Son günlerde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi izliyorum. Meral Akşener'de olduğu gibi İnce de büyük bir ego seziyorum. “Ben, ben” diyor. Sanki CHP, Genel Başkan Kılıçdaroğlu devre dışı. Seçilirse de hükümet devre dışı olacak gibi görünüyor. Her ne kadar inkar etse de sanki ikinci bir Erdoğan var karşımda.

İşte birkaç cümlesi:

-"Ben, cumhurbaşkanı adayı olarak görev başındaki Sayın Cumhurbaşkanı’na her türlü yardımı etmeye hazırım”

-“Benim Türkiye’ye önerilerim şunlardır, uluslararası vicdana aykırı ve provokatif bu eylemi hepimiz bütün partiler birlikte kınamalıyız.”

-"Polis memurları gariban çocuklardır. Onlar, gariban ailelerin çocuklarıdır. Devlet memurları nasıl mesai alıyorsa siz de mesai alacaksınız, 40 saatin üzerinde mesai alacaksınız. Pazar günleri maç görevi yok, tatil gününde maç görevi yok, 3 bin 600’ü öğretmenler gibi siz de alacaksınız. Sendikalı olacaksınız, bunu yapacağız hep birlikte hep birlikte başaracağız. Üniversite öğrencileri, gençler, size sesleniyorum, her sene 10 bin öğrenciyi yurt dışına göndereceğiz, 475 lira kredi alıyorsun, okul bitiyor, iş bulamıyorsun, ne olacak, çocuk açıkta kaldı, size söz, Türkiye Cumhuriyeti adına söz veriyorum, okulunuz bittikten sonra işe giremediğiniz takdirde 2 yıl boyunca o 475 lirayı alacaksınız. Bu ülkenin öğrencileri fizik öğretmeni Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanlığında, bütün öğrenciler, öğrenci kimliğini gösteren bütün müzelere bedava girecek." 

-“ Çiftçiler, köylüler, hayvancılar, size sesleniyorum, bir köylü çocuğu olarak size sesleniyorum, sizin sorunlarınızı çözmek çocukluğumda çobanlıktan gelen birisi olarak boynumun borcudur.”

-"Ben sizin gönlünüze köprü yapmaya geldim. 81 milyonu kucaklamaya geldim. Cumhurbaşkanı olduğumda sadece CHP’nin cumhurbaşkanı olmayacağım, herkesin cumhurbaşkanı, 81 milyonun cumhurbaşkanı olacağım" dedi.

-"Size sözümdür, ilk cumhurbaşkanlığı kararnamesinde, 0-18 yaşındaki çocuklar ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanacak, nüfus kağıdıyla. Bu ülkenin gençlerinden, kadınlarından isteğim şu, bana bir avuç pirinç verin, size bir kazan pilav yapacağım. Erdoğan, ’sizin tek derdiniz beni indirmek’ diyor. Benim derdim Erdoğan değil, derdim millet. Benim derdim mazot, gübre fiyatını indirmek. Dolar ve avroyu indirmek."

Muharrem Bey’den ben şu konuşmayı beklerdim.

- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine son verilecek.

- Parlamenter sistem güçlendirilecek.

- Kuvvetler ayrılığı; devletin üç ana fonksiyonunu (yasama, yürütme ve yargı) yerine getiren organların, tek bir kişinin elinde toplanmasını engellemek üzere düşünülmüş bir sistemdir. Tekrar bu sisteme dönülecek.

- Erdoğan döneminde demokratik sisteme aykırı ne kadar yasa ve anayasa amadesi var ise değiştirilecek.

Ve şunu da dememeliydi:

- “Benim derdim Erdoğan değil, derdim millet”

Yine de bekleyelim. 19 Mayıs’ta samsun’da açıklayacağı manifestosuna (bildirge) bakacağız.