Kurtuluş Savaşı’nın göz ardı edilemeyecek bir yönü de inanca dayanan manevî boyutudur. Dağlarca bu konuyu, inanç boyutuna sürekli vurgu yaparak ele alır. Besmeleler, yapılan dualar, “Allah Allah” sesleri, işin manevî boyutunu belirler.
Millî Mücadele’de feleğe karşı çıkılarak kader yeniden yazılmaya çalışılır. Savaş sırasında olağanüstülüklerle dolu manevî olaylar yaşanır. Örneğin İsmail, şehit düştükten sonra bir hak nuru olarak dirilir ve bir başka erin arkasındaki düşmanı vurur. Askerler eksilir, ama rahmet eksilmez. Allahüekber Dağı dile gelir. Savaşta da herkes “Allah Allah” diyerek mücadele eder. Ağızlarda hep “Allah” nidası vardır. Askerlerin çoğu silahsız ve yalınayaktır. Manevî güçle direnirler. Savaşanların yüzünde “bismillah” vardır. At bile şaha kalkarak bismillah olur. Erler besmeleye benzetilir. Savaşın biraz da manevî güçle kazanıldığı Ölüm-Kalım Yoklaması şiirinde dile getirilir:
“9 ÇETECİYDİLER
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
biri vuruldu
peki dedi Sinan Paşa
bayrağı çeken kim Toroslara?
9 çeteciydiler”
Bu ölüm-kalım mücadelesinde savaşan herkes şehit düşse de bayrak manevî güçle dikilir.
(* Selma Baş)