HABER: M. Demirel Babacanoğlu
-Neden güzel insanlar ölür-
Mesut Eray sanki karşımda, onu görür gibi oluyorum. Bana; “Fotoğraf çekiyorum, gazetecilik yapıyorum, şiir yazıyorum, beste yapıyorum, sinema, tiyatroda oynuyorum… ben hangisiyim, ben hangisi olmalıyım?” Diyor. Ben ne yanıt verebilirim? Hangisini kendine daha uygun, yakın buluyorsan onu seç diyorum. Yetmiyor. Bu kez, senin asıl mesleğin fotoğrafçılık diyorum; “Gençliğin fotoğrafçısı” olarak tanınıyorsun. Dernekçiliğin var, dernek kuruculuğun var, üyeliğin var, yöneticiliğin var, ödüllerin var… Sosyal bakımdan gelişmiş, çok yönlü bir sanatçısın.
Bakıyorum çok çalışıyorsun. Sabahtan akşama kadar, bıkmadan, usanmadan bilgisayarın başındasın. Işınlarla karşı karşıyasın. Yerine birini al. Çalışanların olsun, büyüt, yönet burayı… Gülümsüyor. Bildiğinden şaşmıyor. Evine çocuklarına veriyor kendini.
Çok da arkadaşı var, yanında görüyorum! Her yeni seçilen belediye başkanının, her yeni gelen valinin fotoğrafını çekiyor, asıyor dükkanının baş köşesine. Nerede bir sanat olayı var, koşuyor, en ince ayrıntılarına dek görüntülüyor. Sergiler açıyor, albümler yapıyor. Düğün, nişan, gençliğin fotoğrafları çekiyor. Oğlum Remzi’nin, kızım Estin’in düğününe ailecek katıldılar; fotoğraflarını çekti.
Katılmadığı sanatsal geziler yok gibi. Düziçi Köy Enstitüsü’ne de geldi önerimle; unutulmaz fotoğraflar çekti. Adana’nın 150 yıllık geçmişi onun albümündedir. İstanbul’dan bile gelip onun fotoğraflarından yararlananlar oldu… Saydam gösterimlerinde kullandılar…
Onun etkinliklerinin hemen tümüne katıldım, yazdım. Onun haberinin olmadığı kimi fotoğraf yarışmalarını bildirdim, katıldı, ödül aldı. Bana diyordu ki Babacanoğlu ıslatalım bunları. Ben de olur diyordum ama, bir türlü zaman bulup ıslatamadık. Benim etkinliklerime katılmış, çok fotoğrafımı çekmiştir. “Karacaoğlandır” adlı şiirimi besteledi 50. Sanat yılımda (7.5.2013) saz eşliğinde okudu. Çok beğenildi, sevildi! Yutube videoya aldı, yaygınlaştı!
Kendisiyle birkaç kez söyleşi yaptım. En son yaptığım söyleşi (Haziran 2014) çok ilgi çekti. İstiyordum iki onu dört/dörtlük tanıtayım. Başardım! Babası İbrahim Bey Yemen’de, Sarıkamış’ta, Kurtuluş Savaşı’nda çarpışmış bir gazi. Yani, “Gençliğin Fotoğrafçısı” Mesut Eray bir gazinin oğlu.
Kardeşim olmuştu benim. “Adana Ses” gazetesini çıkarıyordu. Yazdığı köşe yazılarını bana okurdu. Yazım kuralları üzerinde dururduk.
Hasta olduğunu öğrenince yüreğim deşildi. Balcalı Tıp Fakültesi Hastanesinde yoğun bakımda olduğunu öğrendim; gittim, göstermediler. 28.6.2016 günü dünyamızdan ayrılmış. Sarsıldı, tüm bedenim, yüreğim. Bir boşluk oluştu içimde; sürüyor.
29 Haziran günü Adana-Asri Mezarlıkta’ydık. Eşi, çocukları, yakınları oradaydı. Adana edebiyatçılarından Demet Duyuler Doğan, Aysel Yenidoğanay, Mustafa Özke, Ben vardık. Mesut Eray, amcası, babasıyla yatıyordu toprakta. Sanki kalkıp hoş geldin diyecekmiş gibi geldi bana. İmam Kur’an okudu, dua etti. Yerin güneşli, cennet olsun sevgili kardeşim, arkadaşım güle güle, yakınlarına sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Onun için yazdığım şiiri sunuyorum: NEDEN GÜZEL İNSANLAR ÖLÜR/ Neden güzel insanlar ölür/ Kinciler gibi Çalap da mı karşı insanlara/ Kötülere bir şey demez/ Güzel insanlar dururken/ Çirkin insanlı dünya neye yarar
09.07.2017, Adana