöneteceğiz. “Akıl akıldan üstündür” demiş atalarımız, buna uyacağız. Buna uyarsak ne olur? Türkiye hepimizin olur. Hep birlikte Türkiye’yi yönetmiş oluruz. Türkiye’yi çağdaş uyarlığa çıkarmış oluruz.
VATANDAŞA GELİNCE YASA VAR, SANA GELİNCE YASA YOK
Şimdi Türkiye’de hukukun üstünlüğü yok, üstünlerin hukuku var. Hukukun üstünlüğü yok, baskıcıların hukuku var. “Ben anayasayı dinlemem” diyor. “Anayasa Mahkemesine itibar etmem” diyor. “Anayasa Mahkemesine saygı duymam” diyor. E ne oluyor? Diyorlar ki, “Mademki sen anayasaya uymuyorsun, o zaman senin için anayasayı sana uyduralım.” Ne demek bu? “Yüzde 92’yle kabul edilen bir anayasaya ben uymam” diyor. Sen anayasaya uymazsan vatandaşlar niye hapiste, vatandaşlar niye tutuklu? Onlara gelince yasa var sana gelince yasa yok. Adana meydanından söylüyorum, CHP iktidarında sen de tıpış tıpış o anayasaya uyacaksın. Sen de onun gereğini yerine getireceksin.
BU ÜLKEDE BİZİ BİR ARADA TUTAN ANA ÇİMENTOLARDAN BİRİSİ LAİKLİKTİR
Din vicdan özgürlüğü. Türkiye hepimizin. İnançlarımız farklı olabilir. Ama bu ülke hepimizin ülkesi. Bu ülkede bizi bir arada tutan ana çimentolardan birisi de laikliktir. Herkesin inancına saygı duymak gerekir. Kim nasıl, neye inanıyorsa inansın her inanca saygı duymak hepimizin ortak görevidir. Bütün samimi Müslüman kardeşlerime sesleniyorum. Senin inancın benim başımın üstündedir. Senin sağduyun benim başımın üstündedir. Senin inancını siyasete alet edene prim verme, senin inancını siyasete alet eden bu ülkede dine en büyük kötülüğü yapandır. O nedenle söylüyorum. Eğer sen inancını yerine getirirken bir engelle karşılaşırsan gel kardeşim veya beni çağır ben geleceğim ayağına. Sen inancını özgürce yerine getir diye seninle birlikte mücadele edeceğim. Herkesin inancına saygı duyacağız bu bizim vicdan borcumuzdur.
BUGÜN 146 GAZETECİ HAPİSTE
Ve Türkiye hepimizin Türkiye’siyse bu Türkiye’de basın özgürlüğü olmalı, medya özgürlüğü olmalı bu Türkiye’de. Gazeteciler istedikleri gibi yazabilmeliler, siyasetçileri eleştirebilmeliler. Basın milletin gözü, kulağı ve sesidir. Bugün medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolündedir. Televizyonlara bakıyorsunuz, açıyorsunuz tek bir ağızdan konuşuyorlar. Tek tip konuşuyorlar. Çünkü onları oraya çıkaranlar hükümet yanlılarıdır. Ama biz CHP iktidarında medya özgürlüğünü sağlayacağız. Bugün 146 gazeteci hapiste. Dünyada en çok gazetecisi hapiste olan ülke Türkiye. Bu bizim ağırımıza gidiyor.
O nedenle hapiste gazetecisinin olmadığı, medya özgürlüğünün olduğu bir Türkiye’yi hep birlikte savunacağız. Çünkü bu Türkiye hepimizin Türkiye’si, birlikte Türkiye’yiz.
Şimdi hapisteki bir grup gazetecinin ismini okuyacağım lütfen hep beraber burada diyelim. Tamam mı, anlaştık mı? Murat Sabuncu, Aslı Erdoğan, Kadri Gürsel, Necmiye Alpay, Musa Kart, Nazlı Ilıcak, Hakan Kara, Atila Taş, Güray Öz, Ali Bulaç, Turhan Günay, Ahmet Altan, Mustafa Kemal Güngör, Murat Aksoy, Önder Çelik, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Bülent Utku, Mehmet Altan. Onlar şu anda hapiste ama onlar aynı zamanda Adana meydanında, yüreklilerin bulunduğu meydanda. Cumhuriyete, demokrasiye sahip çıkan meydanda, Mustafa Kemal’in meydanında onlar şimdi. Onlar hapiste, ama sanmasınlar ki onlar yalnızlar, biz onlarla beraberiz. Türkiye’yi bir yarı açık cezaevine döndürdüler. Kimse sokaklarında özgürce gezemiyor, düşüncelerini özgürce ifade edemiyor. Ama kimse unutmasın bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi olduğu sürece medya özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız. Gazetecilerin özgürce yazmasını sağlayacağız. Hapiste tek bir gazeteci kalmayıncaya kadar namusumuzla, onurumuzla, bilgeliğimizle, ahlakımızla, inancımızla mücadele edeceğiz.
BU ÜLKEYİ ORTAÇAĞ ZİHNİYETİNDEN KURTARACAĞIZ
Düşünceyi ifade özgürlüğü. Madem hepimizin Türkiye’si o zaman herkes bu Türkiye’de düşüncesini özgürce anlatabilsin. Kimseye düşüncelerinden ötürü ceza verilmesin. Akıl akıldan üstünse, az önce söylediğim gibi insanların düşüncelerine saygı göstermek gerekiyor. Her canlıda beyin var ama sadece insanoğlu fikir üretir. Fikir üretiyoruz neden? Aklımızla, bilgimizle, birikimimizle fikir üretiyoruz. İnsanları düşüncelerinden ötürü hapse atmak ortaçağ zihniyetidir. Ortaçağ zihniyetinden bu ülkeyi kurtaracağız. Yarın Atatürkçü Düşünce Derneğinin, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin ve Birleşik Kamu-İş’in Ankara’da mitingi olacaktı. Yasak getirdiler, miting yapamazsınız dediler.
YASAĞINI AL BAŞINA ÇAL
Düşünebiliyor musunuz başkanlık sistemine karşıyız diye miting yapacaklar. Başvuruyorlar, izin istiyorlar. Yasak diyorlar miting yapamazsınız. Neden yasak? İnsanlar düşüncelerini neden açıklamaz? Onların düşüncelerini açıklamalarına her türlü imkanı veriyorsunuz ama karşı düşünceye izin vermem diyorsunuz, yasak diyorsunuz. Sen yasağını al başına çal. Yasağı kaldıracağız CHP iktidarında. Yasağa son vereceğiz.
Aramızda ülkücü kardeşlerimiz var. Onlar da diyorlar ki, ‘başkanlığa karşıyız.’ Elbette karşıyız. Biz cumhuriyeti savunuyoruz. Biz demokratik parlamenter rejimi savunuyoruz. Biz insan haklarını savunuyoruz. Biz düşünce özgürlüğünü savunuyoruz. Biz insana saygıyı her şeyin üstünde tutuyoruz. O nedenle her türlü düşünce başımızın üstüne. Cumhuriyeti sonuna kadar savunacağız. Eğer cumhuriyeti savunmazsak bu topraklar için kan döken şehitlerimize karşı görevimizi yapmamış oluruz. Benim görevim, sizin göreviniz, çocuklarımızın görevi cumhuriyeti kuranlara minnet duymaktır, saygı duymaktır. Onları her yerde, her ortamda anmaktır. Biz bunu yapıyoruz.
ŞEHİTLER ARASINDA AYRIM YAPMAK BU ÜLKEYE YAPILACAK EN BÜYÜK İHANETTİR, İZİN VERMEYECEĞİZ
Ve bizi bir arada tutan, hepimizin Türkiye’si yapan temel unsurlardan biriside şehitler ve gaziler arasında ayrım yapmamaktır. Bunlar, bu Ankara’da oturan beyler, bu çocuklarını askere göndermeyen beyler, bu Anadolu’nun gariban insanlarını doğu, güneydoğunun dağlarına gönderip şehit olan çocuklarımıza sahip çıkmayan beyler, şehitler arasında, gaziler arasında ayrım yaptılar.
Buradan bütün şehit annelerine sesleniyorum. Bütün gazilerimize ve onların annelerine sesleniyorum. Şehitler bizim şehidimizdir, şehitler bizim onurumuzdur. Şehitler arasında ayrım yapmak bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. İhanete izin vermeyeceğiz. Şehitler arasındaki farkı kaldıracağız. Gaziler arasındaki farkı kaldıracağız. Şehitlere, gazilere sonuna kadar saygı duyacağız.
BİZ TÜRKİYE’NİN BİRLEŞTİRİCİ GÜCÜYÜZ
Evet, hep birlikte haykıracağız ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’. Onlar bölücü, biz birleştiriciyiz. Onlar ayırır biz ayırmayız. Onlar ötekileştirir, biz ötekileştirmeyiz. Onlar insana saygı duymaz biz insana saygı duyarız. Onlar “Bizim gibi düşünmeyenlere biz saygı duymuyoruz” diyorlar. Biz bizim gibi düşünmeyenlere de saygı duyacağız. Biz o nedenle diyoruz medya özgürlüğü olsun. O nedenle diyoruz düşünceyi ifade özgürlüğü olsun. O nedenle diyoruz insan hakları olsun. O nedenle diyoruz kadın – erkek eşitliği olsun. Onlar Türkiye’yi ayrıştırır, biz Türkiye’yi birleştiririz. Çünkü biz Türkiye’nin birleştirici gücüyüz.
TÜRKİYE’Yİ ORTADOĞU’NUN ŞAMAR OĞLANINA DÖNDÜRDÜLER
Geliyorum bir başka konuya. Dış politika. Dış politika bir kişinin çıkarlarına teslim edilemez. Bir siyasi partinin çıkarlarına teslim edilemez. Dış politikanın milli olması lazım, dış politikanın ortak olması lazım, iktidarıyla muhalefetiyle… Suriye’ye girdiler, ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Müslüman kanı akıttılar ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Mısır’la kavga ettiler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Kaddafi’yi arkadan hançerlediler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Filistin’e sahip çıkmadılar ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Rusya’yla kavga ettiler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. İran’la kavga ettiler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Irak’la kavga ettiler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. En son AB’yle kavga ettiler ‘yanlış yapıyorsunuz’ dedik. Ve Türkiye’yi, koskoca Türkiye’yi, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye’yi Ortadoğu’nun şamar oğlanına döndürdüler. Benim ağrıma gidiyor, benim onuruma dokunuyor. Ama eğer onlarda onur varsa, onlarda insanlık varsa, onlarda akıl varsa onların da ağırına gitmesi lazım. Ama yok yapmıyorlar.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞ POLİTİKADA TARİHİNİN EN DERİN HEZİMETİNİ YAŞIYOR
Bakın değerli arkadaşlarım, Suriye’ye girdik, askerlerimiz şehit oldu, kim vurduya gitti. Kimin vurduğu belli değil. Düşünebiliyor musunuz bir hükümet var iktidarda. Bir hükümet var. Kimin vurduğu belli değil. Nasıl bir hükümet bu? Nasıl bir devlet yönetimi bu? Böyle bir şey Türkiye’de bizim başımıza bugüne kadar hiç gelmedi. İlk kez Türkiye Cumhuriyeti hükümeti dış politikada tarihinin en derin hezimetini yaşıyor. Böyle bir şey hiç olmadı. Gidiyorlar ‘efendim biz Musul valisinden izin aldık’ diyorlar Başika için. Yani bu şu anlama geliyor, yabancı bir devlet gelecek bizim Konya valisinden izin alacak askerlerini oraya getirecek. Peki bu Irak’ın hükümeti yok mu, Irak devleti yok mu, parlamentosu yok mu? Oradan niye izin almıyorsun?
KOLTUĞUNA SAHİP ÇIKAMAYAN TÜRKİYE’YE SAHİP ÇIKAMAZ
Devleti hangi noktaya getirdiler? Koskoca Türkiye Cumhuriyetini hangi noktaya getirdiler? Ve tabi ağırıma giden şu; bütün bunlar olurken en çok konuşan kişi anayasaya göre sorumsuz olan bir kişi. Hiçbir sorumluluğu yok. Hiçbir sorumluluğu olmayan bir kişi dış politikada konuşuyor. Kimse de dönüp demiyor ya arkadaş yani Binali Bey’e söylüyorum. Binali Bey, sen çıkıp şunu söylemiyorsun: “Ya Sayın Cumhurbaşkanı bu ülkenin Başbakanı benim sen değilsin, bak bu ülkede bir Dışişleri Bakanı var, sen Dışişleri Bakanı değilsin. İzin ver de biraz biz konuşalım” diyor mu? Diyemiyor. Niye diyemiyor? Demokrasiye inanmadığı için bunu söyleyemiyor. Aklını kiraya verdiği için bunu söyleyemiyor. Koltuğuna sahip çıkmayan ülkeye sahip çıkamaz. Koltuğuna sahip çıkamayan Türkiye’ye sahip çıkamaz. O nedenle biz diyoruz bu Türkiye onların Türkiye’si değil, bu Türkiye hepimizin Türkiye’sidir.
BENİM CUMHURBAŞKANIM BAŞKALARI TARAFINDAN AYAR VERİLEN CUMHURBAŞKANI OLAMAZ
Ve ağrıma giden bir şey. Emin olun ağrıma gidiyor. Çıktı konuştu bu zat. Cümleyi aynen okuyorum. “Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya gittik”. Yani Suriye’ye Esad’ın hükümranlığına son vermek için giriyor. Milli Güvenlik Kurulu toplandı, karar aldılar kendisinin de başkan olduğu Milli Güvenlik Kurulu, “Biz Suriye’ye terörü önlemek için girdik” dedi. Yani yalanladı. Ama buna Putin dedi ki olmaz sen çıkıp konuşacaksın. Sen çıkacaksın tükürdüğünü yalayacaksın yoksa ben buna izin vermem dedi, ayar çekti. Evet açık ve net söylüyorum Putin ayar çekti. Sonra ne dedi? Fırat Kalkanı’nın hedefi de herhangi bir ülke veya kişi değil. Kardeşim Esed diyecek parantez içinde de zamanı var. Sadece terör örgütleri için gittik. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı bir başka ülkenin devlet başkanı tarafından ayarlanırsa, ayar verilirse bu benim ağrıma gidiyor, ben kabul etmiyorum. Benim Cumhurbaşkanım başkaları tarafından ayar verilen Cumhurbaşkanı olamaz. Benim Cumhurbaşkanım onuruyla, namusuyla verdiği sözün arkasında duran kişidir.
TÜRKİYE’NİN ONURUNU 20 MİLYON DOLARA SATTILAR
İsrail’le anlaşma yaptılar bunlar. İsrail özür dileyecekti. Özür dilemediler. Tazminat verecekti. Tazminat vermediler. Türkiye’nin onurunu 20 milyon dolara sattılar. Tazminat değil, lütuf olarak bu parayı verdiler. Gazze ablukası kalkacaktı, ablukayı kaldırmıyoruz dediler ve sineye çektiler. Dün adliyede bu dava görüşülüyordu. Çocukları ölenler dediler ki, biz hakkımızdan vazgeçmiyoruz. Bizim hakkımızı aramamızı engelleyemezsiniz. Ama engellediler ve onların önüne de set çektiler. O davayı sonuna kadar götüreceğiz ve takipçisi olacağız.
BUNLARIN MİLLİYETÇİLİĞİ KAĞITTAN MİLLİYETÇİLİK
Bunlar diyorlar ya sık sık biz milliyetçiyiz diye. Bunların milliyetçiliği kağıttan milliyetçilik. Ege’de bize 18 adaya Yunanistan bayrak çekmiş soruyoruz bu adalar bizim miydi? Evet bizim adalar. E Yunanistan bayrak çekmiş niye müdahale etmiyorsunuz? Bizim daha büyük bir işimiz var diyorlar. Nedir sizin işiniz? Erdoğan’a başkanlığı getireceğiz diyorlar. Ülke satılarak, ülke pazarlık yapılarak başkanlık gelmez. Başkanlığı da getirmeyeceğiz bu ülkeye. Arada bir bizim milliyetçilikle de uğraşıyorlar. Hiç kimse unutmasın, herkes şunu çok iyi bilsin Cumhuriyet Halk Partisinin milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazılmıştır. Afyon tarlalarına yazılmıştır. Akdeniz’in sularına yazılmıştır.
YASTIK ALTINDA PARA MI BIRAKTINIZ?
Ve daha da önemlisi bu Türkiye hepimizin Türkiye’si. Hepimizin işinin olması lazım. Hepimizin aşının olması lazım. Her evde huzurun, her evde bereketin olması lazım. Sokaklarda tanımadığımız insanlara bile güler yüzle selam vermemiz lazım. Bir ülkede huzur var mıdır, yok mudur? Bunun tek bir göstergesi vardır. Bir ülkede kadınların yüzü gülüyorsa bilin ki o ülkede huzur vardır. Eğer kadının yüzü gülmüyorsa o ülkede huzur yoktur. O ülkede bereket yoktur. Şimdi diyorlar ki, “Dolarları bozdurun yastık altından.” Yastık altında para mı bıraktınız Allah aşkına? Sen ayakkabı kutularındaki dolarları bozdurdun mu? Sen önce onları bir bozdur bakalım. Sanıyorlar biz onları unuttuk. Unutmayacağız, unutturmayacağız onları.
Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimcilikten ilham aldığı kent Adana’dır. Bunu söylemiştir. Adana bir anlamda cumhuriyetin en önemli kentlerinden birisidir. Bereketli toprakları var Adana’nın. Çukurova’sı var Adana’nın. Adana’nın sanatçıları var, sinemacıları var, tiyatrocuları var. Sanata damgasını vurmuştur. Sadece Adana’da değil, bütün Türkiye’de, bütün dünyada damgasını vurmuştur. Abidin Dino’su vardır, Yaşar Kemal’i vardır. Her Adanalı bir İnce Memed’dir. Torosların İnce Memed’idir her Adanalı. Her Adanalı yiğittir, her Adanalı bayrağına saygı duyar, bayrağı göğsünde taşır. Her Adanalı bayrağını taşır, vatan sevgisini taşır. Her Adanalı der ki, Türkiye bizim Türkiye’mizdir. Her Adanalı der ki, görüşü ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun insan benim insanımdır ve ben bütün insanlara saygı duyuyorum der Adanalı. O nedenle diyoruz bu meydan Adana’nın meydanı, diyoruz ki Allah’ına kurban Adana. Bunun için söylüyorum.
TÜRKİYE’NİN HANGİ SORUNUNU ÇÖZDÜLER?
14 yıldır ülkeyi yönetiyorlar 14 yıl. Türkiye’nin hangi sorununu çözdüler? Terör belasının içine soktular Türkiye’yi. Dış politikada çuvalladılar. Şimdi ekonomik krizle karşı karşıyalar. Meydanları dolduruyorlar aman aman dolarları bozdurun. Dolar sizde, bozduracaksanız siz bozdurun. Olur ya vatandaşta dolar var. Vatandaşın cebinde para yok para. Vatandaş işsiz. 6 milyon işsiz var. Binlerce, milyonlarca çocuğumuz işsiz. Her 4 üniversite mezunundan birisi işsiz. Gidin mandalinaya bakın, portakala bakın, narenciyeye bakın dalda kaldı. Patates üreticisine bakın, domatese bakın. Turist gelmiyor Türkiye’ye. Niye gelmiyor? Niye gelsin, kavganın olduğu yere turist mi gelir? Hukuk güvenliğinin olmadığı yere turist mi gelir? Alanya’da esnaf turist duasına çıkıyor turist gelsin diye. Onlara şu mesajı gönderdim: Duaya çıkın AKP gitsin diye. O zaman turist de gelir, bereket de gelir bu ülkeye.
BİZ ORTADOĞU’NUN, KANIN, GÖZYAŞININ DEĞİL UYGAR DÜNYANIN PARÇASI OLMAK İSTİYORUZ
Mustafa Kemal Atatürk; Atatürkçülüğün iki temel kuralı vardır. İki temel kural üzerine inşa edilmiştir. Bir; özgürlük ve bağımsızlık. Mustafa Kemal Atatürk der ki, özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben ülkemin bağımsızlığını ve özgürlüğünü her şeyin üstünde tutarım der. İkinci ayağı ekonomidir. Üreten Türkiye. Bir ülke üretirse güçlüdür. Bir ülke üretirse dünyada saygınlığı olur. Bir ülke üretirse bağımsızlığını korur. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk? “Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça ülke bağımsızlığını koruyamaz.” İzin verirseniz onun bir cümlesini burada okumak isterim. Şöyle der Gazi Mustafa Kemal; “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonrada istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar”. Bunun için üretmek önemlidir. Bunun için alın teri önemlidir. Bunun için emek önemlidir. Bunun için üreteceğiz ki güçlü olalım diyoruz. Ürettirmediler. Fabrikalar arka arkaya kapandı, kapanmaya da devam ediyor. Böyle yaparsanız Türkiye’yi G20’den de çıkaracaklar bunlar. Avrupa’yla işimiz ne? Biz çağdaş dünyanın, uygar dünyanın bir parçası olmak istiyoruz. Biz Ortadoğu’nun, kanın, gözyaşının parçası olmak istemiyoruz. Elbette Ortadoğu’yu kucaklayacağız. Elbette ki, oradaki halklara saygıda kusur etmeyeceğiz. Elbette onların kalkınmasına her türlü katkıyı vereceğiz, demokrasilerinin güçlenmesini isteyeceğiz. Ama biz her şeyden önce Gazi Mustafa Kemal’in söylediği çağdaş uygarlığı aşmak zorundayız ve çağdaş uygarlığı aşacağız.
KENDİ ÜLKEMİZDE HUZUR İÇİNDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Ne istiyoruz? Kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz. Ne istiyoruz? Bu ülkede aç ve açıkta kimse kalmasın istiyoruz. Ne istiyoruz? Kadın – erkek eşit olsun istiyoruz. Ne istiyoruz? Bütün çocukları anneler güler yüzle sabah okula göndersinler istiyoruz. Ne istiyoruz? Her evde bereket olsun, her evde tencere kaynasın istiyoruz. Ne istiyoruz? Düşünce özgürlüğü istiyoruz. İnsanları düşüncelerinden ötürü hapse atmayalım diyoruz. Ne istiyoruz? Hapishanelerinde gazeteci olmasın istiyoruz. Ne istiyoruz? Basın özgürlüğü olsun istiyoruz. Ne istiyoruz? Adalet istiyoruz adalet. Bu ülkede adalet yok. Adaleti hep birlikte istiyoruz. Ne istiyoruz? Suçsuz yere hapishanelerinde insanların olduğu bir Türkiye istemiyoruz. Bizim Türkiye’miz uygar Türkiye’dir. Bizim Türkiye’miz güzel Türkiye’dir. Bizim Türkiye’miz insan haklarına değer veren bir Türkiye’dir. Bizim Türkiye’miz çağdaş bir Türkiye’dir. Bizim Türkiye’mizde kadın hakları vardır. Bizim Türkiye’mizde çocuk hakları vardır. Bizim Türkiye’mizde aç ve açıkta kalan kimse yoktur. Biz kendi ülkemizde insanca yaşamak istiyoruz. Biz kendi ülkemizde huzur içinde yaşamak istiyoruz. Biz kendi ülkemizde terörün olmadığı, huzurun egemen olduğu bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Bizim Türkiye’miz, bizim ideallerimiz güzelliklerle doludur. O güzellikleri bu meydana armağan ediyorum.
Bu meydan Türkiye’nin meydanıdır. Bu meydan demokrasi meydanıdır. Bu meydan milli irade meydanıdır. Bu meydan çağdaş uygarlığı savunan meydandır. Bu meydandaki her yurttaşıma saygılarımı, sevgilerimi ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Bütün Türkiye’ye selam ve saygılar sunuyorum.
İsterseniz şöyle yapalım, madem Türkiye bizim, ben söyleyeyim hep birlikte tekrar edelim ve mitingimizi bitirelim. Adana’dan Hakkari’ye, Trabzon’a, Elazığ’a, Diyarbakır’a, Mersin’e, Samsun’a, Zonguldak’a, Tekirdağ’a, Yozgat’a, Edirne’ye selam olsun. Selam olsun Türkiye selam olsun.