Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi69
Bugün Toplam601
Toplam Ziyaret1823291
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
TÜRK MİLLETİ VE DEVLETİMİZİN BEKA SORUNU -2-
25/01/2018

BİR TÜRLÜ BİTMEK BİLMEYEN HAÇLI SAĞANAĞI 

Haçlı Seferleri 1095 ve 1272 yılları arasında, Avrupalı Katolik Hıristiyanların Papa’nın talebi ve çeşitli vaatleri üzerine, Müslümanların elindeki kutsal topraklar üzerinde askeri ve siyasi kontrol kurmak için düzenlemiş oldukları saldırıların genel adıdır. 

 

1071 Malazgirt zaferiyle Türkler Anadolu’ya girmiş ve 1075 yılında İznik’i ele geçirerek burayı devletin merkezi yapmışlardır. Türklerin Anadolu’ya girişi, başta Bizans olmak üzere bütün Avrupa devletlerini rahatsız etmiştir. Bunun nedeni ise, Bizans’ın işgal tehlikesi ile karşı karşıya kalmasıdır. Haçlı seferleriyle birlikte, Avrupalı devletlerin akıllarında bir yandan Fatımilerin elinde bulunan Kudüs’ü ele geçirmek, diğer yandan da Türkleri Anadolu ve Ortadoğu’dan kovmak fikri egemen olmuştur.

 

Bizans İmparatoru 1.nci Aleksios Kommones’un Türklere karşı Papa’dan yardım istemesiyle başlayan Haçlı Seferleri’nin bu ana fikri, ilk günden bugüne hiç değişmemiştir.

 

Hıristiyanları yapılacak Kutsal savaşa davet eden Papa, savaşa katılacaklara dünyevi ve uhrevi pek çok vaatte bulunmuştur. O zamanlar Papalığın, sadece dini bir kurum değil, aynı zamanda geniş toprakların yöneticisi ve siyasi bir otorite olduğu da dikkate alınmalıdır.

 

Birinci Haçlı Seferi (1096-1099): Papa’nın çağrısı ile kontların, düklerin, şövalyelerin idaresinde; Alman, İngiliz, Norman ve Flamanlardan meydana gelen büyük bir Haçlı ordusu, İstanbul’da toplandı. 1096’da Anadolu’ya geçti, uzun bir kuşatmadan sonra İznik’i aldı. Yollarına devam eden Haçlılar, Eskişehir yakınlarında 1.nci Kılıç Arslan’ın orduları ile karşılaştılar. Haçlıların çokluğu karşısında geri çekilmek zorunda kalan 1.nci Kılıç Arslan, tarihte ilk defa, “gayri nizami harp” denilen gerilla taktiğini geliştirerek, yıpratma savaşlarına başladı. Şehir ve kasabaları boşaltarak, suyollarını tahrip ettirdi. Güçlükle ilerleyen Haçlıların başlangıçta 600 bin kişiye ulaşan kuvveti, Antakya’dan Kudüs önlerine gelindiğinde 50 bin kişiye düşmüştü. Haçlılar Kudüs’te bir Lâtin Krallığı, Urfa ve Antakya gibi şehirlerde de birer dükalık ve kontluk kurdular.

 

İkinci Haçlı Seferi (1147-1149): Musul Atabekleri’nin Urfa, Halep ve Şam’ı geri almaları üzerine Kudüs Krallığı’nın Papa’dan yardım istemesi üzerine Papa III.ncü Öjen’in  çağrısı ile başlayan İkinci Haçlı Seferi’ne Almanya İmparatoru III. Konrat ile Fransa Kralı VII. Lui, iki ayrı ordu ile katıldılar. Her iki ordu da Konya Ovası’nda ardı ardına Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Mesut’a yenildiler. III. Konrat İstanbul’a döndü ve deniz yolu ile Suriye’ye geçti. VII. Lui ise yanında kalan pek az bir kuvvetle Antakya’dan Kudüs’e gelerek burada III. Konrat ile buluştu. Kudüs Kralı ile birleşen bu iki kral, Şam’ı geri almak için kuşattılarsa da başarılı olamayıp, geri dönmek zorunda kaldılar.

 

Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192): Selâhaddin Eyyûbî’nin Kudüs’ü alması üzerine düzenlenen Üçüncü Haçlı Seferine Fransa Kralı Filip Ogüst, Alman İmparatoru Frederik Barbaros ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar katıldılar. İstanbul yolu ile Anadolu’ya geçen Alman İmparatoru Silifke’de Göksu ırmağında boğuldu; ordusu tamamen dağıldı. Deniz yolundan hareket eden Fransız ve İngiliz Kralları, Kıbrıs yolu ile Suriye’ye geldiler. Eyyübiler’le yapılan uzun savaşlarda her iki taraf da kesin sonuç elde edemedi.

 

Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204): Üçüncü Haçlı Seferi’nin sonuçsuz kalması üzerine, Papa’nın gayretleriyle sadece senyör ve şövalyelerden oluşan yeni bir Haçlı ordusu hazırlandı. Venedik’te toplanan Haçlı ordusu, gemilerle İstanbul’a gelerek İstanbul’u işgal etti ve burada bir Lâtin Krallığı kurdular. Şehri yağmaladılar. Haçlı Sefer, amacından uzaklaşarak sona erdi. Haçlılar, 1261 yılına kadar Bizans üzerindeki egemenliklerini sürdürdüler.

 

Diğer Haçlı Seferleri: Dördüncü Haçlı Seferi’nden sonra 5., 6., 7. ve 8. Haçlı Seferleri yapıldı. Mısır, Suriye ve Tunus üzerine seferler düzenlendi. Beşinci sefere Macar Kralı Andre (1217), altıncı sefere Alman İmparatoru II. Frederic (1228), yedinci ve sekizinci seferlere Fransa Kralı Sen Lui (1248-1270) katıldılar. Hiç biri de gayesine ulaşamadı. Suriye’de kalan Haçlı prenslikleri ve kontlukları Türk Memlûk Sultanı Baybars tarafından son verildi. (1291).

 

Bu arada 1212 yılında sadece çocuklardan oluşan 40.000 kişilik bir Çocuk Haçlı Seferi oluşturulduğunu ve bu çocukların, daha Avrupa dışına çıkmadan, yollarda telef olduklarını belirtmek gerekir.

 

Tarihi süreçte, bu 8 Haçlı Seferi sonrasında da Avrupalı Devletler Türk ve Müslümanlara karşı hep ittifak halinde saldırdılar. Osmanlı’nın Avrupa’daki fetihleri neticesinde, Avrupalı halkların kafasında “Türk=Müslüman” algısı yerleşti. Çabaların tamamının, Türkleri önce Avrupa, sonra da Anadolu topraklarından çıkartıp, geldikleri yere geri göndermek üzerine olduğu, unutulmamalıdır.

 

Osmanlı hep, Haçlı ruhuyla bir araya gelen Avrupalı devletler ittifakına karşı savaşmıştır.

Sırpsındığı’nda (1364); 1.nci Murat Han karşısında Papa 5.nci Urban’ın çağrısı üzerine, Macar kralı Layoş komutasında Bulgar, Sırp, Macar, Eflak ve Boğdan güçlerini; Birinci Kosova Savaşı’nda (1389); Sırp Lazar komutasındaki Sırp, Bosna, Hırvat, Eflak ve Çek güçlerini birlikte görürüz. 1.nci Murat Han bu savaş sonrası, savaş alanında gezerken yaralı bir Sırp Prens tarafından şehit edilmiştir.

 

Niğbolu’da (1396); Yıldırım Beyazıt karşısında Papa IX.ncu Benifacius’un çağrısı üzerine Fransız, İngiliz, İskoçyalı, Alman, Leh, Bohemyalı, Avusturyalı, Macar, İtalyan, İsviçreli, Flaman ve Rodos şövalyeleri bir araya gelmişlerdir.

 

Varna’da (1444); II.nci Murat karşısında Macar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanyalı, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedikliler; İkinci Kosova Savaşı’nda (1448); Macar Hunyadi Yanoş komutasında Macar, Alman, Lehli, Romanyalı ve Sicilyalı askerler bir aradadır.

 

Preveze Deniz Savaşı’nda (1538); Barbaros Hayrettin Paşa karşısında yenilen Andrea Dorya komutasındaki Haçlı donanması İspanya, Portekiz, Venedik, Ceneviz ve Malta gemilerinden oluşmaktaydı. İnebahtı Deniz Savaşı yenilgimizde de Venedik ve İspanyol donanmasının birlikte hareket ettiğini görürüz.

 

Balkan Savaşları’nda (1912-1913) İngiliz, Rus, Yunan, Bulgar, Sırp ve Karadağ ordularının el birliğiyle saldırması sonunda bozgun yedik. Kurtuluş Savaşımızı (1919-1922) Çarlık Rusyası, İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’a karşı verdiğimiz; içeride de pek çok isyanla sırtımızdan hançerlendiğimiz unutulmasın.

 

Sonuç ve özet olarak;

1096 yılından bugüne, yağmur sağanağı şeklinde dalga dalga gelen Hıristiyan Avrupalılar’ın bir bütün olarak, Türk’ü Anadolu dışına atmaya çalıştıkları; bu amaçta kolayca bir araya gelebildikleri; bizim ise kendi varlığımız ve kendi gücümüz dışında destekçimiz olmadığı; yerine göre din kardeşi saydığımız uluslardan bile nankörlük ötesi düşmanlıklar gördüğümüz, tarihte satır satır yazılıdır.

 

Türk gençliği bunları iyice öğrenmeli, bilmeli ve unutmamalıdır.

(DEVAM EDECEK)



521 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028