TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE KUMPASLAR 

ABD büyükelçisi Edelman’ın Wikileaks belgeleri arasında yer alan 2004’teki kriptosunda Türk Genelkurmayı içindeki hizipler şöyle sınıflandırılmıştı: 

“Birincisi, Türkiye’nin stratejik çıkarının, ABD ve NATO ile sıkı bağlarını sürdürmek olduğunu, istekli olsa da olmasa da kabul eden ‘Atlantikçiler’. 

İkincisi, ABD ile bağları sürdürme ihtiyacına öfkelenen, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan, kimseye güvenmemeyi (Irak topraklarında kurulacak bağımsız bir Kürt Devleti’ni destekleme niyetinden emin oldukları ABD de buna dahil) yeğleyen ve Kemalist devletin tavizsiz biçimde korunmasında ısrar eden katı  ‘Milliyetçiler’. 

Üçüncüsü de, ‘Avrasya’ konseptinin, Rusya’nın egemenliğindeki tabiatını kavramaksızın, uzun zamandır ABD’ye bir alternatif arayan ve Rusya’yla ya da Rusya ile İran’ı veya Rusya ile Çin’i içine alan iyi tanımlanmamış bir gruplaşma ile daha yakın ilişkiler kurmayı düşünen ‘Avrasyacılar’.” 

Bundan sonrasını biliyorsunuz: ABD, ordunun ve bürokrasinin içindeki kendisine karşı hizipleri tasfiye için düğmeye basıyor. İktidardaki AK Parti ve ortağı Gülen Cemaati eliyle 2007’de başlayan sürecin Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk davaları ile yüzlerce general ve amirali, subayı, üniversite hocasını nasıl devre dışı bıraktığını çok iyi biliyoruz. 

Kumpas davalarının savcı ve hâkimlerinin tamamını bugün FETÖ cü olarak ya kodese almışız, ya kaçmışlar aramaktayız. “Ben bu davaların savcısıyım!” diyen kişi ise şu anda Devletin Cumhurbaşkanı. … 

Türk Ordusu’nun kozmik odasına girilerek “Türkiye'ye dönük işgale karşı sivil direnişte kullanılacak yapılanmanın deşifre edilmesi” ve FETÖ marifetiyle ABD istihbaratına iletilmesi, Türkiye'nin bağışıklık sistemini yok etmeye yönelik bir girişimdi. 

Ardından 2010 yılındaki Anayasa değişikliği ile Yargı’nın, “Amerikan çıkarlarının savunulması amacıyla eğitilip yetiştirilmiş”  Fetullah Gülen çetesine teslimi gerçekleşir. 

Balyoz, Askeri Casusluk ve Ergenekon gibi Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik operasyonlar ile “Kürt açılımı, Ermeni açılımı” gibi süreçler; siyasi iktidarın “müdahale edilmesin” talimatı altında, askerin ve polisin eli kolu bağlanıp, Doğu ve Güneydoğu illerinde PKK militanlarınca yığınak yapılmasına göz yumulması; hendekler kazılarak kurtarılmış şehirler oluşturulması, doğrudan doğruya, BOP haritasının hayata geçirilmesine hizmet eden gelişmelerdir. 

Tüm bunlar Sevr'deki hedefler ile de birebir örtüşmektedir. Sevr Belgesi’nin 68.nci maddesinde dayatılan “askeri liselerin kapatılması, harp okulları eğitim sisteminin değiştirilmesi” yüz yıl sonra da olsa, malum kalkışma sonunda uygulamaya konmuş bulunmaktadır. 

“Biz ki, Emperyalizmin bölge planlarındaki hedef ülkeyiz!” 

Bu gerçek karşısında,  “birden fazla tehdidi karşılayabilecek, belli sayıda ve yetenekli bir askeri varlığımızın olması” kaçınılmaz şarttır!

………………………………. 

Son üç bölümde anlatılanlar 15 Temmuz Kalkışması’na giden yolun parke taşlarıdır. !5 Temmuz’un yolu böyle inşa edilmiştir. 

Büyük Ortadoğu Projesi’ni, AK Parti’nin kuruluş hikâyesini, BOP un eş başkanlığı övünmelerini, Gülen Cemaati’nin iktidar ortaklığını, sahte delillerle TSK mensuplarına yapılan operasyonları, ordudan atılmaları ve atılanların yerine yapılan atamaları, polisin-ordunun-yargının ele geçiriliş öyküsünü öğrenmeden, bilmeden, anlamadan ve hatırlamadan, 15 Temmuz Kalkışması doğru anlaşılamaz! 

DEVAM EDECEK.