Sevgili okurlar, Adana Tüyap Kitap Fuarı’ında 10 Ocak günü Çukurova Salonu’nda, Çukurova Edebiyatçılar Derneği’nin düzenlediği Bayram Yılmaz’ın yönettiği, Muharrem Öztürk, Emin Doğan katıldığı “Çukurova’da Öykücülük” konulu açıkoturumda gerçekleştirdiğim konuşmamı saygıyla sunuyorum.
Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer İzgü, Osman Şahin, Turan Altuntaş, Arif Keskiner, Osman Nuri Poyrazoğlu, M. Demirel Babacanoğlu, Mehmet Taşar, Çetin Yiğenoğlu, Saba Kırer, Durmuş Ali Özkale, Mustafa Emre, Aysel Yenidoğanay, Hasan Hüseyin Gündüzalp, Bülent Gökgöl, Hasan Hüseyin Çabuk, Cemil Okyay, Nazmi Bayrı, Mehmet Babacan, Ali Ozanemre, Arslan Bayır, Mine Bahçeci, Adil Kurt, Ahmet Dokuzoğlu, Muharrem Öztürk, Yaşar Yıltan, Muzaffer Özen, Cemal Ünal, Kubilay Altuntaş, Emin Doğan, Bekir Dağsever, Abdullah Hacıhasanoğlu, (…)
Ben yaştakiler anımsayacaklardır. Eskiden her evde öykü, masal, güldürü anlatıcı dede nine bulunurdu. Günümüzde, radyo, TV, bilgisayar, akıllı telefonlar dede ninenin yerine geçti!
Halk öykücülüğümüz uzun bir geçmişe dayanır. Sözlü anlatım, söz konusu aygıtların çıkmasıyla kırılmıştır! Çünkü halk öyküleri tümüyle bugün bile yazıya geçirilmiş değildir.
Teknoloji yıldırım hızıyla ilerliyor, hızına yetişmek olası değil, ayak uyduramayanlar geride kalıyor. Teknoloji toplumuyla çelişki içine düşüyor, toplumsal hoşnutsuzluğa neden oluyor. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklar belki de bu yüzden artıyor.
Masal, öykü, güldürülerin yerini anlamsızlık akımları alıyor. Giderek iyice kişiselleşiyor insanlar. Bu olay, “sen beni beğen, ben de seni beğeneyim” sözleşmesine dönüşüyor. Yazılış (fesbuk) alanında “beğen, yorum yap, paylaş” imleri bunun kanıtları değil mi?
Sözlü anlatıcılığımız can çekişiyor. Bizim, sözlü anlatımı içeren öykü, masal güldürülerin yazıya geçirilmesinde geç kaldığımız görülmektedir. Dileyen, kitapçılara, kütüphanelere gidip kısa bir araştırma yapsa kaç halk öyküsü kitabı bulabilir acaba? Belki eski kitap satıcılarında (sahaflarda), eski yayınlardan birkaç kitap bulabilir…
Fuarda yayınevlerini dolaştım Battal Gazi Destanı adlı halk kitabını bulamadım. Eskiden çerçiler cıncık buncuk, yiyecek içecek, giyecek yanında halk kitapları (Kerem ile Aslı, Karacaoğlan, Aşık Garip, Sürmeli Bey, Tahir ile Zühre, Leyla ile Mecnun, Hikayeyi Geyik, Mevlit, Hazreti Ali Cenkleri…) da satarlardı. Nere gitti bu kitaplar? Yok!
Çukurova öykücülüğüne baktığımızda ilkin Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer İzgü, Osman Şahin, Turan Altuntaş’ı (…) görüyoruz. Ne yazı ki, Çukurova öykücülüğünde bu insanları anmakta, tanıtmakta uzak durulduğu gibi, sonrasında gelen öykücülere de yakın durulmadığı bilinmektedir!
Yukarıda adını saydığımız öykücülerden kaç kitap alınmıştır? Bir araştıran, soran var mı bilmiyorum? Bu tablo Adana edebiyatçılarını, Adana yönetecilerini düşündürmez mi?
Orhan Kemal, tarım, sanayi işçilerini, ağalarını, insanlarını, Çukurova sosyal yapısını anlatırken karşılıklı konuşmalara ağırlık verir. Halk deyişlerinden, biçemlerinden, söyleyişlerinden oldukça yararlanır. Doğrudan betimlemeleri kısa olarak verirken, karşılıklı konuşmalar içerisinde çarpıcı bir biçimde yoğurur, sunar. Yapıtlarında geçen kahramanlarına oldukça saygılıdır. Hiç birini yermez, aşağılamaz. Akıcı, lirik biçem kullanır. Arkasız hırkasızların yazarı olduğunu belirtir. Çukurovasız edemez, nere gitse Çukurova’yı anlatır…
Yaşar Kemal, Çukurova düzlüklerindeki çakır dikenlerini, otları, bitkileri uzun uzun betimler. Onun için bir yaprağın daldan düşüşünü on beş sayfada anlatır diyenler yok değildir. Ağaların ele geçirdiği topraklarda çalışan ırgatlar ve onların çelişkileri, kavgaları somut biçimde anlatılır öykülerinde. Çukurova’nın dayandığı Toros dağlarında barınan eşkıyaların ağalarla olan savaşımları ağırlık kazanır. Yapıtlarında mitolojik öğeler yer alır, ya da kendisi yaratır o öğeleri. Yapıtları halk şiiri , halk destanı gibidir. Akıcı, sürükleyici, lirik bir anlatımla karşılaşır coşarsınız. Okumaya başladığınız anlatımları bir türlü bırakamazsınız. Onunla yaşarsınız tüm olayları.
Demirtaş Ceyhun uzun tümceler kurarak anlatır öykülerini. “İlginç” sözcüğünü çok kullanır. Betimlemeler söz konusu tümcelerini içerisinde yer alır. Sınıfsal konulara daha çok yer ayırır. Kent kırsal alan ilişkilerini işler. Kimi zaman kahramanları İstanbul’a gider gelirler. Hatta öyle ki, at arabasıyla da gittikleri olur. Kentte nerede kalınacağı, nasıl yaşanacağı pek düşünülmez. Onun nitelikli kahramanları kente geldiklerinde kırsal alanda yaşıyormuş özentisi gösterirler. Atlarına binip Seyhan Irmağı kıyısında gezintiye çıkarlar. Otomobillerine bir türlü alışamazlar.
Muzaffer İzgü ise kendi yaşamından yola çıkarak teneke gecekondu evlerde yaşamını sürdüren ailelerin, işçilerin öykülerini, sıkıntılarını derin anlamlı betimlemelerle anlatır. Mizah öykücülüğünde çok yol kat eden yazar çocuklar için de öyküler yazmaktadır. Her öyküsünde bir çıkış noktası vardır. Ali Babanın Çiftliği öyküsünden yola çıkarak toplumsal yapıdaki haksızlıkları, cingözlükleri eleştirir. Dayak Birincisi, Benim Balonum, Bando Takımı, Donumdaki Para (…) adlı öyküleri belli çıkış noktalarıyla oluşturulmuş öykülerdir. Hele Zıkkımın Kökü adlı uzun öyküsü başlı başına bir yaşam bütünlüğünü eleştiren bir baş yapıttır. Kendi evinden, kendi ailesinden yola çıkılarak yazılmıştır. Güldürür, düşündürür, çözüm aratır, buldurur. Bir bakıma halk kahramanıdır kendisi.
Osman Şahin bir yergi ustasıdır denebilir. Toplumsal çarpıklıkları somut bir biçimde verir. Neredeyse her öyküsü filme alınmıştır. Halkı da yönetenleri de eleştirir… Sağlam keskin özlü tümceler kurar. Doğu sorunlarını somut bir biçimde gözler önüne serer, betimlenen coğrafyayı görür gibi olursunuz. Son Yörük kitabında Toroslarda, yaylalarda yaşayan Yörükleri anlatır. Onların yaşam tarzlarını elle tutar gibi algılar, şaman izlerini bulabilirsiniz, uzun yaşama sırlarını algılarsınız.
Turan Altuntaş’ın kahramanları, hep bildiği gördüğü yakından tanıdığı insanlardır. Öyküyü yazmadan önce bunları eşe dosta anlatır. Dinlerken yakında bir öykü geleceğini sezersiniz. Cikletçi Nazif, Tablacı, Lulu, Mermerci Mehmet, Çapraz Ethem, Saraylı onun kahramanlarından bir kaçıdır. Öykülerinde aşka, cinselliğe yer yoktur. Orhan Kemal’in bir süreğidir. Onun biçeminde yazar öykülerini. Arkasız hırkasızların yazarı olduğunu söyler.