Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi70
Bugün Toplam502
Toplam Ziyaret1823192
Yılmaz Aydoğan
yaydogan33@gmail.com
ÖNCESİYLE, SONRASIYLA ‘15 TEMMUZ 2016 KALKIŞMASI’ – 9
05/10/2018


5.KALKIŞMANIN ÖNÜ VE SONU KALKIŞMA ÖNCESİ 


Emperyalizmin talepleri doğrultusunda başlamış olmakla birlikte özellikle son on beş yıllık dönemde: 


a)Toplumumuzun sosyal yapısı bozulmuş, geniş aile yapımız çekirdek aileye evrilmiş; nüfusun %80’den fazlası şehirlere göçe zorlanıp “köylülükten kentliliğe itilerek güdülebilecek bir yığın” haline dönüştürülmeye çalışılmış ve başarılmıştır. Son otuz yılda, bu amaca ulaşabilmek için, nüfusun çoğunluğu tarımsal karakterli olan Doğu ve Güneydoğu’da bölücü terör bile bir araç olarak kullanılmıştır.


b) Türk milli kimliğini ve millet bütünlüğünü hedef alan söylev ve demeçler artmış; Atatürk ve ilkeleri ile okullarda söyletilen “Andımız”; bazı kamu kuruluşlarının adlarında bulunan “Türk” ve “TC” ibareleri kaldırılarak unutturulmaya başlanmıştır. 


Bilinçli bir Atatürk karşıtlığı sergilenmekte; Atatürk ve Cumhuriyet değerleri unutturulmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla Afyon, Antakya, Antalya, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Konya ve Sakarya stadyumlarının “Atatürk” olan adları “arena” olarak değiştirilmiş; Malatya İnönü ve İstanbul İnönü stadyumları da aynı uygulamadan nasiplenmiştir. Rize Atatürk stadyumu yıkılarak yerine AVM yapılmış; yenisine ise Atatürk değil “Didi”(!) adı verilmiştir. 


Devlete ve Cumhuriyet rejimine isyan eden Şeyh Sait ve Seyid Rıza’nın isyan ettikleri il merkezlerine heykelleri dikilmek; kurtuluş savaşını yapanlara küfreden ve idam edilmeleri fetvası veren, işgalciler yanında yer almış İngiliz sever İskilipli Atıf Hoca’nın ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin adları devlet okullarına verilmek suretiyle itibarları -güya- iade edilmiştir.


 c)  Ülkemizdeki etnik ve dini “azınlık alt kimlikler” öne çıkarılmakta, milletin adı telaffuz edilmekten kaçınılmakta; “millet” millet olmaktan çıkarılarak, “bu topraklar üzerinde zorla veya rastgele bir araya gelmiş, biri birinden ayrı halk toplulukları” gibi tanımlanır olmuştur.


 Artık “milliyetçilik” Atatürk’ün tanımladığı “kaderde, kıvançta ve tasada ortak, kaynaşmış bir kitle” yaratmayı; “toplumsal dayanışmayı, vatandaşlar arasında yardımlaşmayı, yek diğerini sahiplenmeyi ve birbirine sevgi ile yaklaşmayı” amaçlayan, birleştirici bir kavram olmaktan çıkartılarak; Avrupalıların anladığı “şöven nasyonalistlik” haline dönüştürülmüş bulunmaktadır. İşte bu, “bilinçli yabancılaştırma çalışmaları” sonucu ulaşılan “özüne yabancılaşma” halinin göstergesidir.


 d)  Şubat 2006 tarihli ve 5449 sayılı Kanun’la kurulan, 15 Temmuz 2018 tarihli 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yeniden düzenlenen, Kalkınma Ajansları’na verilen kodları aşağıda bilgilerinize sunuyorum: 


             TR1: İstanbul


             TR2: Batı Marmara


             TR3: Ege


             TR4: Doğu Marmara


             TR5: Batı Anadolu


             TR6: Akdeniz


             TR7: Orta Anadolu


             TR8: Batı Karadeniz


             TR9: Doğu Karadeniz


             TRA: Kuzeydoğu Anadolu


                TRA1: Bayburt, Erzincan, Erzurum


                TRA2: Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars


             TRB: Ortadoğu Anadolu


                TRB1: Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli


                TRB2: Bitlis, Hakkâri, Muş, Van


             TRC: Güneydoğu Anadolu


                TRC1: Adıyaman, Gaziantep, Kilis


                TRC2: Diyarbakır, Şanlıurfa


                TRC3: Batman, Mardin, Şırnak, Siirt 


 Yukarıdaki listede görüleceği üzere, “Düzey 2” diye adlandırılan bölgelerin ilk dokuzu 1’den 9’a kadar rakamlarla kodlanmış; sonra Doğu Anadolu Düzey 2 Bölgeleri için “10, 11, 12” yerine “A, B, C” kodları kullanılmış ve kullanılmaktadır. 


İlginç olan ise TR A Düzey 2 Grubu iller, Sevr’de Ermenilere bırakılan ve/veya Ermenistan’ın kendi sınırları içerisinde görmek istediği Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars, Bayburt, Erzurum ve Erzincan; TR B Düzey 2 Grubu iller Sevr’de İngiliz işgaline terk edilmiş Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli, Bitlis, Hakkari, Muş ve Van; TR C Düzey 2 Grubu iller ise Fransız işgaline bırakılan Adıyaman, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Şırnak ve Siirt illeridir. TR B ve TR C bölgelerinin sonradan Kürdistan olarak adlandırılıp ülke bütününden ayrılmasının istendiği unutulmamalıdır. 


Diğer bölge illeri ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinin farklı sembollerle kodlanmasının anlamı nedir? “Bu üç grup Düzey 2 illeri için farklı bir kodlama yöntemi benimsenmesi ile federalizm ya da ülke bölünmesinin şifreleri mi verilmiştir?” diye düşünmekten kendisini alamıyor insan.


 e) Üç Devlet Bankası dışında tüm özel bankalarımız ve sigorta şirketlerimiz yabancıların eline geçmiştir. En kârlı ekonomik sektör olan bankacılık, halkı bir anakonda yılanı gibi borç sarmalında sıkıştırmış; her yıl milyarlarca dolar kârını dışarıya transfer etmektedir.


 Özelleştirmelerle, kamunun elindeki tüm yerli sınai, mali ve ticari işletmeler ve hizmet organizasyonları “yok pahasına” satılarak elden çıkarılmış; satılan bu işletmeler, zaman içerisinde, satın alan yerli sermayedardan yabancı sermaye sahiplerine aktarılmıştır. Özelleştirmede sıra toprak, orman ve su kaynaklarının peşkeşine gelmiş dayanmıştır.


 f)  Haziran 2018’de Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tarafından, ülkemiz dış borcunun 453 milyar dolar olduğu açıklanmıştır. Önceki yıl 144 milyar dolar olduğu açıklanan yaklaşık 150 milyar dolar da iç borç vardır. Bu durumda, dış borcun milli gelire oranının %50’yi geçtiği; iç borç da eklendiğinde toplam borcun milli gelire oranının %70’i geçtiği söylenebilir.   Son yıl içerisinde ve özellikle Ağustos ayında yabancı paralar karşısında TL değerinde görülen düşüş ve 1 US $ değerinin 7,20 TL ye kadar çıkması karşısında, dolar cinsinden milli gelir daha da azalacağından, borç/GSMH oranının daha da kötüleştiğini ve %100 seviyesine ulaştığını söylemek, kehanet olmayacaktır.


 g)  Cumhuriyetin kuruluşundan 2008 yılına kadar ihracatçı yapıda olan Tarım sektörü üretemez hale getirilmiş ve ithalatçı bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu haliyle artık beslenme ve gıda temini konusunda da dışa bağımlı hale getirilmiş bulunmaktayız.


h) Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerimiz ticarileşmiş, kamu hizmeti olmaktan çıkarılmış ve özellikle özel okullar, özel hastaneler, şehir hastaneleri ve zorunlu Bireysel Emeklilik Sigortaları yoluyla milletin sırtında ayrı bir sömürü aracı haline getirilmiştir. 


i) Devletin kurucu unsuru ve halkın bağrından çıkma Türk Ordusu, önce kurulan kumpaslarla suçlanıp mensupları hapisler ve ihraçlarla zayıf düşürülmüş; ardından, vatansever subaylardan boşalan makamlar işbirlikçi, “yabancı servislere hizmet edecek” militanlarla doldurulmuştur. 


Aynı durum iç güvenlikten sorumlu polis ve jandarma teşkilatlarımız için de geçerlidir. 


İşte Türkiye Cumhuriyeti bu halde iken, iktidar sahipleri eliyle devletin kilit görevlerine getirilen, aklını ve ruhunu emperyalistlere satmış bir güruh, bir gece baskını ile Devleti ele geçirerek işgal etmeye kalkışmış; milliyetçi asker ve polislerin öncülük ettiği halkın direnişi karşısında o gece başarılı olamamışlardır.


DEVAM EDECEK.



524 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

YEREL SEÇİMLERDE TARSUS - 02/09/2023
YEREL SEÇİMLERDE TARSUS
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN - 14/02/2023
ANCAK YARASALAR KORKAR IŞIKTAN
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ? - 08/02/2023
DEPREMDE BİZ NEYİN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ?
NE KADAR ÖZLEMİŞİZ BÜTÜNLEŞMEYİ? - 13/09/2022
İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’i oldum olası sevmem… Türk vatandaşı olsa da, Türkiye’de yaşasa da kendisini, Türk kültüründen daha çok kadim Yunan kültürüne yakın saydığını, milli bir çizgide olmadığını görüyorum.
NEDİR MİLLİ SİYASET -2- - 25/07/2022
Mustafa Kemal Paşa’nın daha 1923 yılında söylediği aşağıdaki sözleri onun, yolun en başından itibaren ‘Milli Siyaset’ düşüncesine sahip olduğunu gösterir:
NEDİR MİLLİ SİYASET ?(1) - 15/07/2022
Son yarım yüzyılda ülkemizin savrulduğu mevcut durumun iç ve dış “hareket ettiricileri”, onların planları, uygulamaları ve geldiğimiz yer, iyi incelenmeli ve doğru teşhis edilmelidir.
YENİDEN MİLLİ SİYASET 2 - 05/07/2022
1821 Mora kalkışması ile başlayan ve 7 Ekim 1912 / 30 Mayıs 1913 arası sekiz aylık dönemde kaybettiğimiz Balkanlarda, Türk kırımının zirveye ulaştığını; Osmanlı’nın bu 90 (doksan) yıllık geri çekilme döneminde 2.500.000 Türk’ün kırıma uğradığını, 8.0
YENİDEN MİLLİ SİYASET 1 - 04/07/2022
(“Yeniden milli Siyaset” yayın hazırlıkları yaptığım kitabımın adıdır. Kitabın “Sonsöz” Bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim.)
AYDIN PARTİCİLİĞİ - 01/06/2022
[ Bilirsiniz bizim kültürümüzün bir parçası olan sözlü halk edebiyatımızda Hz. Süleyman, “Kuş dili bilen,” olarak anlatılır. Hz. Süleyman ile kanadı kırık bir kuş arasında geçtiği söylenen öykü, “İnsanlar ders alsınlar,” diye tekrarlanır, kuşaklar bo
 Devamı
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028