Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi77
Bugün Toplam339
Toplam Ziyaret1823029
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
JANDARMA VE HALKLA İLİŞKİLER (1)
07/01/2018


Uzaktan bakıldığında Özalp, İran sınırında olduğundan yönetimi zor gibi gözükür. Oysa insanları genelde uyumlu, devletine bağlı, mütedeyyin ve yumuşak yapılıdır. Ülkenin en doğu ucundaki bir çıkmaz sokak olması elbette bir takım sıkıntılar yaşanmasına kapı aralayabilecektir. 

Özalp’te çalışmak, yaşadığımız onca sıkıntıya rağmen ne bana, ne eşime hiç de zor gelmemişti. İlçe yönetimi olarak halkla ilişkilerde oldukça başarılıydık. 1990 yılı nevruzunda PKK, “serhildan” adıyla Nusaybin, Cizre, Silopi’de sokak olayları planladı, halkı kışkırttı ve uyguladı. 1991 yılında benzeri sokak hareketleri Güney Doğu’daki yerleşimlere ek olarak, Özalp’te de planlandığı halde yapılamadı. Bunda, ilçe yönetimi olarak, ilçedeki bilinçli, kararlı ve toplumcu girişimlerimizin; halka yakın duruşumuzun olumlu yönde etkisi olduğunu, söyleyebilirim.

İlçede göreve başlayışımın üçüncü haftasında bir “İç Genelge” yayınlayarak, “kamu kuruluşlarının hizmet esaslarını” belirledim. Kamu kuruluşlarına ve İl Makamı’na yazılı olarak gönderdiğim metni, ilçe yöneticileriyle yapılan bir toplantıda tartışmaya açtım. Yöneticilerin tüm sorularını açık yürekle cevapladım. Ardından köy ve mahalle muhtarları ile toplantı yaparak belirlenen ilkeler onlara da anlatıldı.

Kamu hizmeti görülürken:
Vatandaşın sorununa ve sorusuna mutlaka ikna edici, doyurucu cevaplar verileceği;
Mesai saati bitse bile, sıradaki vatandaşın işi tamamlanmadan, çalışanların iş yerinden ayrılamayacağı;
Günlük işlerin yarına bırakılamayacağı, aynı gün içinde tamamlanacağı;
Vatandaşın yoğun başvurusu halinde, ilgili servislere daire içinden; gerektiğinde makam onayı ile diğer dairelerden personel kaydırması yapılacağı ve işlerin günlük olarak sonlandırılmasının sağlanacağı;
Vatandaşın bekletilemeyeceği, servis önlerinde ve daire içerisinde kuyruk oluşmasına fırsat verilmeyeceği; 
Her dairede, vatandaşın yazılı başvuruları için bir “dilekçe takip defteri” oluşturulacağı; vatandaşın dilekçesine olumlu ya da olumsuz mutlaka cevap verileceği; dilekçeye cevap vermeyen yöneticilerin şiddetle cezalandırılacağı; 
Vatandaşın “patron”, kamu görevlilerinin, kaymakam dahil, “vatandaşın hizmetçisi” olduğu, vurgulandı. 

Uygulamalar takip edildi.

Hükümet konağı girişinde bir “Nöbetçi Danışma Memurluğu Ofisi” oluşturuldu. Bütün dairelerin işleyişleri ile ilgili konulardaki başvurular “matbu dilekçe” haline getirildi. Gelen vatandaş meramını söylediğinde nöbetçi memurun, basılı dilekçeyi imzalatıp, kendisini ilgili servise yönlendirmesi uygulamasına başlandı.

Bu durum halkta büyük rahatlık, idareye güven ve şahsıma karşı sevgi kaynağı oldu. Çalışanlar, kusurları halinde giderek şiddetlenen dozlarda uyarıldı; başarıları halinde takdir ve tebrik edildiler.

Hizmet ilkeleri duyurulup, daha uygulama alışkanlığının tam sağlanamadığı ilk günlerde, İlçe Jandarma Komutanlığı yakınından geçerken vatandaşın kuyrukta ve açık havada bekletildiğini gördüm. Gideceğim yeri erteleyip, İlçe Jandarma Komutanlığı’na yöneldim. Habersiz bir ziyaretti. Arabayı vatandaşların yanında durdurup indim. Ben vatandaşlarla konuşurken şoför İzzet de Bölük ve Merkez Karakolu yetkilerine gelişimi haber verdi. Vatandaşlara “niçin geldiklerini, kimi göreceklerini, dertlerinin ne olduğunu” sora sora ilerlerken, Bölük ve Merkez Karakol Komutanları çıkıp geldiler yanıma. Vatandaşla konuşmalarımın bir kısmına da tanıklık ettiler.

Sırada bekleyenler arasında Görgülü köyü muhtarının da olduğunu gördüm. Binaya yönelirken muhtarı çağırdım. Bizimle birlikte o da binaya girdi. Karakol komutanı olan astsubaya dönerek:

“- Astsubayım, muhtar senin misafirin. Köye gittiğinde o seni, evinin baş köşesine oturtur. Şimdi o sana gelmiş. Ağırlama sırası sende. Dışarıda bekletmek olur mu?” dedim. 

Bölük komutanı ve ben üst kata çıktık. Komutan vekili Ali Osman Bulut adında, bir astsubay kıdemli başçavuş idi. “Kaymakamlık İç Genelgesi’nin uygulanmadığını, bu durumun hoşuma gitmediğini ve üzüldüğümü,” söyledim. Bölük Komutanı önce:

“- Ama Kaymakam bey biz askeri kuruluşuz. Askeri kurallar var,” diyerek itiraz etti. Kendisine; Jandarma Kanunu 3.ncü maddesinde jandarmanın tanımlandığını ve jandarmanın görevleri sayılırken de; “zorda olanı koruma ve kollama yanında yardım etmenin, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlama görevi ile birlikte ve en başta geldiğini,” söyledim. “-Sırada bekleyenlerin jandarmaya askeri iş için değil, genelde adli ve mülki işlerini takip için geldiğini siz de duydunuz,” dedim. “Asker, sivil tüm kuruluşların vatandaşa hizmet için var olduğunu,” ekledim. 

Bu defa, “vatandaşın bina içerisine alınması halinde oturması için uygun yer, masa, sandalye, v.s. olmadığını,” söyledi. Kendisine: “Binanın giriş katındaki holün, yandaki oda ile birleştirilerek bu amaçla kullanılabileceğini; bu iş için neye ihtiyaçları varsa, çaydanlık takımına varıncaya kadar, tüm inşaat ve mefruşat listesini hazırlayıp göndermesini; karşılayacağımı,” bildirdim. 

“- Ama karşılığında bir tek isteğim var: Vatandaşı misafir gibi görecek ve burada ağırlayacaksınız!”
…………………………………………………………………………
Takip eden günlerde tadilat giderlerini, koltuk, sehpa, sandalye gibi donanım masraflarını Köyler Hizmet Birliği bütçesinden karşıladım. Ayrıca, birkaç tane de ahşap paravan yaptırdığımızı hatırlıyorum. 

Halk, jandarma merkezine korkarak değil, ağırbaşlı bir olgunluk içerisinde ama samimi duygularla gelip gitmeye; işi uzadığında misafir muamelesi görmeye başladı. Herhalde bu, Özalp tarihinde bir ilk ve “hayal dahi edilemeyen” bir uygulama idi.

Böylece, hem halk kendi askerine duygusal anlamda yakınlaştı; hem de Devlet karşıtı propaganda engellenmiş oldu. Taa 1990 yılı Temmuz ayına, yani yeni bölük komutanı gelip göreve başlayana kadar. Komutan değişimi sonrası, geçici bir sarsıntı yaşadık. Sonra düzeldi.

Ben ilçeden ayrıldıktan sonra; “eski tas, eski hamam!”
(Devam edecek.)



630 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028