Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi68
Bugün Toplam554
Toplam Ziyaret1823244
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
TÜRK MİLLETİ VE DEVLETİMİZİN BEKA SORUNU -5-
02/03/2018
SİYONİZM VE “VAADEDİLEN TOPRAKLAR" 

Önce bazı kavramları tanımlayarak başlamak isterim. Adını Kudüs´teki Siyon Tepesi´nden alan Siyon, “yurtlarından kovulmuş Yahudi halkının Filistin´e dönme arzusu ve özlemini benliğinde toplayan bir duygu”; Siyonizm ise, “Musevileri Filistin´e yerleştirme amacı güden ve üyeleri Yahudilerden oluşan bir siyasi örgütün politikası” olarak tanımlanabilir. Kelime ilk defa 19.ncu yüzyılın ortalarında kullanılmıştır. 

1876 yılında kurulan “Siyon Aşıkları” adlı teşkilat eliyle 1882 yılında Filistin´de ilk Yahudi yerleşiminin temelleri atılmış; 1897 yılında İsviçre Basel´de toplanan Dünya Siyonist Kongresi´nde ise “Filistin topraklarında bir İsrail Devleti kurulması” kararı alınmıştır. 

Bu kararı hayata geçirmek amacıyla, kararın fikir babası Teodor Herzl´in Osmanlı Sultanı II. Abdulhamid Han´a çıktığı, Filistin´de bir Yahudi yerleşimi kurulabilmesi için önce 20 milyon İngiliz Sterlini, daha sonra da Osmanlı Devleti´nin tüm borçlarının silinmesini teklif ettiği; ne var ki Sultan´ın buna yanaşmadığı bilinmektedir. 

1917´de Birinci Dünya Savaşı devam ederken, İngilizlerin müttefiki Rusya´da Bolşevik İhtilalin patlamasıyla Rusya´nın savaştan çekilmesi üzerine, İngiliz Dışişleri Bakanı James Balfour, Yahudi milyarder Rothschild´e bir mektup göndererek; “Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti kurulmasına sıcak baktıklarını,” bildirdi. Bu girişim aslında, para babası güç sahibi Yahudi asıllı iş adamlarını ve onların ekonomik gücünü barındıran ABD desteğini, İngiltere´nin yanına almayı amaçlamaktaydı. Osmanlı Devleti ancak böyle bir gücün desteği ile tamamen devre dışı bırakılabilirdi. Nitekim, bugün bile, İsrail´i İsrail yapanlar, Küresel Güç Odakları da diyebileceğimiz; üç bin yıldan beri yeryüzünde faizcilik, bankerlik ve bankacılık yaparak büyük güç biriktiren bu çevrelerdir. Filistin´deki ilk Yahudi yerleşimin kuruluşuna, yeryüzüne dağınık 138 Yahudi derneğinin toplam katkısı 87.000 Sterlin iken, sadece Rothschild´in katkısı 1.500.000 Sterlin´dir.

 

Siyonizm teo-stratejik (dini temelli) bir harekettir. Siyonizm´in başarısı daha başlangıçta Osmanlı Devleti´nin yıkılmasına bağlı iken, güvenli biçimde sürdürülmesi de mevcut Türk Devleti´nin güçsüz olması ve parçalanması ile doğru orantılıdır. Dolayısıyla Sevr´de Anadolu´nun doğusunda kurulması kararlaştırılan Ermeni ve Kürt Devleti, Siyon Planı´nın bu amaca hizmet edecek ayaklarıdır. 

Yahudilerin kutsal kitabında Musa Peygamberin ağzından şöyle deniyor:

“Tanrı mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden, birçoğu sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu kovacak. Tanrı bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız. Kız alıp vermeyeceksiniz. ..”

Buradaki “bağnazlığı ve vahşiliği” görebiliyor musunuz? Bu cümleler, güya onların kutsal kitabının ayetleri. Tevrat´ın 6.ncı maddesi açıkça; “Katletmeyeceksin!” dediği halde; Siyonizmi politik din edinen Yahudiler bunu, “Yahudi olanları öldürmeyin,” şeklinde anlıyor ve öyle yorumluyorlar. Oysa, aynı olan tek tanrılı dinlerin Rab´bi, daha sonra gönderdiği Kuran´ın Maide Suresi 32.nci ayetinde mealen; “… İsrail oğullarına kitapta şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. (….) And olsun elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da yeryüzünde aşırı gitmektedir,” diyor.  Kafirun suresi 6.ncı ayette de; “Sizin dininiz size, benim dinim de bana,” diyerek dinde hoşgörülü olmayı emrediyor. 

Aynı Allah, önce Tevrat´ta bir önceki ayetine aykırı; sonra da diğer kitaplarındaki ayetlerinde farklı kurallar getirerek, kendisiyle çelişmeyeceğine göre biz Müslümanlar; “Tevrat´ın Siyonizm´le ilgili ayetlerinin tahrif edilmiş” olduğuna hükmetmek durumundayız. Aksi halde, “bir kutsal kitapta siyasi hedeflerin yer alması ve bunun da Filistin halkına karşı kullanılması” izah edilemez. 

Bilindiği üzere, tarihi süreçte İsrail halkı, Babil´den (bugünkü Irak) kovulup gelen göçebe bir halktır. Göçten sonra Mısır firavunlarına köle olmuşlar, Musa´nın önderliğinde bu esaretten kurtularak Filistin´e yerleşmişlerdir. Romalılarca sürgün edilip, yeryüzüne dağıtılıncaya kadar yerleştikleri bu toprağın adı Filistin, halkı ise Filistinli´dir. Siyonizm doğduktan sonra Filistin´in adı ve halkı yok edilmek istenmektedir. 

2 Nisan 1947´de İkinci Dünya Savaşı bitti. 27 Kasım 1947´de BM Genel Kurulu Filistin´de bir İsrail ve bir de Filistin devleti kurulması kararını aldı. 14 Mayıs 1948 tarihinde de Bağımsız İsrail devleti kuruldu. Bunun ardından, İsrail´in, Tevrat´taİsrailoğulları´na vaat edildiği iddia edilen topraklaragenişleyerek, Büyük İsrail´in kurulmasına sıra gelmiş oldu. Tevrat´a göre, Şeria´da Yeşu´ya seslenen Tanrı, İsrail´in sınırlarını şöyle çizmekteydi: 

“Kulum Musa öldü.

Şimdi kalk, bütün halkla birlikte Şeria Irmağı´nı geç.

Size, İsrail halkına vereceğim ülkeye girin.

Musa´ya söylediğim gibi, ayak basacağınız her yeri size veriyorum.

Sınırlarınız çölden Lübnan´a, büyük Fırat Irmağı´ndan –bütün Hitit ülkesi dahil- batıdaki Akdeniz´e kadar uzanacak.” 

“Hitit ülkesi” denilen yer Anadolu´dur. Yani İsrail Anadolu´ya göz dikmektedir. Bunu da Yahudilerin tahrif edilmiş kutsal kitabına dayandırmaktadır. İngiliz´in ve Amerikalı´nın Sevr´de yazdıkları Ermenistan-Kürdistan projesini de buna eklerseniz, İsrail Karadeniz´e ulaşacak; böylece bizim Asya´daki Turaniler´le coğrafi bağımız koparılacak, zamanla da yok edileceğiz,  demektir. 

Yahudi tarihine yazılmış, “Tanrı vaadi ve buyruğu” olarak ne varsa, İsrail´in bunları gerçekleştirmek için küresel bir siyaset izleyeceği ve bölgemizde yeni oyunlara girişeceği apaçık ortadadır. Bugün Irak ve Suriye kuzeyinde Kürtler, Nesturiler, Yezidiler, Keldaniler, Süryani ve Ermeniler Suriye Demokratik Güçleri adı altında, PKK/YPG yönetiminde ABD eliyle silahlandırılıyor. Türkiye şu anda, 1918-1922 sürecini farklı kimlikler üzerinden yeniden yaşıyor. 

Siyon Planı´nın nihai amacının birinci aşamada, “Ortadoğu´daki tüm ülkeleri parçalayıp, kendisine yetemeyen, dışa bağımlı; ordusu bulunmayan kukla devletçikler haline getirerek, bunların İsrail´e herhangi bir tehdit oluşturmasını engellemek”; ikinci aşamada, “kutsal kitaplarında kendilerine vaat edildiğine inandıkları topraklara egemen olabilmek için bu devletçikleri ortadan kaldırmak”, olduğunu bilmek ve yeni kuşaklarımıza da öğretmek zorundayız. 

Türkiye özelinde, “Doğu Anadolu´da bir Ermeni bir de Kürt Devleti kurarak Anadolu´nun Asya´daki akrabalarıyla ilişkilerini kesmek; ardından da Anadolu´yu kendi içerisinden yıkmanın yollarını aramak”, Siyon Planı´nın nihai amacıdır. 

Dünya üzerine dağılmış Yahudilerin sayısı, İsrail Devleti sınırlarında yaşayanların kat be kat üzerindedir. Yahudi milleti, soy bağını anadan sürdürmekte; dini güdülerle, kesinlikle asimile olmamakta; yaşadıkları yerlerde yüzyıllarca, nesiller boyu kendisini saklayabilmektedir. Bizim coğrafyamızda bile saklı Yahudi nüfusun varlığı sır değildir. Yahudilerin; “Kimliğini gizle yönetimin başına geç!” şeklinde ifade edilebilecek bir siyasetleri bulunduğu da bilinmektedir. Bize düşen, Devlet´i yönetecekleri seçerken uyanık olmaktır. Söylevlere ve destek olunan projelere bakılır, kimin kim olduğunu anlamak için. 

BOP, en son ve sürmekte olan Haçlı Saldırısı değil midir? Evetse eğer cevabınız; “Benim Devletimin başındaki kişi nasıl olur da BOP eş başkanı olabilir?” sorusuna cevap aramalıyız. “Yahudi´nin kutsalı yedi kollu şamdanın benim Devletimin Başbakanlık konutunda ne işi var?” sorusunu, cevaplayabilmeliyiz. “Yahudi Cesaret Madalyası´nın tarihinde ilk defa Yahudi olmayan birine verilişinin”, mantıklı ve makul bir açıklaması var mıdır? “Ülkemde geçerli siyasetin, Haçlı-Siyon siyasetiyle birebir örtüşüyor olması”, ne anlama gelmektedir? 

Elimde bilgi-belge olmadığından, ben bu sorulara makul ve mantıklı cevaplar bulamıyor; işin içinden çıkamıyorum. 

Ne acıdır ki, Siyon Planı tıkır tıkır işlemekte; bizi yönetenler de ya seyretmekte, ya çanak tutmaktalar. Geçmişte ASALA´yı, bugün PKK/PYD´yi kim yönlendiriyor, kim kullanıyor sanırsınız? 

DEVAM EDECEK.


552 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028