35 SORU
35 CEVAP
Soru 1) Bu teklifle başkanlık sistemi mi öneriliyor?
Hayır. Başkanlık sistemi sert kuvvetler ayrılığına dayanır. Yasama,
yürütme ve yargı birbirinden tamamen ayrıdır. Birbirlerini
denetleme mekanizmaları vardır. Önerilen sistemde ise bütün
yetkiler bir kişinin (Cumhurbaşkanının) elinde toplanıyor. Bu
sistem bir başkanlık sistemi değildir. Açıkça, DİKTATÖRLÜK, TEK
ADAM REJİMİ önerilmektedir.
Soru 2) Yapılmak istenen bir hükümet sistemi
değişikliği mi, rejim değişikliği midir?
Yapılmak istenen bir rejim değişikliğidir. Egemenliğin tek bir
elde toplandığı otoriter rejime geçiştir. Türkiye’de siyasal rejim
demokrasi eksikleri olmakla birlikte demokratik cumhuriyettir.
Bu değişiklik demokrasi eksikliğini gidermeye dönük yapılmıyor.
Tam tersine eksik demokrasiyi de sonlandırıp, otoriter-totaliter
bir diktatörlüğün anayasal zemini oluşturuluyor.
Cumhuriyet rejimi, kurulduğu günden bu yana egemenliği
Saraydan alıp halka verme ve demokratikleşme çizgisini
benimsemiştir. Bu ise açık bir karşı devrim hareketi olarak,
egemenliği tekrar halktan alıp Saraya (bir kişiye) verme
girişimidir. Demokrasiye yönelen gidişin kesintiye uğrayıp,
diktatörlüğe yönelmesidir.
Bu nedenle yapılmak istenen basit bir hükümet değişikliği
değil, rejim değişikliğidir.
Soru 3) Cumhurbaşkanını halk seçiyor. O halde
egemenlik neden halktan alınmış olsun?
Egemenliğin halka ait olması için seçim tek başına yeterli bir
mekanizma değildir. Egemenliğin yansıması olan erklerin
(yasama, yürütme, yargı) kullanılma biçimi de en az o kadar
önemlidir.
Cumhurbaşkanı geçerli oyların çoğunluğuyla seçilir. Bu,
milletin %51’inin altındaki bir temsil oranıyla dahi seçilebileceği
anlamına gelir. Ayrıca partili sıfatı ve yürütme organının başı
olması nedeniyle milletin tümünü değil belirli bir siyasi görüşe
sahip kısmını temsil edeceği açıktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iktidar ve muhalefetiyle her zaman
milletin çok daha büyük bir kesiminin iradesini temsil eder. Bu
çerçevede milletin egemenliğini en geniş şekilde yansıtabilen
araç meclistir.
Ayrıca egemenliğin millete ait olmasının bir diğer güvencesi,
egemenliğin kullanımının (erklerin) dağıtılmış olmasıdır.
Yasama, yürütme ve yargı erkleri birbirini denetleyecek şekilde
ayrılıp, anayasal zeminde birbirini denetleyebildiği ölçüde
egemenliğin tek elde toplanması önlenir. Bu da egemenliğin
millette olmasının güvencesidir. Yapılan teklifle tek elde
toplanan egemenlik, artık millete ait değildir. Şahsa aittir.
Soru 4) Güçler ayrılığı korunuyor mu?
Bu rejim, güçler ayrılığı rejimi değildir. Güçleri bir kişinin
(Cumhurbaşkanının) elinde toplayan bir rejimdir.
Cumhurbaşkanının hem yürütmeyi, hem yasamayı, hem de
yargıyı eline geçirdiği bir dikta rejimdir.
Soru 5) Denge ve denetleme mekanizmaları var mı?
Denge ve denetleme mekanizmaları kurulmamıştır. Tam tersine
başkanlık sistemlerinde denge-denetleme mekanizması olarak
çalışan, Meclisin onama yetkileri, meclisle başkan seçimlerinin
ayrı tarihlerde yapılması, fesih yasağı, bağımsız yargı gibi
kurumlar, sistemin tıkanma sebebi olarak görülüp yok edilmiştir.
(Teklif m.4, m.6, m.7, m.12, m.17, m.19/A; Anayasa m.77, m.87,
m.89, m.98, m.116, m.146, m.154, m.155, m.159)
Soru 6) Yürütme yetkisi kimde?
Cumhurbaşkanı yürütmeyi tek başına temsil ediyor. (Teklif m.9;
Anayasa m.104)
Bugünkü sistemde yürütme yetki ve görevi Cumhurbaşkanı ve
Bakanlar Kurulu (Başbakan ve bakanlar) tarafından paylaşılıyor.
Hükümet sorumluluğu ise Bakanlar Kurulunda.
Getirilen sistemde ise hükümet etme yetkisi Cumhurbaşkanına
veriliyor. Devletin yönetimi tek başına Cumhurbaşkanına
devrediliyor. (Teklif m.19; Anayasa m.8)
Soru 7) Başbakan ve bakanlar olacak mı?
Bu sistemde başbakanlık kalkıyor. Bakanlar kurulu da kalkıyor.
Bu günkü anlamda bakanlıklar kalmıyor. (Teklif m.19/E; Anayasa
m.109, m.113)
Cumhurbaşkanı istediği kişileri cumhurbaşkanı yardımcısı olarak
atayabilecek. Ayrıca hangi bakanlıkların kurulacağına kendisi
karar verecek ve bakanları da kendisi atayacak. İstediği zaman
bunları görevden alabilecek. (Teklif m.11; Anayasa m.106)
Soru 8) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar kime
karşı sorumlu olacak? Meclisin bunları onaylama ya da
denetleme yetkisi olacak mı?
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, sadece
Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar. Atanmaları ve
görevden alınmaları tamamen Cumhurbaşkanının yetkisinde
olacak. TBMM’nin bunların atanmalarında hiçbir onama yetkisi
yok. Ayrıca görevden alınmalarını isteme, düşürme ya da başka
bir şekilde denetleme yetkileri de yok. (Teklif m.11; Anayasa
m.106)
Meclis Cumhurbaşkanını da denetleyemeyecek, hesap da
soramayacak.
Cumhurbaşkanı hiç kimseye karşı sorumlu değil. Kimseye hesap
vermeyecek. Ayrıca denetlenmeyecek.
Soru 9) Güvenoyu ve gensoru olacak mı?
Hükümetin kurulması ya da göreve devam etmesinde Meclisin
onayı anlamına gelen güvenoyu kurumu ile başbakan ve
bakanların güvensizlik oyu ile düşürülmeleri imkânını sağlayan
gensoru kurumu yok. Meclisin hükümeti (yürütmeyi) en güçlü
denetim yolları olan güvenoyu ve gensoru kaldırılıyor? (Teklif
m.7, m.19/E; Anayasa m.98, m.99, m.110, m.111)
Soru 10) Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları
ve Bakanlar suç işlerse ne olacak?
Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların suç
işledikleri zaman yargılanabilmeleri için önce Meclisin 301
milletvekilinin (üye tamsayısının salt çoğunluğu) soruşturma
açılmasını istemesi gerekecek. Sonra Meclisin 360 milletvekilinin
(3/5 çoğunluk) soruşturma açılmasına karar vermesi
gerekecek. Daha sonra da Yüce Divana sevk için Meclisin 400
milletvekilinin (2/3 çoğunluk) karar vermesi gerekecek. Bu
oranlar sağlanamazsa işlediği suç nedeniyle Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların yargılanması
mümkün olmayacak. (Teklif m.10, m.11; Anayasa m.105, m.106)
Soru 11) Cumhurbaşkanının mevcut anayasaya göre
neredeyse sorumsuz olduğu, bu düzenleme ile sorumlu
hale getirildiği söyleniyor. Bu doğru mu?
Doğru değil. Öncelikle mevcut anayasadaki Cumhurbaşkanı
ile değişiklikten sonra ortaya çıkacak Cumhurbaşkanı aynı
Cumhurbaşkanı değil. Bu nedenle sorumluluklarını, kullandıkları
yetkiyle orantılı olarak ele almak gerekir.
Mevcut Cumhurbaşkanı’nın yetkileri sınırlıdır. Siyasi sorumluluk
hükümettedir. Cezai sorumluluğu da; tarafsız, yetkileri sınırlı
Cumhurbaşkanı esasına göre belirlenmiştir.
Getirilmek istenen Cumhurbaşkanı ise bütün yürütme yetki ve
görevini elinde toplamış, parti genel başkanlığı yapabilecek,
yasama ve yargıya müdahale edebilecektir. Şu andaki
başbakan ve bakanların kat kat üstünde yetki kullanabilecek,
ama sorumluluğu onlardan daha hafif olacak.
Karşılaştırma yapılacaksa bugünkü hükümet üyelerinin
sorumluluğuyla karşılaştırılmalıdır. Şu anda başbakan ve
bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle Meclisin
55 milletvekilinin (%10 imza) imzası ile soruşturma açılması
istenebiliyor, basit çoğunlukla (138 bile olabilir) meclis
soruşturması açılmasına karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt
çoğunluk) da Yüce Divana sevk edilebiliyor. (Teklif m.19/E,
m.11; Anayasa m.100, m.106)
Teklifte ise, çok daha fazla yetki verilen Cumhurbaşkanının
sorumluluğunu sağlamak ve denetlemek nerdeyse imkânsız
hale getirilmiştir. Yüce Divana sevk için sırasıyla 301, 360, 400
milletvekilinin oy vermesine ihtiyaç vardır. Parti genel başkanı
sıfatıyla Meclis gurubunu da kontrol eden Cumhurbaşkanını
Yüce Divana sevk için bu oyları bulmak neredeyse imkânsızdır.
(Teklif m.10; Anayasa m.105)
Soru 12) Bakanların sorumlulukları mevcut anayasadan
farklı mı?
Evet farklı. Onlar da işledikleri suçlar nedeniyle neredeyse
yargılanamaz hale getirilmişlerdir.
Şu anda bakanların işledikleri iddia edilen suçlar nedeniyle
Meclisin 55 milletvekilinin (%10 imza) isteği ile soruşturma
açılması istenebiliyor, basit çoğunlukla (139 bile olabilir) meclis
soruşturması açılmasına karar verilebiliyor ve 276 oyla (salt
çoğunluk) da Yüce Divana sevk edilebiliyor.
Getirilen sistemde ise aynı Cumhurbaşkanı gibi Yüce Divana
sevk için sırasıyla 301, 360, 400 milletvekilinin oy vermesine
ihtiyaç var. (Teklif m.11; Anayasa m.106)
Soru 13) Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanlar
denetlenebilecek mi?
Hiçbir denetim mekanizması getirilmemiş.
Meclisin güvenoyu ve gensoru gibi denetim mekanizmaları
yok. Meclis soruşturması ise neredeyse imkânsız hale getirilmiş.
Meclis sadece genel görüşme ve meclis araştırması yollarıyla
denetleyebilecek. Bunların da yaptırımı yok. Ayrıca Meclis
getirilen yeni yapısı ile doğrudan Cumhurbaşkanının iradesine
bağlı hale geleceğinden etkisiz olan bu denetim yollarının da
kullanılması mümkün olamayacak. (Teklif m.7, m.19/E; Anayasa
m.98, m.99)
Yargı da tamamen Cumhurbaşkanının etki ve kontrolü altında
olacağından, yargısal denetim yolları da kapalı.
Bu sistemde Cumhurbaşkanı ve yardımcıları ile bakanların
denetim yolları tamamen kapatılmıştır.
Soru 14) Cumhurbaşkanı bu sistemde neler
yapabilecek?
Bütün yönetim işlerini yapabilecek. Bugün başbakan ve
bakanların kullandığı bütün yetkileri kullanabilecek. Bakanlıkları,
kamu idaresinin tamamını istediği gibi Kararnamelerle
düzenleyebilecek. Bakanlıkları, devlet dairelerini, kurumları
kuracak, kaldıracak, görevlerini belirleyecek, atayacak,
azledecek, soruşturma yapacak, disiplin işlerini düzenleyecek,
ihale yapacak, bölgesel yönetimler kurabilecek, ne kadar
devlet yetkisi varsa kullanacak. (Teklif m.9, m.14, m.15; Anayasa
m.104, m.123 m.126)
Partili Cumhurbaşkanı sıfatıyla milletvekili adaylarını
belirleyecek, meclisin oluşumuna müdahale edecek, Meclisi
fesih edebilecek, Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasama
yetkisine ortak olacak, kanunları veto edebilecek. (Teklif m.8,
m.9, m.12; Anayasa m.101, m.104, m.116)
Yüksek mahkemelere, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna üye
atayacak, yargıyı belirleyecek. (Teklif m.17; Anayasa m.146,
m.154, m.155, m.159)
Bütün bunları yaparken hiçbir şekilde hesap vermeyecek,
sorumlu olmayacak.
Herkese dokunabilen ama kendisine dokunulamayan bir kadir-i
mutlak kişi olacak.
Soru 15) Cumhurbaşkanı parti genel başkanı olabilecek
mi? Partili olmasının ne sakıncası var?
Cumhurbaşkanı hem parti üyesi hem de isterse genel başkan
olabilecek. Parti genel başkanı olarak milletvekili listesi
yapabilecek. Partisinin meclis grubunun başkanı olacak. Bu
şekilde Meclisi istediği gibi şekillendirme ve etkileme imkânına
sahip olacak. Parti başkanı olarak aynı zamanda yüksek yargıçlar
atayabilecek. Yargı siyasetin emrine girecek.
Ayrıca parti başkanı sıfatı Cumhurun başkanı olmasına engel
olacak. Sadece kendi partililerinin başkanı olacak. Milleti temsil
etmesi söz konusu olamayacak.
Partili olması nedeniyle tarafsız olması mümkün olmayacak.
(Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenleyen 103.madde
aynen duruyor. Orada tarafsızlık üzerine yemin edecek (!), ancak
partisinin genel başkanı sıfatıyla parti yönetecek.)
Devlet düzeninin parti düzenine, devletin de parti devletine
dönüşmesine anayasa ile izin verilmiş olacak. (Teklif m.8;
Anayasa m.101)
Soru 16) Cumhurbaşkanı seçimi ile TBMM seçiminin
aynı gün yapılmasının ne sakıncası var?
Cumhurbaşkanı seçimi ile milletvekili seçimi aynı gün yapılırsa
parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı adayı, aynı zamanda
partisinin milletvekillerini de belirleme imkânı bulacak.
Burada hem aday gösterme yetkisi nedeniyle milletvekillerini
ismen belirleme imkânı olacak, hem de aynı anda yapılan
seçimlerde seçmen, Cumhurbaşkanı ile onun partisine oy
vereceğinden siyasi olarak da meclis çoğunluğuna hâkim
olacak. Böylece seçilen Cumhurbaşkanı fiilen yasama organının
da çoğunluğunu belirleyip, kontrol edebilecek.
Meclisin Cumhurbaşkanını denetleyebilmesi fiilen mümkün
olmayacak. Bu da güçler ayrılığını yok edecek.
Oysa, seçimlerin farklı zamanlarda yapılması, milli irade
denetiminin işletilmesini de sağlar. Ara denetim yolu açar.
Cumhurbaşkanını seçen irade, aradan bir süre geçtikten sonra
yönetimden memnun olmaz ise bunu Meclis seçiminde sandığa
yansıtıp iktidarı denetleyebilir. Aynı anda seçim bu ara denetim
yolunu ortadan kaldırır. Getirilen düzenleme bir anlamda
bir dayatma düzenlemesidir. Millete “kimi Cumhurbaşkanı
seçiyorsan onun partisinin milletvekillerini de seç ve beş yıl
onlara katlan” demektir.
Demokratik başkanlık sistemlerinde Başkan seçimi ile Meclis
seçimleri ayrı tarihlerde yapılır. (Teklif m.11, m.12, m.20; Anayasa
m.106, m.116, geçici madde 21)
Soru 17) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi nedir?
Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak mı
oluyor?
Teklife göre Cumhurbaşkanı, kişi hak ve ödevleri ile siyasi hak ve
ödevlere ilişkin temel haklar hariç, yürütmeye ilişkin her konuda
kararname çıkarabilir. Bu kararnameler kanun gibidir. Bu yetki
bir anlamda tek başına kanun yapma yetkisidir. Yani padişah
fermanı gibidir.
Evet, Cumhurbaşkanı bu yolla yasama yetkisine ortak
edilmiştir. Anayasada yasama yetkisi TBMM’ne verilmişse
de, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmak suretiyle
Cumhurbaşkanı Meclisin yasama yetkisine ortak olmaktadır.
(Teklif m.9; Anayasa m.104)
Soru 18) Meclis aynı konuda kanun çıkarırsa kararname
hükümsüz olacağına göre, Meclis isterse kararname
çıkarmayı engelleyemez mi?
Hayır engelleyemez. Çünkü Meclisin çıkardığı kanunu
Cumhurbaşkanı veto edebilir. Veto ettiğinde Meclis bunu
ancak salt çoğunlukla (301 oyla) tekrar kabul edebilir. Aksi halde
kabul edilmez. Partili Cumhurbaşkanı, kontrol ettiği mecliste
aynı kanunun salt çoğunlukla geçmesini engelleyip, fiilen
yasa çıkarma yolunu tıkayarak, kararname yolunu açacaktır.
Bu kanunlarla değil, kararnamelerle Türkiye’nin yönetileceği
anlamına gelir. Bu durum açıkça milli irade gaspıdır. (Teklif
m.19/C; Anayasa m.89)
Soru 19) Veto yetkisi şimdi de var. Olmasının sakıncası ne?
Şimdiki veto yetkisi elinde yürütme gücü yoğunlaşmamış,
nispeten sınırlı yetkiye sahip Cumhurbaşkanına verilmiş bir
denge-denetim mekanizmasıdır. Ayrıca vetodan sonra Meclis
aynı kanunu basit çoğunlukla (katılanların çoğunluğuyla)
yeniden kabul edebilir.
Getirilen değişiklikle diktatörlük yetkilerinin verildiği bir tek
adamın elinde veto yetkisi olması, yasama organını tamamen
sembolik hale getirir. Özellikle bu yetki; vetodan sonra aynı
kanunun ancak salt çoğunlukla (301 oyla) kabul edilme şartı
ve Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi ile birleşince,
Meclisi tamamen işlevsiz bırakacak bir suiistimal aracına dönüşür.
Soru 20) Yasama tekelinin Mecliste olmasının önemi
nedir?
Milli egemenliğin şartı olmasıdır. Egemenliği halka ait kılan en
önemli unsur, kanun yapma tekelinin milletin meclislerinde
olmasıdır. Egemenliğin krallardan halka geçmesi sürecinde en
önemli kavşak noktası, yasama tekelinin milletin (halkın) seçtiği
meclislere verilmesidir. Demokrasiler egemenliğin saraydan,
krallardan alınıp halka verilme sürecidir. Bu bir anlamda
fermandan kanuna geçmeyi ifade eder.
TBMM’nin yasama tekelini kaldırmak, tek adama kararname
çıkararak buna ortak olma yetkisi vermek, kanundan fermana,
milli egemenlikten krallığa geçmektir.
Soru 21) Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisinin ne
sakıncası var? Şu anda da bu yetkisi yok mu?
Cumhurbaşkanı da, Meclis de halk tarafından seçiliyor. Meclisin
halkı temsil oranı (tüm partiler temsil edildiğinden) her
zaman Cumhurbaşkanından daha yüksektir. Milletin seçtiği
Meclisi yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanın fesih etmesi,
yürütmenin yasama üzerinde tahakküm kurmasına neden olur.
Cumhurbaşkanı hiçbir gerekçe göstermeden Meclisi fesih
etme yetkisiyle donatılıyor. Bu, hoşuna gitmediği anda Meclisi
ortadan kaldırma yetkisi demektir.
Örneğin işlediği bir suç nedeniyle (zor da olsa) 301 imzayla
hakkında soruşturma açılması istenen Cumhurbaşkanı henüz
soruşturma açılmadan önce Meclisi fesih edip soruşturma
açılmasını engelleyebilir. Ya da vetoya rağmen 301 oyla kanun
yapıp kararname çıkmasını önleyen, Cumhurbaşkanının
istediği gibi hareket etmeyen meclisi, Cumhurbaşkanı gerekçe
göstermeden fesih edebilir.
Cumhurbaşkanının fesih yetkisi parlamenter sistemlere özgü
bir mekanizmadır. Belirli şartlara bağlıdır. Şu anda bizdeki yetki
sadece hükümetin kurulamaması halinde verilmiş, şartları da
anayasada gösterilmiş bir yetkidir.
Tarihimizde, Büyük Atatürk’e dahi bu yetki verilmemiştir.
Atatürk bütün milli mücadeleyi ve sonrasındaki devrimleri
Milletin Meclisi ile birlikte yapmıştır.
Demokratik başkanlık sistemlerinde başkana bu yetki tanınmaz.
Başkanlık adı altında bozulmuş sistemlerde ise bu tip yetkilerin
verildiği görülmüş ve hepsinde de rejimi otoriterleştirmenin
aracı olmuştur. (Teklif m.12; Anayasa m.116)
Soru 22) Giyotin sistemi var. Ayrıca Meclisin de
Cumhurbaşkanını azil yetkisi var. Bunlar güvence ve
denge unsuru değil mi?
Değil. Giyotin sistemi, Cumhurbaşkanı ya da Meclisin diğerinin
görevine son vermesi halinde kendi görevinin de sona
ermesini ifade ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı bu kararı tek
başına verebilirken, Meclis ancak 3/5 (360 oy) çoğunlukla
Cumhurbaşkanının görevine son verebiliyor. Yani işlemesi
meclis açısından son derece zor, Cumhurbaşkanı açısından ise
çok kolay bir sistem…
Buna giyotin sistemi değil, ancak Cumhurbaşkanı lehine işleyen
satır sistemi demek mümkündür.
Kaldı ki karşılıklı dahi olsa, milletin seçtiği ve temsil oranı daha
geniş olan Meclisi Cumhurbaşkanının neden fesih yetkisi
olsun? Bunun tek bir gerekçesi olabilir, o da Cumhurbaşkanını
denetleyecek bir güce izin vermeme arayışıdır.
Soru 23) Cumhurbaşkanının iki dönemden fazla
seçilmesi kesin olarak engellenmiş mi?
Hayır. Kural olarak iki dönem seçilebilir. Ancak partili
Cumhurbaşkanı ikinci döneminin sonuna yaklaştığında,
Meclisin 3/5 çoğunluğunu denetleyebilirse seçimlerin
yenilenmesi kararı aldırarak bir dönem daha seçilebilir. (Teklif
m.12; Anayasa m.116)
Soru 24) Başkomutanlık yetkisi TBMM’den alınıyor mu?
Başkomutanlık Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden
bu yana tartışmasız ve mutlak olarak Meclise ait olmuştur.
Milli mücadele döneminde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dahi
geçici ve Meclisi temsilen verilmiştir.
Mevcut Anayasada Cumhurbaşkanının TBMM adına
Başkomutanlığı temsil yetkisi bulunmaktadır. Değişiklik
teklifiyle “TBMM adına” kısmı çıkarılmış, sadece
“Başkomutanlığı temsil eder” denmiştir. Her ne kadar mevcut
117.maddede “Başkomutanlık TBMM’nin manevi varlığından
ayrılamaz ve Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur” hükmü
bulunmaktaysa da, Cumhurbaşkanının TBMM adına bu
görevi yerine getireceği ifadesinin çıkarılması, Başkomutanlığı
Meclisten alıp doğrudan Cumhurbaşkanına bağlama adımıdır.
(Teklif m.9; Anayasa m.104)
Soru 25) Meclis bütçeyi reddederek Cumhurbaşkanını
(yürütmeyi) denetleyemez mi?
Hayır. Meclisin bütçe hakkı fiilen elinden alınıyor.
Değişiklik teklifinde bütçeyi Meclisin kabul edileceği yazılmış.
Ancak Cumhurbaşkanının bütçe teklifini Meclisin kabul
etmemesi halinde, bir önceki yılın bütçesinin yeniden
değerleme oranına göre artırılıp otomatik olarak yürürlüğe
gireceği esası getiriliyor. Yani Meclisin bütçeyi reddetmesinin
Cumhurbaşkanı (yürütme) üzerinde hiçbir zorlayıcı etkisi
olmayacak.
Bu bütçe hakkının Meclisin elinden açıkça alınması demektir.
Oysa demokratik başkanlık rejimlerinde Meclisin bütçeyi
reddetme yetkisini kullanarak yürütmeyi denetleme gücü
bulunmaktadır. Değişiklik teklifinde bu imkan da ortadan
kaldırılmaktadır. (Teklif m.18; Anayasa m.161)
Soru 26) Yedek milletvekilliğinin ne sakıncası var?
Yedek milletvekilliği milli iradenin ara denetim yapma olanağını
ortadan kaldırır. İki seçim arasında milletin iradesinde değişme
olduğunda bunu sandığa yansıtarak partileri uyarma olanağı
kalmaz.
Ara seçimler, halka o zamana kadar yanlış yapan iktidarları
sandık yoluyla denetleme imkanı verir. Bunun en somut örneği
14 Ekim 1979 ara seçimleridir. 1979’da 5 seçim çevresinde ara
seçim yapılmış, tümünü muhalefet partisi olan Adalet Partisi
kazanmış, iktidardaki CHP hükümetten istifa etmiş ve sonuçta
42. hükümet düşmüş, 43.hükümet kurulmuştur.
Yedek milletvekilliği sistemi, milletin iktidarı denetlemeye dönük
bu mekanizmayı da elinden alacaktır. (Teklif m.5; Anayasa m.78)
Soru 27) Bu değişiklikle nasıl bir Meclis yaratılıyor?
Yetkisi ve etkisi sıfırlanmış, aciz bir Meclis yaratılıyor. Güvenoyu
ve gensoru gibi denetim mekanizmaları olmayan, yürütme
üzerinde hiçbir etkili denetim imkânı kalmayan, yasama tekeli
elinden alınmış, yasama yetkisi sınırlanmış, fesih tehdidi altında
aciz bir Meclis yaratılıyor.
Bu Türkiye Büyük Millet Meclisini tabuta koyup üzerine son
çiviyi çakma projesidir.
Soru 28) Bu değişiklikle milletvekillerinin durumu ne
olur?
Daha etkisiz ve yetkisiz milletvekilliği dönemi başlar.
Vatandaşın hiçbir sorununa çözüm bulamayan, yürütme
üzerinde hiçbir etkisi kalmayan milletvekillerinin, halk nezdinde
de hiçbir itibarları kalmaz.
Hem halk, hem bürokrasi, hem bakanlar tek bir kişiyi çözüm
merkezi görür. Cumhurbaşkanı. Onun dışında hiçbir temsil
görevinin önemi kalmaz.
Soru 29) Yargının, yasama ve yürütmeyi denetleme
imkânı yok mu?
Yok. Yargı tamamen siyasetin emrine girecek. Güçler ayrılığı ve
denge-denetleme mekanizmalarının en önemli unsuru olan
bağımsız yargı denetimi fiilen imkânsız hale gelecektir.
Tüm yüksek yargıçlar ve yüksek yargı kurulu doğrudan ya da
dolaylı Cumhurbaşkanı ve onun hakim siyasi anlayışına göre
şekillenecektir. Bu nedenle denetim imkânı da kalmayacaktır.
Yargı tümüyle Cumhurbaşkanının emrindeki bir organ olacaktır.
Adalet dağıtmayacak, Cumhurbaşkanının sopası olarak
kullanılacaktır. (Teklif m.17; Anayasa m.146, m.154, m.155,
m.159)
Soru 30) Hakimler ve Savcılar Kurulu nasıl oluşacak?
Hakimler ve Savcılar Kurulu 12 üyeden oluşacak. Cumhurbaşkanı
Kurulun 6 üyesini (Adalet Bakanı ve beş üyeyi) doğrudan
belirleyecek. Kalan 6 üyeyi de parti başkanı sıfatıyla kontrol ettiği
Meclis aracılığıyla seçtirecektir. Bütün yargı örgütünün başı olan
kurul, böylece Cumhurbaşkanı ve onun siyasi anlayışına uygun
oluşacaktır. (Teklif m.17; Anayasa m.159)
Soru 31) Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl seçilecek?
Cumhurbaşkanı 15 üyeli Anayasa Mahkemesinin 12 üyesini
bizzat kendisi, 3 üyesini de partisi aracılığıyla kontrol ettiği
TBMM eliyle belirleyecektir.
Bu Anayasa mahkemesi yarın Yüce Divan sıfatıyla kendisini seçen
Cumhurbaşkanını, yardımcılarını ve bakanlarını yargılayacak(!..)
(Teklif m.19/D; Anayasa m.146)
Soru 32) Cumhurbaşkanının yüksek yargıda başka
seçim yetkisi de var mı?
Danıştay üyelerinin dörtte biri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
ve Başsavcı vekilini seçme yetkisi de var.
Cumhurbaşkanının seçtiği Danıştay üyeleri, Cumhurbaşkanının
temsil ettiği idarenin eylem ve işlemlerini denetleyecek(!)
Ayrıca Yargıtay ve Danıştay’ın kalan üyelerini de
Cumhurbaşkanının belirleyeceği Hakimler ve Savcılar Kurulu
atayacak. (Anayasa m.154, m.155)
Soru 33) Şu anda da Cumhurbaşkanının Anayasa
Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay ve HSYK’na atama
yetkisi yok mu?
Var. Ancak bu Cumhurbaşkanı başka, teklif edilen anayasal
değişiklikteki Cumhurbaşkanı başka… Bu Cumhurbaşkanın
yetkileri parlamenter sisteme göre fazla dahi olsa, getirilen
sisteme göre yok denecek kadar sınırlı.
Değişiklikte tarif edilen Cumhurbaşkanı, bütün yetkileri
elinde toplayan bir kişi olacaktır. Dolayısıyla gerçek bir yargı
denetimi için, Cumhurbaşkanının yargı alanında hiçbir yetki
kullanamaması gerekir.
Soru 34) Üniter devlet tehlikede mi?
Evet. Cumhurbaşkanına, kararname çıkararak merkezi idare
kapsamında bölgesel yönetim birimleri, bölgesel yapılar,
bölgesel kamu kurum ve kuruluşları oluşturulabilme yetkisi
verilmektedir. Bu federasyona geçiş hazırlığıdır. (Teklif m.14,
m.15; Anayasa m.123, m.126)
Soru 35) Bu Anayasa değişikliği geçerse ne olur?
1. Anayasayla bir diktatör yaratırız. Her şeye dokunan ama
kendisine dokunulamayan bir diktatör ortaya çıkar.
2. Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejim
kurulur.
3. Hiçbir vatandaşın, can, mal ve hukuk güvenliği kalmaz. Her
kişi, kurum ve kuruluş tek bir kişinin, bir diktatörün vicdanına
terk edilir.
4. Yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmaz. Devlet
yönetiminde ve ülkede zorbalık hakim olur.
5. Bir kişi hem hükümet, hem meclis, hem mahkeme olur.
Yasama, yürütme ve yargı tek bir elde toplanır.
6. Etkisiz, yetkisiz, aciz ve sembolik bir Meclis ortaya çıkar.
7. Meclisi mezara, demokrasiyi tarihe gömeriz.