Emekli Kurmay Albay Ali Maralcan, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Haftası nedeniyle yazdığı makalesinde Çanakkale'de kendi cenaze namazını kılanlar ile Didar Hanımın hikayesi anlattı.
Maralcan yazısında şunları ifade etti:
"Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar.Bir gerideki siperde isimsiz bir yüzbaşı hücum için emir bekliyor.Bütün askerler süngü takmış siperden fırlamak için bekliyordu. Sinirler gergin… Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i Şahadet getiriyor.Süre uzuyor.Yüzbaşı erlere sesleniyor.
‘´Yavrularım… Aslanlarım… Biraz sonra Cenab-ı Rabbül Alemin huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim… Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim”.Teyemmüm edilir. Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı ‘´Çocuklarım… Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz… Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım… Kâbe karsımızda…´´
Arkadan Of´ lu Ali Çavuş bağırır…´´Er kişi niyetine…´´ O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti onlar Allah´a verdikleri sözü tuttular.
DİDAR HANIM
18 Mart Deniz harekatında üstün basarılar gösteren Hasan- Mevsuf Batarya Komutanı yüzbaşı Hasan Bey´in kızı dünyaya gelir.İstanbul´dan Çanakkale Müstahkem mevkii komutanlığına telgraf çekilir.Telgrafı alan Cevdet Paşa atı ile bataryaya gelir.´Evladım Hasan, kızın dünyaya geldi,Allah bağışlasın,izinlisin” der. Yüzbaşı Hasan Bey´in cevabı: “Komutanım, vatan daha mukaddes, gidemem. İsmini Didar (göz bebeği, sevgili Özlem) koysunlar.´´
O gece bütün batarya düşman gemilerinden atılan toplarla şehit olur. Hasan Bey vatan müdafaasını daha mukaddes bilerek kız evladı Didar´ı hiç görmemiştir."
Emekli Kurmay Albay Ali Maralcan'ın Çanakkale Zaferi adlı makalesini yan sütünda kendi köşesinde okuyabilirsiniz.